Bahçıvanın yüreği
(Veya buraya şöyle de yakışır bu başlık:
Bahçıvanın gül yüreği,
bahçıvanın kor yüreği…)
Bu sabah bir çiçek gönderecektim sana…
Vazgeçtim;
Bahçıvanın yüreğini gönderdim!..
Bir çiçek gönderecekti bahçıvan.
O; "Bir çiçek yetmez!" dedi.
"Peki, bir çiçek daha?.." dedi bahçıvan.
"Olmaz!" dedi
"Bir kucak çiçek daha!" Dedi.
O yine; "Olmaz!.." Dedi.
"Bir bahçe çiçek!" Dedi bahçıvan.
İnatla; "Olmaz!.." Dedi.
"Ya ne istiyorsun, dedi bahçıvan. Benim çiçeklerden başka neyim var ki?.."
O;
"Sen varsın!" Dedi.
Çâresiz, aldı bahçıvan eline, yüreğini…
Çâresiz, vurdu sırtına yüreğini bahçıvan.
Çâresiz koydu küfesine yüreğini bahçıvan ve yürüdü ona doğru…
…bilerek bütün bülbülleri öksüz…
…ve yetim bıraktığını…
Bu sabah da bir çiçek gönderecektim sana,
Vazgeçtim;
Göndermek için bahçıvanın yüreğini!..
Bülbül öter yanık yanık…
…..
Bülbül öter;
Ama aynaya bakarak değil,
Güle bakarak öter…
Güllere bakarak!..
——————————————————–
Bize para gerek, nasihat değil!..
(Ahmet Sarbay, "Hazreti Mevlânâ’dan" diyerek,
çok ilginç bir hadise aktarmış.
Bende kalmasın, ben de sizlere aktarayım.)
Hak ehli bir zat vardı. İyi bir gelir sahibiydi ve cömertti. Öyle ki piyasadan borç alıp ihtiyaç sahiplerine dağıtırdı.
Bir gün ağır bir şekilde hastalanarak yatağa düştü.
Alacaklıları onun ölüm döşeğinde olduğunu düşünerek başucuna dikildiler. Hazret bundan son derece utanmıştı.
Asık yüzlü, sıkıntılı tiplerle çevrili olması onu ziyadesiyle üzmüştü. Bir şeyler söylemek istedi, ancak;
"Bize para gerek, nasihat değil!.." diye susturuldu.
Bu sırada dışarıdan helva satan bir çocuğun sesi duyuldu. Hazret, bir adamına seslenerek, helvaları satın alıp ziyaretçilere ikram etmesini, ortalığın bu sebeple de olsa biraz tatlanmasını istedi.
Görevli, çocuğun tepsisindeki bütün helvaları aldı. Ziyaretçilere ikram etti. Herkes asık suratlarla helvaları yediler.
Çocuk helvaların parasını isteyince, Hazret;
"Evlat, bunları bana borç olarak yazar mısın?" deyince çocuk elindeki tablayı yere atıp ağlayarak sokağa fırladı. Bir yandan ağlayıp bir yandan da;
"Ben bunları zaten borç olarak almıştım, nasıl ödeyeceğim, evime nasıl para götüreceğim?" diye ağlıyordu…
Tesadüfen ordan geçen şehrin valisi olanı biteni öğrendi. Hasta yatan mübareği yakından tanıyordu. Çocuğun parasını derhal ödedi. Dahası, çocuğun helva tepsisine kese kese altınlar koyarak eve gönderdi…
Altınlar eve gelince alacaklıların neşesi yerine geldi. Herkes alacağını tahsil etti.
Ancak böyle aniden paranın gelmesine de bir anlam veremediler. Hazret şu cevabı verdi:
"Ben sıkıntı içindeydim. Siz de sıkıntı içindeydiniz. Ancak samimi olamadığımız için dualarımız kabul olunmuyordu. Bir masumun samimi olarak kırık bir gönülle dua etmesi gerekiyordu. Helvacı çocuğun samimi feryadı ok gibi arşa yükselince Rabbim karşılığını verdi…"
Alacaklılar utanıp paraları tekrar geri vermek istediler. Ancak hazret kabul etmedi.
"İnsan bir iyilik yaptığında samimiyetinin belli olması için peşpeşe imtihanlardan geçirilir. Hatta iyilik yaptıklarından küfranı nimet görür… Eğer sabrederse iyiliğinin karşılığını kat kat alır.
Sizler bir iyilik yaptınız. Ama sabredemediniz.
Şimdi pişman olsanız da, artık geçmiş ola!..
Var mı sıkıntısı olan?..
İlginç!..
Üst üste mektuplar ve e-mailler geldi bana, gazetemiz ile ilgili bazı sıkıntılardan bahseden…
Ama daha da ilginç olanı ne biliyor musunuz, bunlar BANA geldi!..
Ben size "DOĞRU ADRES"i vereyim de oraya yazın. Olur mu?..
Evet, "Gazetem bazı günler bana ulaşmıyor… Abone olduğum gazetem bana hiçbir gün saatinde gelmiyor… Gazetemizin verdiği ilaveleri alamıyorum…" Bu ve benzeri bütün sıkıntılarınızı, taleplerinizi ve ricalarınızı Genel Yayın Müdürümüz Kenan Akın Beyin adresine yollayabilirsiniz…
E-mail adresi:
kenan.akin@ihlas.net.tr
Faks numarası:
0212. 454 20 30
Mektup adresi:
Kenan Akın
Türkiye Gazetesi
Genel Yayın Müdürü
29 Ekim Cad. 34530 Yenibosna-İstanbul
Stop
Muammer Erkul
10 Ocak 2001 Çarşamba