Ahh, şu erkek milleti(!)
Eğri oturmaya razı hanımlara bayılırım ben; çünkü onlarla doğru konuşmak mümkün oluyor…
Bu kadar iltifat yeter bugünlük, hadi hemen konumuza girelim, işim var(!)..
…..
Sizden de ricam; bir an evvel kulağınızı açın ki kaçırmayasınız söylediklerimi, sonradan tartışırız ne kadarının doğru olup, ne kadarının doğru olmadığını…
Kadınların aklına herşey gelir de, neden bir gün de “erkeklerin gözüyle bakmak” gelmez ki?..
…..
Acaba bir kadını kendi erkeği nasıl ve ne halde görmek ister?..
Acaba kadınlar erkek olsalardı, kendi kadınlarını; kendilerini kendi erkeklerine gösterdikleri gibi görmeye razı mı olurlardı, yoksa bu görüntüden rahatsız mı olurlardı?..
Evet, hanımlar!..
Erkek olsaydınız, kendinizin kadını olarak “kendinizin aynısını” ister miydiniz?..
…..
Burda hiç kimse duygusal davranmasın şimdi…
Kaç çocuğu ne zorluklarla doğurduğunuzdan… Kaç gündür evi nasıl silip süpürdüğünüzden… Yıllardan beri kocanızı nasıl sevdiğinizden veya sevmediğiniz halde ona nasıl katlandığınızdan bahsetmiyoruz…
Şimdi, siz bir erkeksiniz…
Akşam oldu, eve geliyorsunuz…
Zili çalıyorsunuz, kapı açılıyor…
Çocuğunuza, annesinin nerde olduğunu soruyorsunuz…
Sonra oda oda arıyorsunuz karınızı…
Baktığınız ikinci odada, üçüncü divanın arkasından bir kadın çıkıyor; ter ve toz içinde, aynen size benzer bir halde…
Ama siz erkektiniz ya, sorun şimdi kendinize:
“Kendi karımın, bana böyle… Yani, benim kendi kocama davrandığım gibi davranmasını ister miydim?..”
……
Ne “KOMİK” bir duygu değil mi?..
Aklına herşey gelebildiği halde, kendilerine kendi erkeklerinin gözüyle bakmayı getirememiş olan hanımlar da “gülsünler” artık biraz!..
Bir erkek, sandık odanızın kapısı ardında kalan kilim ucunun altında toz olup olmadığını kontrol etmeyecek hiçbir zaman, hanımlaar…
…Ama ekşimiş ter kokunuzu mutlaka duyacak!.
Yazdıkarıma canı sıkılan oldu mu şu ana kadar?
Güzeel!..
O halde doğru yoldayız…
…..
Evet, birkaç satır daha yazıp konuyu kapatacağım.
Üstelik bunları her erkek anlayamayacak olsa bile; her yaş, her tahsil grubundaki bütün hanımların zekası burda anlatılanları kavrayabilmeye yeterli olacak.
Şimdi lütfen dürüst olun, ve bu cevapları da bana değil, kendi içinize verin.
…..
Siz, bir erkek olsaydınız günün yirmidört saati evi silen, toplayan, düzelten bir kadın ister miydiniz?..
Siz bir erkek olsaydınız, kendi evi için bile olsa “saçını süpürge eden” bir kadın ister miydiniz?..
Hanımlar, duyuyor musunuz; kendini, kendi evinde bile olsa hizmetçi bilen bir kadın ister miydiniz?..
Yapmayın bunu…
…..
Var olan zekanızın yüzde biri bile yeter aslında kocanızı evinizde tutmaya, elinizde tutmaya…
Düşünün;
“Ben erkek olsaydım, acaba karımdan ne ister ve ne beklerdim?” Diye…
Kadınların en büyük tıkanıklığı bir de nedir biliyor musunuz, hanımlar?..
Kocalarından çok, komşu kadınlarını ve kendi arkadaşlarını memnun etmeye çalışmak!.. Çünkü biraz da modadır ya dert yanmak yaşanan hayattan ve kocalardan…
Acaba, diyorum… Hanımlar kendilerini, kendi kocalarına; mahallede yaptıkları altın günlerindeki kadar hamarat, temiz, eli yüzü düzgün, bakımlı, zinde, konuşkan, neşeli, esprili ve sevgi dolu gösteriyor olsalardı;
“Erkek milleti” dendiği zaman acaba nasıl bir erkek milleti anlaşılırdı dersiniz?..
——————————————————–
Temellerdeki mücevherler
Süleymaniye Camii’nin yapımına başlayan Mimar Sinan, temelleri atar ve oturması için bir yıl hiçbir şey yapmadan bekler.
Bunu duyan Acem Şahı, caminin geri kalan kısmının yapımına yetecek kadar mücevheri İstanbul’a yollar…
Kızar Sultan Süleyman ama hediyeleri geri de yollamaz.
Acem şahının göndermiş olduğu bütün mücevherleri temele gömdürür ve Süleymaniye Camii’ni bu temellerin üzerine inşa eder.
Stop
Muammer Erkul
19 Haziran 2000 Pazartesi