Acayip bir intihar [14 Nisan 2000 Cuma]

Acayip bir intihar

Galiba Boğaz Köprüsü’ne iyice yaklaşmıştık. Telefonum üst üste çalmış, birkaç kişiyle konuşmuştum. Biriyle de kısa süre önce yayınlamış olduğumuz “intihar konulu” yazılar üstüne sohbet ettik.
O sırada Halid dedi ki;
“Ben de sana bir intihar yazısı okuyacağım.”
“İstemiyorum!” Dedim.
“Ama bu bambaşka bir şey. Dinleyince kendin almak isteyeceksin elimdeki kağıdı.”
“Haayır!.. İstemiyorum.”
…..
Trafik açıldı, konu değişti. O da bir eliyle direksiyonu tutmaya çalışırken, diğer eliyle cebinden çıkartmış olduğu bir sürü kağıdı cebine geri tıkıştırmaya çalıştı.
…..
Gece yarısını geçmişti galiba.
Suadiye’de Levent’in evinde oturuyorduk. Daha doğrusu ikimiz oturuyorduk da Halid ayaktaydı.
“Abi ya, dedi Halid. Sana bir intihar yazısı okuyabilir miyim… Bari sen dinler misin beni? Ama şahit ol, bu adam (yani benden bahsediyor) isterse vermeyeceğim…”
“Okuu!.” Dedi Levent, biraz da umursamaz tavırla.
Ben de dinlemek zorunda kaldım.
Elinde (bilgisayardan alınmış bir belgenin) kağıt çıktısı vardı. Ve aynen şunları okudu, benim her satırda biraz daha açılan gözlerime de bakarak:

1994’ÜN EN TUHAF İNTİHARI
Amerikan Adli Tıp Derneği’nin 1994’
teki ödül yemeğinde başkan Don Harper Mills, San Diego’daki dinleyicilerini, aktardığı acayip bir ölüm olayındaki adli komplikasyonlarla şaşkına çevirdi.
İşte hikaye:
…..
23 Mart 1994’de Ronald Opus’un cesedini inceleyen adli tabip onun, kafasından yediği kurşunla öldüğü sonucuna vardı.
Müteveffa, 10 katlı bir binanın tepesinden intihar niyetiyle aşağı atlamıştı. (Umutsuzluğunu, geride bıraktığı bir notta açıklıyordu.)
Ama, 9. katın önünden geçerken pencereden gelen bir kurşunla hayatı sona ermişti.
8. kat penceresi hizasındaysa cam silici kişileri korumak için konulmuş bir ağ bulunduğunu, ne silahı çeken ne de müteveffa bilmiyordu.
Yani kurşun olmasaydı Opus’un intihar girişimi başarılı olamayacaktı.
…..
Normal olarak, diye devam etti Dr. Mills, intihar etmeye karar veren biri, mekanizma tasarladığı gibi olmasa da, bunu eninde sonunda başarır…
Opus’un 9 kat aşağıdaki kesin ölüm yolunda vurulmuş olması, muhtemelen, onun ölüm modunu intihardan cinayete çevirmeyecekti… Fakat onun intihar girişiminin başarılı olamayışı savcıyı elinde bir cinayet vak’ası olduğu düşüncesine itti.
…..
Silahın patladığı 9. kattaki odada yaşlı bir adam ve karısı yaşıyordu. Tartışıyorlardı ve adam kadını silahla tehdit ediyordu.
Öyle sinirlenmişti ki tetiği çekti. Mermi kadını ıskalayarak pencereden dışarı yöneldi ve düşmekte olan Opus’un kafasına isabet etti…
Bir insan A şahsını öldürmeye teşebbüs eder fakat B şahsını öldürürse o, B şahsını öldürmekten suçludur.
Bu suçlamayla karşı karşıya kaldıklarında, hem adam hem de kadın silahın dolu olmadığı konusunda kesinlikle emindiler.
Yaşlı adam uzunca süreden beri boş silahla karısını korkutmayı alışkanlık haline getirdiğini söyledi.
Öldürme kastı yoktu.
Böylece Opus’un öldürülmesi bir kaza oluyordu, yani silah kazara doldurulmuştu.
…..
Araştırmalara devam edilince, ölümcül kazadan yaklaşık 6 hafta önce yaşlı çiftin oğlunu silahı doldururken gören bir tanık ortaya çıktı.
Anlaşıldığına göre; yaşlı kadın oğlundan mali desteğini çekmişti ve babasının onu silahla korkutma temayülünü bilen oğul, onun annesini vuracağını umarak silahı doldurmuştu. Artık olay oğlun Ronald Opus cinayetinden sorumlu olduğu noktasına gelmişti.
…..
Tam bu sırada yeni bir viraj çıktı.
Araştırmalara devam edilince annesinin ölümünü bir türlü başaramayışı nedeniyle oğlun umutsuzluğunun arttığı anlaşıldı.
Bu onu 23 Mart’ta 10 katlı binanın tepesinden atlayarak intihar etmeye itmişti. Ancak ölümü planladığı gibi olmamıştı; 9. katın önünden geçerken pencereden gelen kurşunun kafasına isabet etmesi nedeniyle Ronald Opus’un hayatı sona ermişti…
…..
Dosya, intihar olarak kapatıldı…

——————————————————–

Uzun ömürler sanaa…
Muammer abicim, Allah sana uzun ömürler sağlıklı sıhhatli mutlu ve sevenlerinle kocamaan bi hayat nasib etsin! Neydi o bir Nisan şakası yaaa! “Bir nisan” geçen cümleye gelmeden gözyaşlarım boşanıverdi! Ben sensiz naaparım?
HİÇBİŞEY??????
NOOLUR BİZLERİ BIRAKMA. SENİ ÇOOK SEVİYORUM! ARTIK Bİ DE BEN VARIIIM! (Esra Ece Tekin)

Muammer abi sen beni kalpten göndermeye mi niyetlisin yooo hayır gitsem memnun olurum, ama ya ölemezsem senin yokluğunla hep üzülürsem acı çekersem… Allah’ım gazeteyi elime aldım büyük bir sevinçle açtım sayfamı, başladım daha ilk satırlarda ne oldu biliyor musun? Sanki kafamdan aşağı bir kazan dolusu kaynar su döküldü, bu nasıl şaka Allah aşkına öyle bir duruma geldim ki nerdeyse hüngür hüngür ağlayacağım, herkes çok şaşırdı morali sıfıra düştü ne oluyor buna diye… İnsan hiç sevdiğine böyle şaka yapar mı? Bu satırları yazarken bile gözlerim dolu dolu. Ben o köşede sizden başkasını görmek istemiyorum, orası sizin ve öyle de kalması lazım, kimbilir daha kaç kişi benim gibi üzüldü ama size olan hakkımı helal ettim, insan sevdiğine hakkını ne olursa olsun helal etmeli.
Allaha şükür o serin satırlar karşıma çıktı, ne mi hissettim öyle bir ferahladım ki anlatamam, o tebessümü hep görecektim.. O sevginin sıcaklığı hep yanımda olacaktı. Seni çookkkkkk seviyorum Muammer abiiiii…
Kendine ve sevdiklerine iyi bak. Allah’a emanet ol, yüzündeki tebessüm, kalbindeki sevgi asla solmasın. Sevgilerimle…
(Can Can)

Küçülen köşe
Nasıl da anlamıştım ama ilk bakışta. “Bu köşede bugün birşeyler eksik” demiştim. Demiştim ama ne olduğunu çıkaramamıştım. Sonra, aklıma bir “cinlik” geldi. Geçen haftadan bir yazıyı aldım ve önce yanyana, sonra üstüste koydum. Olamaaaaaazzz!.. Bu bir cinayet! Ellerimle ölçtüm. Bu köşe tam 1,5 cm “küçülmüş!” Birileri bu köşenin “ayarıyla” oynamış. Çok kötü sinirlendim doğrusu…
Şaka bir yana, yazılarınız sevgi kokuyor. Açıkçası tiryakisi oldum. Birgün okumazsam, o günümde birşeyler eksik kalıyor. Yukarıdakileri de tatlı bir sitem olarak algılayın olsun bitsin… Allah(cc)’a emanet olun. Sevgiyle…
( h d / salih topçu)

Stop
Muammer Erkul
14 Nisan 2000 Cuma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir