Bağlantılar [27 Mayıs 1999 Perşembe]

 

Her şey biribiriyle ne kadar bağlantılı…
Sıcaktan kuruyup çatlamış tarlalar; aynı güneşin altındaki denizlerden buharlaşacak suyun gökyüzünde toplanmasını ve rüzgarın yardımıyla kendi üzerine gelmesini… Isı farkı da mevcut ise yağacak yağmur ile susuzluğunu gidermeyi bekliyor…
Tarlaları kurutan güneş, yine tarlaların suya kanması için gerekli aslında. Değil mi?..

Her konuda, her şey biribiriyle ne kadar bağlantılı…
İddia ediyorum ki atıldığı okula dönüp bir öğretmeni öldüren bir öğrenciyi de ağır yaralayan delikanlının evinde, herkesin hazır bulunduğu akşam sofraları kurulmuyordu. Ailenin bütün fertleri en azından günde bir kere karşı karşıya, göz göze ve can cana oturmuyordu.
Bu canlar onun için yandı.

Onun için… Konuşulmadığı için konuşmayı bilmeyen, konuşturulmadığı için konuşturmayı bilmeyen, toplumun arasına atılmış bir “yaratık”; susmayı ve ardından tamamen susturmayı seçti!..

Benim oğlum-öğrencim biraz az veya biraz fazla bana benzer!..
Benim oğlum, benim evimde, benim ekmeğimi yer, benim gibi davranmayı öğrenir, benim gibi egemenliğini kurar, benim gibi düşünür, benim gibi erkektir, benim silahımla atış talimi yapar… Benim gibi sözünü dinletir, benim gibi almayı bilir, benim gibi kadınını seçer…
Benim oğlum aynen benim gibi toplumda bir ‘atık’ olur böylece;
“Benim oğlum o yüzden benim gibi kokar!..

Her şey biribiriyle ne kadar bağlantılı aslında…
Farkına varabiliyor muyuz?
Aklıma her geldiğinde tüylerimi diken diken ediyor şu hadise:
Oğul babasıyla tartışıyor. Tartışma kavgaya dönüyor ve sonunda genç adam saçaktan çektiği değnekle babasını dövüyor…
Bahçenin ortasına oturup ağlamakta şimdi ak sakallı hacı baba. Yanına gelip, onu teselli etmeye çalışanlara şunları söylüyor, hıçkırarak:
“Yok, diyor. Onun için değil… Yıllar önce o değneği o saçağa ben sokmuştum; rahmetli babamı dövdükten sonra!..
İşte bunun için ağlıyorum.”
Ama bir kenarda gözleri iri iri açılmış olarak olayı başından sonuna kadar seyretmiş olan torun hiç kimse tarafından farkedilmiyor!..

{*

Her şey biribiriyle ne kadar bağlantılı.
Ay ışığı altında canım bir ağaç daha “froşşş” diye devriliyor toprağa… Sonra biri daha, biri daha…
Sürükleniyor ağaçlar, fabrikaya satılıyor; işleniyor ve “kâğıt” oluyorlar sonra.
Daktiloya yeni bir “kâğıt” takıyor yüzünde ifade taşımayan genç kız… Ve her duyduğunu tuşlamaya hazır bekliyor.
“Yaz kızım: Davalının kaçak olarak ağaçları katlettiği ve suçu sabit görüldüğünden hapsine…”

Gözler bir işe daha yaramıyor mu sizce?
Diller bir işe daha yaramıyor mu?
Ve kalpler…
Sevgiler aktarılmayı beklemiyor mu?
Problemlerimizin en büyüklerinden biri de biribirimize bakmamamız, biribirimize tebessüm etmememiz, biribirimizle konuşmamamız, kalplerimizi biribirimize açmamamız değil mi sizce?
Ve her şey biribiriyle ne kadar bağlantılı değil mi?

Stop
Muammer Erkul
27 Mayıs 1999 Perşembe

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir