3 çeşit insan (…ve kuyu) [07 Mart 2004 Pazar]

Büyükler, büyük sözleri hep söylemişler;
Bizlereyse sadece bunları birbirimize nakletmek kalmış… Ben de size aktarıyorum dedemden:
Hocamdan dinledim. Şöyle dedi:
"Hocam buyurdu ki;
İnsanların bir kısmı gıda gibidir. Bir kısmı ilaç gibidir… Bir kısmı da hastalık gibi…
Gıda gibi olan insan; insanlara her zaman lazım olandır, her zaman ihtiyaç duyulandır… İnsanlar, yaşamaları için gıdaya ihtiyaç duyduklarından hayatları boyunca bundan bıkmazlar, ve de ona hep yakın olmak isterler…
İlaç gibi olan insan; lüzum ettikçe uğranılan insandır. Gereklidir, ama kullanmanın yeri, zamanı ve ölçüsü vardır…
Hastalık gibi olan insanlara ise kimse yaklaşmak, yakalanmak istemez. İnsanlar kaçar bunlar kovalar, insanlar kaçar bunlar kovalar… Ve ne kadar kaçılsa da yine bunlara yakalananlar olur…"

Hocamdan bunu dinledikten sonra, dağılmıştık. Ama ben o gece uzun uzun düşünmüş, hangi insan neye benziyor diye kafa yormuştum…
Hakikaten de insanlar böyleydi; bir kısmı gıda gibiydi, bir kısmı ilaç gibiydi, bir kısmı da hastalık gibiydi…
Bazılarından hiç hoşlanmıyordum ve bunlar hem bana hem de çevrelerine zarar-sıkıntı veriyorlardı…
Bazıları; ihtiyaç duyulduğu zaman ama lüzum ettiği kadar gerekliydi…
İnsanların bir kısmıysa, evet gıda gibiydiler; her zaman ihtiyacım vardı onlara…

Bu öğrendiklerimden ders çıkardım; uzun zaman hep baktım insanlara, hep inceledim gizliden gizliye… Öyle ki; sanki artık herkese "neye benzediğini" keşfetmek için bakar oldum… Sonunda ne oldu biliyor musunuz;
Göle inmiş bir ceylanın suda kendini görmesi gibi, kendimi gördüm; ve yine, suda gördüğü kendi aksinden ürken bir ceylan gibi ürktüm kendimden!..

Öyle ya…
Herkesin acaba gıdaya mı, acaba ilaca mı, acaba hastalığa mı benzediğini inceleye inceleye dolaşan ben; yani kendi ayağının dibindeki suda ters duran şu adam, acaba "ben" neye benziyordum?..
Benim gözümde insanların neye benzediği mi daha önemliydi, yoksa insanların gözünde benim neye benzediğim mi?..
Benim gözümde insanların neye benzediğinin sorumluluğunu taşıyordum, yoksa insanların gözünde "benim" neye benzediğimin mi?.."
…..
Yaa, işte böyle anlatmıştı dedem.
Ama, acaba siz fark edebilecek misiniz burada saklı olan derin hakikati. Bugün olmasa bile, bir gün bulun onu…
Yani, mektubun başında söylediğim gibi;
Büyükler, büyük sözleri hep söylemişler… Bizlereyse sadece bunları birbirimize aktarmak kalmış…

…diye yazmış.
Dedemin tarih atmadığı bu mektubun yaşı, benden epey büyüktür… Ama benim tekrar tekrar dinlediklerimden sonra anladığım şu var:
Bir kuyu… İçinde biriken suya kendinden bir şeyler katmadıkça ve/veya civarından sızıntı almadıkça artıyor değeri!.. İçilen ve yiyeceklere konan böyle saf temiz sular şifa oluyor içenlerin damarlarında dolaştıkça…

Stop
Muammer Erkul
07 Mart 2004 Pazar

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir