Bayram tıraşı [16 Kasım 2003 Pazar]

Büyük çınarın gölgelediği meydana geldik. Dedemin elleri her zamanki gibi sıcacıktı, ve elimi; sanki incinmeyeyim diye usulcacık tutuyordu..
Kapı ve pencere tahtaları mavi boyalı berber dükkanına geldik. Sinekler girmesin diye asılmış renkli şeritlerden, yüksek sesle konuşan adamların sesleri çıkıyordu dışarı…
Yüksek perdeden seslendi dedem:
-Selamünaleyküm, ağalar. Nedir böyle çözemediğiniz?.. Benim "Paşam" bayram tıraşını olurken söyleyin, biz de bilelim…
Benim ilk defa gördüğüm biri, heyecan içinde atıldı:
-Bunlar, malımın zekatını, para olarak verirsem zekat olmayacağını söylüyor, dedi…

Bu sırada berber, koltuğun kolluklarına aykırı bir tahta koymuş, ve beni üstüne oturtmuştu. Artık aynada kendimi görebiliyordum; işte boynuma beyaz bir bez bağlanıyordu…
-Dur!.. Dedi dedem. Döndü berber, soran gözlerle. Dedem devam etti:
-"Aynadan" kısalt torunumun saçını!..
Hiç kimse böyle bir şey duymamıştı şimdiye kadar… Berber şaşkın şaşkın güldü, dedem kendiyle eğleniyor sandı, ama durdu da…
-Aynadakinden kes, ama saçı kısalsın…
-Aynı değil ki Çavuş dede…
-Aynadaki aynı gibidir ama aynı değildir, öyle mi?.. Aynen bunun gibi, elde olan mala "ayn", elde olmayana ise "deyn" diyorlar. Zekat ise ayn’dan veriliyor, aynından değil. Yani aslından veriliyor; elde olmayan benzerinden, kopyasından değil… Yani sen saçı aynadan ne kadar kısaltabilirsen, para ile de ancak o kadar zekat verilmiş oluyor!..
Veya şu duvardaki resimleri yıkasan, hatta kirli bir su da çıksa resimdeki kişiler temizlenmiş olur mu?.. Yahut resminden kessen resimdekinin tırnağı kesilmiş olur mu?..
İşte yerde gölgem var; bassan ezilmez, ve canım acımaz…

Kitaplar şöyle yazıyor: "Dünyanın her yerindeki kâğıt paralar da; hükümetlerin altın karşılığı hazırladığı "deyn" senetleridir. Elinde para olan bir kimse, bu paranın karşılığı kadar altını banka veya sarrafa ödünç vermiş kimse demektir. Ve elindeki para o altınların senedi demektir… Kâğıt paraların nisabı, sadece altın lira ile hesaplanır, çünkü kâğıt paraların altın karşılığı bir değeri vardır. Kâğıt paraların dünyanın her yerinde, altın karşılığı basılmış borç senetleri olduğu bütün din kitaplarında da yazılıdır."

Bu mevzu hemencecik ve gayet net olarak anlaşılacak kadar kolaydır. Bir kere iyice dinlemek yeter öğrenmek için.
Nisap; zenginlik ve fakirlik arasındaki sınır demektir.
Nisap miktarı da 96 gram, yani 13 tam bir de üçte bir (13.3) altın liradır.
Dişinden tırnağına kadar toplam altın, gümüş veya ticaret malın bu miktarı bulduğunda zengin olursun. Ve son zengin olduğun zamanı kameri takvime göre (8 Recep, 15 Muharrem gibi) not edersin. Seneye aynı tarih geldiği zaman, (Ramazan ayını beklemeden) o an elinde bulunan toplam malın altın değerinin kırkta birini fakir veya vekillerine zekat niyetiyle verirsin…
Var mı anlaşılmayan bir şey?..

Herkes; "yok anlaşılmayan bir şey, anladık" dedi…
Ben de anlamıştım: Berber amca, aynayla filan uğraşmayacak, tıraşımı kafamdaki saçımdan yapacaktı.
Ve de zaten öyle oldu…

Stop
Muammer Erkul
16 Kasım 2003 Pazar

 

3 yorum

  1. Karışık, anlaşılması zor zannedilen konuları; net ve hemen anlaşılır hale getirmek hüner ister. Bunu, tereyağından kıl çeker gibi yapıyorsunuz.

    Ne güzel, tebrikler.

    HAKKI DİNÇ

  2. Ne de güzel anlatmış. 🙂

    GÖLÇİÇEĞİ

  3. Çok güzel yahu!
    Her okuduğumda aynı tebessüm oturuyor yüzüme 🙂

    ŞAHİKA ATEŞ

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir