Basının doğduğu yer olan Babıali’deydik.
Konuyla ilgisi olan bütün ünlü simalar aynı yerde toplanmışlardı.
Babıali’de sansürün kaldırılışının 105. yıldönümünün de kutlandığı gecede eski ve yeni gazeteciler, radyocular, ekrandan tanınan simalar ve siyaset adamları da vardı.
Basın İlan Kurumu tarafından 2010 yılından bu yana düzenlenen "Basın Bayramı" kutlaması bu yıl İstanbul Erkek Lisesi bahçesinde temsili olarak kurulan Marmara Kıraathanesi’nde gerçekleştirdi.
Bahçeye temsili olarak kurulmuş tarihi "Marmara Kıraathanesi"nde, Bab-ı Ali sohbetlerinin ardından davetliler, iftar yaptı.
Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Mehmet Atalay ise "Bab-ı Ali’yi canlandırmak, eski günleri hatırlayıp hatırlatmak… Burayı bir basın kültür merkezine haline çevirmek istiyoruz" dedi.
Basın İlan Kurumu ve ESKADER’in birlikte düzenlediği panelde basınımızın meseleleri konuşuldu.
İstanbul Erkek Lisesi’nin bahçesinde sembolik olarak kurulan “Marmara Kıraathanesi”nde gazeteciler ve yazarlar gazetelerin dününü ve bugünü hâtıralar eşliğinde anlattılar.
İki saate yakın süren bu sohbet toplantısı, kalabalık bir dinleyici kitlesi tarafından dikkatle takip edildi. Toplantının ardından konuşmacılar ve toplantıyı düzenleyenler ortak bir hâtıra fotoğrafı çektirdiler.
Üstün İnanç sol başta, yanında Gürbüz Azak, Etem Çalışkan, Mehmed Şevket Eygi, Engin Köklüçınar, Mehmet Atalay (Basın İlan Kurumu Genel Müdürü), Atilla Koç (Kültür eski Bakanı, ödülleri vermiş yerine dönerken), Ergun Hiçyılmaz, Orhan Ayan, Prof. Dr. Metin Kazancı, Mehmet Nuri Yardım, Ayhan İnal ve Yard. Doç. Erol Ülgen.
"Basın Bayramı" olarak kutlanılan 24 Temmuz’un Ramazan ayına denk gelmesi, böyle büyük bir iftarın da verilmesine neden oldu.
Cağaloğlu’ndaki İstanbul Erkek Lisesi tarihi günlerinden birini daha yaşamış oldu.
Yüzlerce davetli ve tanınmış sima, aynı anda muhteşyem bir iftar yemeğinde buluştu.
Uzun zamandır hatta yıllardır göreşememiş nice eski arkadaş ve meslekdaş görüşmüş, buluşmuş, hasret gidermiş oldu.
Bir daha ne zaman bir araya gelebiler bu insanlar, bilinmez.
Fakat çokları telefon numaralarını tazeledi, randevular alındı ve hatıra fotoğrafları çekildi.
İşte bunlardan bir kaçı 🙂
Türkiye Gazetesi Genel Yayın Müdürümüz Nuh Albayrak, Akit Gazetesi başyazarı Hasan Karakaya ve Türkiye Gazetesi eski sayfa sekreterlerlerinden Abdülkadir’le birlikteyiz…
Yavuz Bülent Bakiler; dil, şiir, Türkçe konusunda bıkmadan dinleyebildiğimiz kıymetli büyüğümüzle yan yana masalardaydık…
Radyo günlerinden beri dinlediğiniz, futbol maçlarının unutulmaz seslerinden ve boks müsabakalarından da hatırladığınız Orhan Ayhan ile birlikte…
Belki de en tanınmış spor yazarlarımızdan Ali Sami Alkış. Bir zamanlar stada girdiği zaman futbolculardan fazla tanınıyor hatta tribünlere üçlü çektiriyordu!
Aynı dönemde yazdığımız Türkiye Gazetesi’nden ayrılalı on seneden fazla olmuş.
Çocukken gördüğüm ilk gazete, meşhur "Bugün"ü de çıkarmış olan Mehmet Şevket Eygi…
Eski Kültür Bakanımız Atilla Koç. Bilindiği gibi her zaman samimi, sempatik, sıcakkanlıdır.
"Bir insanın ne iş yaptığı önemli değil; belki de yapması gereken ilk iş, sıcakkanlı ve samimi olması. Bu konuda siz gayet iyi bir örneksiniz" dediğim sırada kameraya düşen görüntümüz…
Sakarya Valisi Mustafa Büyük ile, sağ başta ise Türkiye Gazetesi spor yazarlarından Hasan Sarıçiçek…
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
LÜTFEN DİKKAT !
Yazıları burada okuyup yorumlarınızı twitter veya facebook sayfalarına yazıyorsunuz ya.
İyi yapıyorsunuz, elbette oraya yazabilirsiniz, fakat o sayfalara yazdıklarınız kalıcı olmuyor, arkada kalıyor, kısa zamanda bulunmaz oluyor.
Sizden ricamız şudur ki;
Oraya yazdığınız veya yazacağınız yorumlarınızı, söyleyeceğiniz sözleri, takdir veya uyarıları buraya
AŞAĞIYA da ayrıca yazmanız.
Bu durum, sizin yadıklarınızı hem bizim ve hem de sitemizi takip eden herkesin görmesini de sağlar.
Öyle değil mi?
M:)
.
Abi eline sağlık.
Mehmet Sadık
Aşina çehreler, renkli kareler…
Ellerine sağlık abiciğim, paylaştığın için teşekkürler:)
H. Seçkin
Sansürsüz basın gelişmiş toplum göstergesi belki… Peki özgürlüğü yalan haber yapmak zannedenlere ne demeli? Basın özgürlüğü demek, ağzı olanın konuşması mı demektir? Yalan dolan haberler yapmak mı demektir? Özgürlük adına Cennetmekan Sultan 2. Abdulhamid Han’ı tahttan indiren ve belki Osmanlı Cihan Devletinin sonunu hazırlayan yalanlardan da bahsediliyor mu acaba, bu kutlamalarda? Veya caf caflı panel ve konferanslarda özgürlük nedir tanımı yapılıp, sınırları çiziliyor mu? Basın sansürünün kaldırılışının yıl dönümü denince bunlar aklıma geldi Muammer Abi 🙂
Şu itirafı da yazayım ne demek istediğim daha net anlaşılsın:
Gazeteci Abdullah Cevdet, sonradan, “Sultan Hamid aleyhinde yüz yalan uydurdum. Birine ben de inandım. O da harbiye talebelerinin ayağına taş bağlanıp Sarayburnu’ndan denize atılması idi” demiştir.
Sizin gibi kıymetli gazeteci ağabeylerimizi çok seviyoruz 🙂
Fatih Kacıroğlu