Bebeğin kulakları [27 Kasım 1999 Cumartesi]

Bebeğin kulakları

-Bebeğimi görebilir miyim? dedi halsiz bir sesle.
Kucağına yumuşak bir bohça verildi yeni annenin.
Bu mutlu kadın, bebeğinin minik yüzünü görmek için heyecanla kundağı açtı ve… Şaşkınlıktan adeta nutku tutuldu!
Manzarayı seyreden doktor arkasını döndü ve camdan bakmaya basladı.
Bebeğin kulakları yoktu…

Muayenelerde, bebeğin duyma kabiliyetinde eksiklik olmadığı, sadece görünüşü bozan bir kulak noksanlığı olduğu anlaşıldı.
Aradan yıllar geçti. Çocuk büyüdü ve okula başladı.
Bir gün okul dönüşü eve koşarak geldi ve kendisini annesinin kollarına attı. Hıçkırıyordu… Bu onun yaşadığı ilk büyük hayal kırıklığıydı.
-Büyük bir çocuk bana “ucube” dedi… Diye hıçkırıyordu.

İçini kemiren acısına rağmen büyüyordu.
Arkadaşları tarafından seviliyordu ve oldukça başarılı bir öğrenciydi. Sınıf başkanı bile olabilirdi; eğer insanların arasına karışmış olsaydı.
Annesi, her zaman ona; “Genç insanların arasına karışmalısın” diyordu ama aynı zamanda o da yüreğinde derin bir acıma ve şefkat duygularını taşıyordu.

Delikanlının babası, aile doktoruyla oğlunun problemi hakkında görüştü; “Hiçbir şey yapılamaz mı?” diye sordu. Doktor:
-Eğer bir çift kulak bulunabilirse, organ nakli yapılabilir” dedi.
Böylece genç bir adam için kulaklarını feda edecek birisi aranmaya başlandı.
İki yıl geçti, bir gün babası;
-Hastaneye gidiyorsun oğlum. Annen ve ben sana kulaklarını verecek birini bulduk. Ancak unutma bu bir sır, dedi.
Operasyon çok basarılı geçti ve sanki yeni bir insan çıktı ortaya.
Yeni görünümüyle psikolojisi de düzelen genç, okulda ve sosyal hayatında büyük başarılar elde etti.
Daha sonra evlendi ve diplomat oldu.

Yıllar geçmişti. Bir gün babasına gidip şu eskilerde kalmış acı hatırası için sordu:
-Bilmek zorundayım baba, bana bu iyiliği yapan kişi kim? Ben o insan için hiçbir şey yapamadım…
-Bir şey yapabileceğini sanmıyorum, dedi babası. Fakat anlaşma kesin, su anda öğrenemezsin, henüz değil…
Bu derin sır yıllar boyunca gizlendi. Ancak bir gün açığa çıkma zamanı gelmişti…

Hayatının en karanlık günlerinden birinde, annesinin cenazesi başında babasıyla birlikte bekliyordu. Babası yavaşça annesinin başına elini uzattı; kızıl kahverengi saçlarını eliyle geriye doğru itti…
Annesinin kulakları yoktu!..

-Annen hiçbir zaman saçını kestirmek zorunda kalmadığı için çok mutlu oldu, diye fısıldadı babası… Ve hiç kimse, annenin daha az güzel olduğunu düşünmedi değil mi?
Gerçek güzellik fiziksel görünüşe bağlı değildir. Ancak kalptedir!
Gerçek mutluluk, gördüğün şeyde değil, asıl görünmeyen yerdedir…
Gerçek sevgi, yapıldığı bilinen şeyde değil, yapıldığı halde bilinmeyen şeydedir!..
Genç adam başını önüne eğdi.
İki küçük damla yanaklarının üzerinde titriyordu şimdi.
(Celal Ünver göndermişti. Siz olmadan okumak içime sinmedi.)

——————————————————–

Komik Şikayetler

(Aşağıda anlatılanlar Wall Street Journal tarafından yayınlanmış gerçek şikayetlerdir.)
Compaq “Press any key” komutunu “Press return key” şekline dönüştürmeyi düşünüyor. Neden? “Any” tuşuna nerede sorusuna cevap vermekten baygınlık gelmiş.

Bir müşteri, üzerinde “toz koruyucu” olduğunda fareyi kullanmakta güçlük çektiğinden dert yanmış. Toz koruyucu dediğinin farenin plastik paketi olduğu ortaya çıkmış.

Disklerinin hatalı olduğunu savunan müşteriye “diskleri satıcıya yollayın” denmiş. Satıcının eline geçen mektuptan disklerin fotokopileri çıkmış.

Dell şirketinin bir müşterisi bilgisayarının faks çekememesinden şikayet etmiş. 40 dakikalık bir telefon görüşmesi sonucunda adamın kağıdı monitöre dayayıp “Gönder” tuşuna bastığı ortaya çıkmış.

Bir IBM müşterisi dökümanı yazıcıya aktaramadığından şikayet etmiş. “Bilgisayar yazıcıyı görüyor mu?” sorusuna karşılık “Ekranı yazıcıya doğru çevirdim ama hâlâ görmüyor” cevabını vermiş.

Yeni aldığım bilgisayar çalışmıyor diye Dell firmasını arayan kadın sürekli “Ayak Pedalına basıyorum basıyorum makinadan hiç ses gelmiyor” demiş. Ayak pedalı dediğinin fare olduğu ortaya çıkmış.

Mektup

Ben bir anneyim.
16 ve 8 yaşında 2 çocuk annesiyim.
Sizin yazılarınızı yıllardır takip ediyorum. Evlatlarımı yetiştirirken bana yardımcı oluyorlar. Oğlum fen lisesinde yatılı okuyor. Yazılarınızı kesiyorum. Hafta sonu ona okuyorum. Maalesef gençler okumayı pek sevmiyorlar.
Bir ara kapılara, çalışma masasına, bilgisayarının yanına astım dikkatini çeksin diye. Yöntemimde başarılı oldum. Şimdi soruyor:
Stop köşesinde ne var, diye.
Okuldaki dolabına asmış yazılarınızı. Her sabah kalktığımda okuyorum, diyor. Gençlerin ufkunu açın. Sevgiyi öğretin. Büyük hedefler gösterin…
Buna çok ihtiyaçları var.
Sevgiyle Kalın…
Hatice Altıoğlu-Alaşehir/Manisa

Novell Netware’in ünlü hikayesi

NetWare: Buyrun SysOp.
Adam: Bilgisayarın kahve taşıyıcısı kırıldı. Garanti kapsamındayım, ne yapmam lazım?
Netware: Kahve taşıyıcı mı?
Adam: Evet bilgisayarın önündeki!
Netware: Pardon anlamakta güçlük çekiyorum. Bu kahve taşıyıcıyı nereden aldınız. Promosyon falan mı? Üzerinde bir marka var mı?
Adam: Bilgisayarla birlikte geldi. Promosyon olup olmadığını bilmiyorum.
Üzerinde 24X yazıyor.
*(Bahsedilen cihaz CD player olur, 24X herkes için çok şey ifade etmeyebilir diye…)

Bir IBM müşterisi:” İlk disketi sürdüm. İkincisini sürerken çok zorlandım. Üçüncüsü asla içeri girmiyor.”
Gön: Süleyman Akyıldız

Şiir

Nasıl ki güneşten daha sıcaksan
Gecedeki ay ışığı sönük kalır nur yüzünden öylece
Ve ben alay ederim ay ile
Aşkımın ışığı senden güçlü diye her gece
Olcay Saral

“Hiçbir baba çocuğuna güzel terbiyeden daha üstün bir bağışta bulunmamıştır.”
Hadis-i Şerif (Tirmizi)

27 KASIM 1999 CUMARTESİ
19 Şa’ban 1420
* Rumi: 1415 – Kasım: 20
* 11. ay, 30 gün, 47. hafta. Yılın 331. günü, kalan gün: 34
Seyyid Abdülhakim-i Arvasi Hazretleri’nin vefatı. (1943)
Selimiye Camii’nin açılışı. (1575)
Kore’de Kunuri Savaşı. (1950)

Stop
Muammer Erkul
27 Kasım 1999 Cumartesi

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir