Ay em ÖF!.. [23 Mart 2001 Cuma]

 

Öcü’ler daha eskidenmiş; Bizim (de) çocukluğumuzun kâbusu IMF, yani yeni söyleyişimizle “Ay em ef” idi!..
(Affınıza sığınıp, o zamanki yaşıma vermenizi istiyorum.) Ben sanıyordum ki; ülkemiz koca bir inek, bizler onun üstündeki kılları, mılları… IMF dedikleri şey de ineğin kafasının (hatta ağzının) bağlı olduğu ipe hükmeden adam!..
(Okul kitaplarında “manda” falan diye de okuyorduk ya!)
Ne psikoloji, değil mi?..
…..
Bir soru sorayım mı;
Bu psikoloji acaba benim genlerimden mi geliyorduu, yoksa o yıllarda hayatta olan herkese zerk mi eiliyordu can damarlarından?..
Unutmuştuk
Çünkü uzun yıllar geçmişti aradan;
Hani okulda bitlendiğini söyleyip bişeylerle yıkar, temizlerler seni. Cici çocuk olursun…
Yıllar geçer. Askerde, susuz dağların sıcağında, şehir yüzü göremeyeceğin uzun ve zahmetli zamanların içine düşmüş bulursun kendini. Yahut da senin çocuğun okula gitmeye başlar…
İşte bu aralar duymaya başlarsın gene onun adını…
Yine bir telaş başlar ve sen yine bir şeylerle yıkanmaya, çamaşırlarını kaynatmaya çalışırsın!
…..
Peki o şey ne?..
“Al şunu, yıka kendini!” dee, o ŞEY nedir işte?..
İşte bu şey; yol ayrımıdır ki, istikametleri ayırır biri birinden… Ve adamları ayırır, bilir demek ki bakageldikleri yönleri!..
….
Kurtulmak mümkün olmasaydı, koca bir zaman diliminde unutmuş olabilir miydik adını IMF’nin…
Niye şimdilerde dilimize düştü yine bu (Ay em ef?..)
Ay em öf!
Anlama zorluğu
Hadi bir de UYUZ soru sorayım size; BİT faslının ardından iyi gider (umarım!)…
Kulakları çınlasın, Evren paşa döneminde veya Rahmetli zamanında açlıktan ölen oldu mu aranızda?..
…..
Birileri hâlâ beğenmez ama duydunuz mu, gördünüz mü, hatta (nâmerde avuç açma arzusunun) kafasından bile geçtiğini hissettiniz mi hiç onun?
…..
BİR GÖZÜ ÇİN SEDDİ’NE, DİĞER GÖZÜ ADRİYATİK DENİZİ’NE BAKABİLEN ADAMI; İKİ GÖZÜ BİRDEN GÖZLÜĞÜNÜN PLASTİĞİNE ODAKLANAN KİŞİLER ANLAMAKTA “AZICIK” ZORLANIR!..
Ne kadarcık zorlanır?..
İçinde bulunduğumuz kuyu kadarcık!
…..
(Yorum isteyenlere; IMF, onun büyük düşüncesinin sadece küçücük bir parçasıydı ki (en azından düşünce boyutunda) kendi teb’ası bildiği bir kapıyı çalıp para dilenmek belki de onu çok daha önceden toprağın altına sokabilirdi!)
“Yürü”meyi emralmak!
Biz…
Millet olarak…
Liderimizi takip etmeyi severiz.
…..
Ama;
“Yürümeyi bilmesini” bekleriz liderimizden…
…..
Bize;
“YÜRÜ!..”meyi emreden liderimizi;
Başımızın üstüne alır koştururuz!..
…..
İlerlemek isteyen kalabalıkların önünde “durmaya” çalışıp… Az sonra çiğneneceğini bilmeyen zavallılara “zavallı”dan başka ne denebilir ki?..
Herkes kadar anlamak!
Ben esasında anlamıyor olmalıyım ki bazı şeyleri, onun için kafam karışıyor.
Ama herkes bilmeli ki;
Şu sokakta dolaşan (ve seçim zamanlarında tahta kapılarının yolunu, imf’nin kapısından kolay bulduğunuz) insanlar benden daha iyi, benden daha net, benden daha berrak anlıyor değil!..
(Bu laf, tüyü olanın tüylerini dimdik etmesi lazımdı şimdi!.. Ama ne kaz kaldı yolunacak, ne de kendine horoz arayan tavuklarda tüy kaldı!..)
…..
Yarım kalmasın lafım, anlayamadığım şuydu:
Kıbrıs’ın aşşağı kısmını da mı süpürdük?..
Bir gece içinde Güneydoğu sınırlarımızdan bir milyon Peşmerge, Kuzeybatı sınırımızdan bir milyon Balkanlı mı girdi topraklarımıza da, bir anda elimizde ne kadar stok varsa onların barınmasına, doyurulmasına, sağlık ve eğitim masraflarına harcadık?..
Bilmediğim bir yerde GAP ağırlığına sahip yeni bir proje mi başlatıldı, hem de bir yıl içinde bitirilmek üzere?..
İstanbul, Ankara ve İzmir, tam ortalarından (Allah korusun) yedinin üstünde üçer kırılmayla mı sarsıldı?..
Gerçekten anlamıyorum, ne oldu?..
Ben anlamıyorum belki ama inanın bu ülkenin insanları da anlamıyor neler olduğunu!..
Eksiğimiz ne?
O yıllarda ne farkımız, hangi fazlamız vardı da dört bir yanımızdaki komşularımıza maddi-manevi yardım etmeye başlamıştık?..
Veya o yıllarda olduğu halde şimdi ne yok bizde?
Sahi… Söylesin birileri, “bulunmayan” nedir elimizde, o yıllardan?..
Özal’dan başka!..
…..
Ne benim Özal’a güzelleme yazmaya ihtiyacım var, ne de Özal’ın benim yazacaklarıma ihtiyacı var artık…
Ama onun bize yaşattığı dönemden öğreneceğimiz çok şey var. Hem de hepimizin…
…..
Hatta, çok şey değil; BİN ŞEY var…
Sadece birini söylememi ister misiniz?..
İNANMAYANA KİMSE İNANMAZ!
…..
Bir tane daha mı?.. Peki:
OTURAN KİŞİ KALABALIĞI YÜRÜTEMEZ!
…..
Üçüncü mü?..
Bu son ama;
EN ZORU BAŞAR; ÇENENİ KAPA… VE ARDINDAN YAPABİLECEĞİNİN EN İYİSİNİ YAP!

Stop
Muammer Erkul
23 Mart 2001 Cuma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir