03.02 idi kırıldığında saatler [20 Ağustos 2009 Perşembe ]

Yazmam gerekiyor…
Ama ne yazabilirim?

İncecik bir vazo düştü yere…
Bir gül kırıldı orta yerinden!
İki minik çerçeve sarsıldı duvarda ve son kez dokundular birbirlerine…
Saat 03.02 idi kırıldığında saat!

Yazmam gerekiyor…
Ama ne yazabilirim?
Bebek kokan bir biberon düştü yere…
Sonra bir anne, süt kokan yavrusunun üstüne attı kendini…
Saat 03.02 idi kırıldığında saat!

Bir mektup kaldı… Yazılırken…
Orta yerinde.
Bir el kaldı sadece yıkıntıların üstünde.
Yazmam gerekiyor…
Ama ne yazabilirim?
Saat 03.02 idi saatler kırıldığında…
Ve çığlıklar karanlığın içindeki “daha siyah karanlıklara” gömüldüğünde.

Yazmam gerekiyor…
Ama ne yazabilirim?
Bildiğimiz mekânların çoğunda duruverdi zaman…
Sabahın 03.02’sinde kırılıverdi saatler;
Ezan okuyacak minare bulamadı müezzinler…
Ve kuşlar, konacak dam bulamadı!

Yazmam gerekiyor, biliyorum…
Ama, ne yazabilirim sizin bilmediğiniz?..
İşte yeni bir deprem…
İşte “yine” bir deprem.
Ama bu defa 03.02 idi kırıldığında saatler!..

…….
Not: 10 yıl geçmiş üzerinden de acısı geçmemiş! Dilerim ki, yüce Mevla bir daha öyle acılar yaşatmasın…

Stop
Muammer Erkul
20 Ağustos 2009 Perşembe

5 yorum

  1. İnşallah bir daha olmaz Ecel dedik, kader dedik, ömürleri o kadardı dedik, peki. Ama yıllar geçip de zaman aşımına uğrayan davalar, cezasız kalan hatalar, cevapsız kalan sorular. Bunların bir daha olmaması için ne yapmalı?
    Sevgiler…

    ASLIHAN

  2. İnşallah aynı acıları yaşamayız birdaha…
    Marmara depremine göre çok hafifini yaşamama rağmen oldukça korkutucuydu… Rabbim bütün afetlerden cümlemizi korusun inşallah.

    SERPİL

  3. İncecik bir vazo, bebek kokan bir biberon, iki minik çerçeve ve konacak dam bulamayan serçeler,,,

    dün gibi…

    HALİD

  4. O günü yaşamayanlar “Neden Hatırlıyorsun halen her 17 Ağustos’ta” diyorlar.
    Hatta kızıyorlar unutamadın diye bana…
    Keşke…
    Keşke unutabilseydim…
    Bu duayı ederken bile korkuyorum.
    Allah daha büyüğünü verip unutturmasın diye, dua ediyorum hemen. En hassas noktam deprem olduğu o günden beri, halen yatak kımıldasa deprem sanıyorum, halen uykumdan fırladığım oluyor.
    Hayatımda bir şeyler değişti, hayatıma bir korku, bir fobi yerleşti… Ölene kadar gitmeyecek bu korku bizim nesilden…
    NOT: Değinmeden geçemeyeceğim bir konu var: Deprem profesörleri çıkıp çıkıp 10 senedir şu gün yeni deprem olacak, az kaldı gün be gün yaklaışıyoruz dedikçe psikolojim asla düzelmeyecek. Eskiden fay hatlarının yeri bilinmezdi halk tarafından… Öyle daha güzeldi bence. Konuşulan her şeyin, her olasılığın korkutarak medyada paylaşılmasından hoşlanmıyorum buna bir çözüm bulunmalı bence. Japonya’da bu konularda medyaya demeç vermek halkı korkutmak yasakmış diye duydum. Keşke bizde de yasak olsa…

    NUR TOPRAK SUMAN

Anonim için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir