Hayat bir yolculuktur, malum…
İşte bu yolculuğun uzun bir bölümünü yan yana yürüdük çoğu arkadaşımızla, can cana yürüdük.
Bu el ele tutuşmalarımız ve göz göze bakışmalarımızın bize ilk kazandırdığı avantaj şuydu ki; biz, biri birimize bakarken, başkalarını görmüyorduk!.. Bunun için de bilmiyorduk; kimler ne gibi kötülüklerle uğraşıyorlar, ne gibi fenalıkların içinde yuvarlanıyorlar…
Gülsuyu işinde çalışanla fosseptik işçisi elbette farklı kokar!
Biz, ne kokacağımızı seçmiştik yıllar önce…
Dedik ki; kavgadan, siyasetten, futbol fanatizminden, günü birlik gelip geçen konulardan uzak duralım…
Dedik ki; işimiz insan olsun ve insanın duyguları.
Dedik ki; çiçeklerle de misal versek, hayvanlardan da örnekler göstersek, bir ipucu için yapmış olalım bunu.
Dedik ki; bizim işimiz sevmek. Sevmeyi tercih edenler ile bir araya gelmek…
Sevmenin tarifi ise yazmakla bitmez.
Biz de bitiremeyeceğimiz elbette, son nefesimize kadar. Çünkü sevmenin tarifi tarih içinde değişip durmuş!..
Biz, tarihe göre değil, tarife göre sevenleri sevmiştik önce.
Sevmeyi; sevgiyi bilenlerden öğrenmiş… Ve böylece, nasıl seveceğimize, kimi seveceğimize, ne kadar seveceğimize karar vermiştik…
Demek ki boş işle uğraştığımızı söyleyenler, kuru göle soyunduğumuzu söyleyenler haklı değilmiş…
Zaman ve zaman ötesi; karşılıksız da sevebilenleri bekliyor, ödüllendirmek için!
Bu bir gerçektir. Bu gerçeği dillendirmek ise hepimizin işidir…
Çünkü büyük müjdeler var biri birini samimi olarak sevenler için;
..müjdeler olsun!
Şimdi, bunca sözün ardından acaba ne gelecek, diye düşünürseniz cevabı şu olur:
Bu bir tekliftir, sorudur, davettir ki bizim sokağımızın, sevgi sokağınızın birikmiş hatıraları adına.
Gizli olmayan, paylaşmak istediğiniz, ilginç, ibretlik ve sair hatıraları burada biriktirelim…
..mi?
Fakat bizi ilgilendiren…
İçinde bizlerin bulunduğu hatıralar olsun bunlar…
Yani Stop köşemizle, Sevgi ailemizle, sevgili sitemizle ilgisi, bağı olan hatıralar olsun.
Birinin anlattığı hatıranın eksik kalanını, eğer biliyorsa bir diğeri tamamlasın…
Yani bu giriş yazısı gibi, yani bu yazı da dâhil olmak üzere hiçbir yazı bitmesin, yeni notlar geldikçe değişsin, bulunan yanlışlar tashih edilsin, satırlar uzasın veya kısalsın…
Şimdilik bu kadar…
Aklıma yeni bir şeyler gelirse devam ederim…
Hangi birini anlatsam acaba??
Anlatmasaya başlasam mı? Karar vermek güç. Nerden başlamalıyım? O kadar çok ve özel ki hatıralar sevgi ailesine anlatılacak… Gece yarısı siteye girersem kafam karışır işte. Ben anlatmaya başlarsam. En iyisi gidip yatmak. Hele bi yazın bakalım kimler gelmiş, kimlerr.
FAHRİYE ERDOĞAN
Çok güzel düşünülmüş bir proje bu… Kim bilir neler yazılacak buraya… Eskiler neler anlatacak, yeniler neler öğrenecek bu kocaman aile hakkında…
Hani kalabalık bir aile toplanır ve ailenin büyükleri başlarlar eskilerden konuşmaya. Küçükler ses çıkarmadan pür dikkat dinlerler yüzlerindeki tebessümle.
Odada, sobada yanan odunların çıtırtısı ve aile büyüğünün sesi vardır. Ardından ya bir kahkaha ya da bir iç çekiş bütün aileyi sarar…
Şimdilerde soba ve sobada yanan odunların çıtırtısı pek kalmadı, ama böyle bir sevgi ailesi de pek bulunmuyor…
Farklılık da burada zaten…
Hadi sevgi ailesinin güzel yürekli insanları, bekliyoruz hatıraları…
:-)))
Sevgi ve saygımla efendim.
NURSAL
Bir kere başlık insanın ruhuna iniveriyor. Zaten normal değil mi, Muammer yapabilir böyle bir şeyi :-))
Sevgi ve hatıra sokağı…
Ben bu ismin değişmesini istiyorum. Sevgi Şehri olmalı…
Olmalı ki ailemizin her ferdinin ismi de bir sokağa verilmeli. Sadece bir öneri dikkate alır ya da almazsınız.
🙂
Sevgiyle kalın, sevgilerleeeeeee…
FAHRİYE ERDOĞAN
“İstihza var dudaklarımda. Yüreğimde acıma var, şefkat var. Tam tepelerinde onları seyrediyorum. Uçmayı da farketsinler diye, gölgemi önlerine düşürmeye çalışıyorum.
Dur!..
Başında bir devri taşıyan adam. Bu nesle anlatman gerek gerçeği. Ölünce gözlerin açık gitmesin.”
Muammer Erkul işte böyle diyor, “566 numaralı” stop köşesinde; eski kağıtlarımı, notlarımı buldum derken…
566.stop köşesinde “eski notlarım” diyerek yayınladığı bu satırların ne kadar öncesine ait olabileceğini ve o dönemlerde Muammer Erkul’u, ailesinin ya da bir kaç yakın arkadaşının dışında kaç kişinin okuyor olabileceğini varın siz hesap edin ve o günden bu güne devam eden idealistliğe bir bakın…
Sonra lütfen yukarıdaki yazıyı ve “seyir defterinde” en son yayınlananlardan “Yem ve Dua” isimli olanı, hatta her hangi bir yazısını tekrar okuyun…
Benim gördüğümü siz de gördünüz değil mi? Zaten biliyordunuz değil mi? Biz Muammer Erkul okuyarak, onun sevgisine, şefkatine, iyi niyetine, yüreğindeki acıma ve insanlık duygusuna inanarak hiç hata yapmmamışız ve onun işaret ettiği yolu seçince belki zaman zaman üzülmüş, kırılmış, incinmiş ama hep seven ve sevilenlerden olmuşuz değil mi?
Ne mutlu bize değil mi? :-))
“Gülsuyu işinde çalışanla fosseptik işçisi elbette farklı kokar!
Biz, ne kokacağımızı seçmiştik yıllar önce…” Bu sözlere, annelerimizin bizi gül kokulu yavrum diye sevdiği, sarıldığı andaki samimiyete olan inancınız gibi inanabilirsiniz… :-))
Sevgiler kere sevgiler…
SULTAN GÜL
İnsan, yirmi sene önce yazdığı bir yazıyla karşılaştığında ağlar mı?
Ve bir insan, sadece erkek olduğu için, gözyaşlarını neden saklasın ki!..
Şu anda kaç kişinin sesini ilk duyuşum geldi aklıma ve onların bunca zaman sonra, şu an neler yaptığı…
İnsan sevinmek için yaşar, desek yeridir ve ama asıl “sevinmeyi ümit ederek” yaşar!
Geçici olmayan sevinmelerde buluşmak için randevularımız aslında…
Bunları yazarken/okurken nasıl genişliyor değil mi insanın içi, insanın için ne büyük değil mi, insanın içine bütün insanlık bile sığar aslında bazı zamanlarda, değil mi?..
Sevmek budur işte…
M:-)
Sevgi bumerang gibi… Atıyorsun sana geri geliyor!
Sevgi tohum gibi… Ekiyorsun toprağa, biraz da emek harcadığında kat kat fazlasıyla mahsül alıyorsun. Bugün, yarın olmasa da vakti geldiğinde fazlasıyla geri dönüyor insana. Üstâdım, bu kadar sevgi, size çağlamayacak da kime çağlayacak! 🙂
Bazı hatıralar bir fotoğrafta saklı durur, bazıları bir kitapta, bazıları bir yemişin tadında bekler hatırlanmayı, bazıları fesleğen dalında.
“Hatıralar Sokağı” çok anlamlı bir çalışma olmuş, çok beğendim. Bu sokakta gezinmek çok hoş olacak. Harika bir arşiv çıkacak ortaya. Tebrikler ve teşekkürler…
🙂
ŞAHİKA ATEŞ
“İnsan kimi seveceğini iyi seçmeli, ona göre sevmeli…
Kim olduğun değil kiminle olduğun önemlidir.”
…
🙂
KARAKALEM
Memleketimi en son ziyaretimde çocuklarıma “size bir sürprizim var” diyerek, hep birlikte arabaya atladık ve şehirde gezinmeye başladık.
Çocuklarım çok merak ettiler ve sık sık soruyorlardı; “baba sürprizin ne?” Diye. Ben de biraz daha sabretmelerini az sonra ulaşacağımızı söyledim. Birazdan ulaşmak istediğim yer için en son köşeyi dönmüştüm ki; asıl sürprizle ben karşılaştım. Yıkıldığını duyduğum ve tahmin ettiğim ev duruyordu. Ve çocuklara döndüm ve dedim ki; paşalar, şu gördüğünüz küçük ev var ya, neresi biliyor musunuz?.. İşte ben 37 yıl önce bu evde doğdum…
Çocuklarım sevinç ve şaşkınlık emareleri gösterirken, asıl şaşkınlığı ben yaşamıştım. Zira yıkıldı sandığım bu evi baş gözümle bir kere daha görmüştüm…
AYHAN ÖZBEK
Sitemiz genişliyor; “Hatıralar Sokağı!..
“Muhabbettir asl”olan, gönülden bağla bağı.
…
Ne güzel!.. Sitemize yeni yeni yollar yapılmakta, yeni yeni binalar inşa olmakta ve de yeni yeni dostlar katılmakta…
Sizleri tanımaktan ve sizlerle olmaktan öyle mutluyum ki…
Sevgiler kere sevgiler…
KADİR ÇETİN
Hatıralar sokağı…
Ben bu sokağa taşınsam olur mu acaba:-) İsmi bile o kadar hoşuma gitti, kim bilir içi nasıl güzeldir şimdi…
Çok iyi olmuş ellerinize sağlık, ellere sağlık:-)
Herkese sevgiler,selamlar…
ELİF SABAH
Bu sokakta üçüncü kuşak geliyorrrrrr…
Onlara anlatacak ne çok güzellikler var. Bekleyelim görelimmm…
FAHRİYE ERDOĞAN