Hani, titrer içi bir çocuğun…
Hani, bir kedinin kaptığını görür ya,, yerdeki ekmek kırıntısının peşindeki sevdiceğini; daldaki kumru!..
Göğsünün ak tüyleri savrulan yârine son bakışı titrer o kuşun senin de gözlerinde…
Ve hani…
Ve hani; bitmiş bir yıldız, parlasa da bilirsin ya; sönmüştür artık feri, ışıktan gözlerinin!..
Bilirsin, uyusan; yorgun ışık dışarda kalacak!..
Hani, titrer içi bir çocuğun…
Hani, mekâna zamânın yazdığı satırlar gibi görünmeez,,, ama okunur; hissedilerek!..
Hani ellerin üşür, bir avuç bulamadığından kendine; zarfı olmayan mektuplar gibi…
Titreer, titrer kelimeler!..
…..
Zarf bulsaan, adresi olmaz; yorulursun kaybolduğun sokaklarda…
Veya, teneke kumbaralarda terk edilmiş geçmez paralar gibi tıngırdar parmakların; adressiz zarfların içinde donmuş nefessiz cümleler gibi!..
Hani, titrer içi bir çocuğun;
Çayırdaki papatyayla sevişirken üstüne sürü salınmış bir turuncu tırtıl gibi!..
…..
Hani, titrer içi bir çocuğun;
Bilmez, niye!..
Sen, çocuktan hüzn’emersin! ..
Çocuk, boncuktur; nazârına!..
Üzülür. Üzülür ve ceplerine sokar ellerini…
İşte o an; durur yanağının en tepesinde, düşmekten vazgeçen damla!.. Işıldar, ıslak gözleri, ve…
Bayramdan kalma şekeri sevinçle çıkartıp cebinden, soyar ve koyar dilinin üstüne!..
Hani titrer için bir çocuk gibi; korkarsın, üşürsün,, üzülürsün,,, ağlarsın ve cebine sokarsın ya ellerini…
Ordayım!
…..
Sevgilerim ‘senin’ cebinde!..
Avuçla, ısın,, teselli bul,,, sil bana gözlerinin yaşını…
Ve koy dilinin üstüne;
Bayramdan kalmış bir şeker gibi!..
Stop
Muammer Erkul
04 Ocak 2007 Perşembe