Ali, vizyona girdi… Sanırım Türkiye’de iyi bir seyirci sayısına da ulaşacak. Çünkü, uyandırılmak için akşamdan yalvaran bizlerle, bizleri sıcak yataklarımızdan (yarı zorla) kaldıran büyüklerimiz için gerçek bir efsanedir Muhammed Ali…
Film gösterilmeye başlayalı bir hafta bile olmamasına rağmen, ben seyredeli bir aydan fazla olmuştur… CD’yi satan adam hangi teknikle bu filmlerin internetten indirildiğini filan anlattı ama, yerli ve yabancı eserlerin böyle onbinlerce dükkana birden dağılması ise bir başka konu… Bazı şehir belediye başkanlarının “vatandaşa hizmet” olduğunu sanarak, belediye binasının dibinde korsan kitap sattırdığı bir ülkede böyle “detay”larla uğraşanlara kargalar gülüyor artık!..
…..
Özet olarak; bütün çocukluğum boyunca ufuklarımı sarmış olan (hem de gerçek) kahramanlardan birinin bilmem kaç dakikalık filmi, beni kesmedi, doyurmadı, yetmedi… Bittiğinde içimde bir merak vardı devamının ne zaman olduğuna dair!.. Şimdi bir de salondan seyredeceğim, farklı bir haz alabilmek için.
Madem laf sinemadan açıldı, birkaç filmden daha bahsedeyim mi size, belki tatil günü konuyla ilgilenen vardır…
Biliyorsunuz değil mi, sanki kanuni bir mükellefiyetmiş gibi, her Beyoğlu (müdavimi) bir Beyoğlu filmi çekmeye çalışıyor yıllardan beri…
Niye çekiliyor “artiz”lerin hayatını anlatan bunca film?.. Çünkü ilk birkaçı gişe yaptı… Ardından sökün etti diğerleri. Bunları yapanlar bir anlamda nostalji yaşayıp, güya kendi “sorunlarını” gözler önüne serdiler…
“Cılkı” çıkar bir işin, bunca “eser” konmaya çalışınca ortaya?..
…..
Komadaki adamlar sağlıklı eserler üretebilir mi?..
Bilmem, ürettiğini iddia eden çook!..
Ama, kim ne derse desin konuyla ilgili çekilen her filmin bir metresini al, kırk metresini kaldırıp at… Aralarından bu satırları okuyan olursa ne diyecek biliyor musunuz?.. “Bak, işte gördün mü, benimkinin haricinde ne varsa çöpe atmak gerekir!..”
Çekildiğini işittiğim zamandan beri görmek istemiştim. Ve nihayet dün, afişinin üzerinde “son hafta” yazan bir sinemada “Son” isimli filme girdim…
Yorum isteyen var mı?..
Bu film… Çekilip çekilip bir kenara atılan kötü filmlerin “en başarılı” kopyası… İsteyen bu cümleyi iltifat olarak bile alabilir, değil mi?..
Hiç kimse Türk sinemasından “umudunu” kesmek istemiyor… Ama bütün Türk sinemacıları da aynı çabanın içinde olmalı. Acaiplikler kaç saat rağbet görür ki?..
Vizontele’nin, içindeki birkaç sahneyi (ki bu da görecelidir) değiştirsen sana bir “dünya filmi” çıkardı… Komser Şekspir de Beyoğlu’na yakın bir bölgede çekildiği halde, en azından Kadir abinin bıyıksızlığı kadar net farkedilen bir konusu vardı… Propaganda’da ciddi bir arayış, bir konu bütünlüğü, oyuncuların seçilmesinde titizlik ve sonraki yıllarda da seyredilme gailesi vardı… Sarhoş atlar zamanı’ndan bile en azından atların niye sarhoş olduğunu öğreniyordun…
…..
Şimdi düşündüm, acaba bunları yazmakla iyi mi yaptım?..
İyi de, bu köşe zaten kültür-sanat sayfasında yayınlanıyor… Öyleyse iyi yapıyorum!..
Stop
Muammer Erkul
17 Mart 2002 Pazar