(…sevgiye)
Yanına şeker konmamış demli bir çay gibi; içim acıyor…
İçiiim acıyor; yanımda yoksun!..
…..
Sen yoksun dövüş var…
Sen yoksun savaş var ve sen yoksun kış var!..
Üşüyorum ve üşüyor insanlar. Üşüyor; gözbebeklerinde, savaş uçakları büyüyen çocuklar…
Ne söylesem yakışmayacak günlerdeyiz…
Her insan kendi darağacının yolunu adımlıyor!..
Elbette zulüm zalime kalmaz ve kalmadı ve kalmayacak. Gördü tarih; mısır cipsinden bile küçük sivrisinekler aldı nice intikamları. Ve kim bilir hangi sebepler, kimlerin öcünü, daha kimlerden alacak!..
İçimde yoksan; içim acıyor!..
Şekersiz çaylara benziyor hayat, ve dünya; beyni olmayan fillere eziliyor!..
Kaplanlar acıkınca yakalar, yer, doyar; en yakınındaki avı!..
Filler, kaplanlara benzemez… Filler acıktıkça, yedikçe değil; yürüdükçe zarar verir…
Filler barınaklarından da kaplanlar gibi çıkmaz: Filler kalkar ayağa kendi üstündeki çatısını oynatır, dönünce kendi etrafında direkleri yamultur, ilk birkaç adımında duvarları göçürtür…
Ve filler koştukça uzaklarda,,, ezdikçe uzakları,,, yer sallanır kahrından ve filler azdıkça uzaklarda; kendi yuvaları sarsılır!..
…..
Şimdi sen, fillere binmiş maymun;
Çölde devesini yiyen adamdan farklı mısın, ve bu sıcaktan nasıl kurtulacaksın?..
Şu dünya yusyuvarlak, ve yuvarlanıp durmakta!..
Neresi alt, neresi üst belli değil. Her dönemde tepesi bir başka yerde… Ya yarın?..
Peki dün?.. Peki Sodom?.. Veya Lut?.. Atlantis?..
İçiimm acıyor; içinde şeker olmayan demli bir çay gibi…
İçim acıyor; yanımda şekerim yok…
Tatsızım… Sensizim…
Ve hatta, içine zehir katılmış bir kara çay gibiyim, yuvarlanıyorum bir yuvarlak dünyada…
Sen yoksun dövüş var… Sen yoksun savaş var ve sen yoksun kış var!..
Üşüyorum kartopundan dünyada!..
Ve hep üşüyecek, gözbebeklerinden uçaklar geçen çocuklar;
Kartopu,,, ateşe düşünceye kadar!..
….
2003,,, 2003,, 2003!..
(03.02 değil artık saatler, ama işte gene sarsılıyor ortalık!..)
Stop
Muammer Erkul
20 Mart 2003 Perşembe