Köroğlu’nun kayıp atını duymayanınız var mı?..
Hani peşine düşer de aramadık yer bırakmaz. Sonunda bir pazarda satılık olduğunu görür ve kendisini bekleyen hayvanının üstüne atladığı gibi birlikte uçup giderler…
Peki Hâtim-i Tâî’nin rüzgâr kanatlı, meşhur siyah atını duymamış olanınız var mı? Ki Sâ’dî-i Şîrâzî bile, cömertler cömerti bu şairi atıyla birlikte anlatır?..
Ya Alparslan’ın Malazgirt ovasında, kefen gibi beyazlara sarındıktan sonra kendi elleriyle kuyruğunu bağladığı beyaz atı bilmeyeniniz var mı?..
Ardı ardına bin tane daha at sayabilir ve hatırlayıp hatırlamadığınızı sorabilirim size. Ama böyle bin sorudan daha önemlidir ki şu soru, siz buna cevap bulun asıl:
Bu atlarla aynı zamanda yaşamış acaba kaç tane beygir vardı?..
Peki neden her bir at, kılının rengine kadar biliniyor, hatırlanıyor,,, yüzlerce, binlerce yıl zihinlerde dipdiri, dopdoru koşup duruyor da; beygirler, sanki hiç yaşamamış gibi unutulup gidiyor?..
Sakın onlara sormayın; çünkü bunun cevabını beygirler veremez!..
Evet, atlar ile beygirler arasındaki en büyük fark; kalıcılıktır…
Bu kalıcılığı sağlayan ise; bakışlarıdır!
Beygirlerin kafası önde, kulakları düşüktür. Beygirler sivri sopalarla dürtüklenmeyi, kamçının şaklamasını beklerler yürümek için; sırtlarında yük olsun, veya olmasın…
Atlarınsa gözü hedefindedir…
Atlar, hayâlini kurar uzak ufukların, ve hatta görürsün bunu bakışlarında…
Atlar palanla, kayışla değil; canıyla, kalbiyle bağlıdır sahiplerine…
Bir mahluka hem "at" diyecekler, hem de o, bir eşek çalısı için sahibine çifte atacak!..
Bu, mümkün mü?..
Şimdi senin… (..hadi "sen" demeyeyim…)
Şimdi benim hangi çayırda, hangi pistte, hangi kulvarda koştuğum hiç önemli değil…
Şimdi benim toka mı toplu iğne mi, patlıcan mı biber mi, süpürge mi robot mu sattığım hiç önemli değil…
Önemli olan şuna karar vermem;
Ben at mıyım, beygir mi?..
Bir de (at görmemiş cahiller tarafından) zaman zaman kendilerine "at" dendikçe, kendilerinin de at olduğunu sanan beygirler var. Gözleri ne yere bakıp söz dinler bunlar, ne de ufka konmuş hedefe kilitlenir bakışları… Bunların gözü her zaman kendi etrafındakilerin üzerindedir;
"Şu şöyle demişti de, bu böyle yapmıştı da…"
…..
Ne kendilerinde heves bırakır bir süre sonra bunlar, ne de yakınındakilerde heyecan…
Allah atları da, beygirleri de, ve hatta eşekleri bile bunların şerrinden korusun!..
Stop
Muammer Erkul
22 Ekim 2003 Çarşamba