Beklenen “nihayet” oldu(!) [01 Haziran 2000 Perşembe]

Beklenen “nihayet” oldu(!)

Fatih Hoca’nın gittiğine şaşıran oldu mu aranızda? Şaşarım aklınıza… Benim tam beklediğim oldu…
Daha da ilginç olanını söyleyeyim mi size?
Sıkı durun öyleyse:
Galatasaray yönetiminin de tam beklediği oldu!..
İnanmayanlar umurumda değil…

Kulüp yöneticileri; kazanılmış olan kupayı, Terim’i ve milletvekilleriyle parti liderlerini… Ve hatta inanılır gibi değil başbakanı kullanarak devlet babanın cebinden koparabildiğince para koparıp battıkları yerden çıkmaya çalışacaklar…
İktidarından muhalefetine kadar ne kadar parti varsa bunların başkanları; kazanılmış olan kupayı, Terim’i ve sarı kırmızılı futbolcuları kullanarak, yani “onlara en fazla parayı verelim, bir de bu taraftaki yanaklarımızı birbirine dayayarak fatoğraf çektirelim” diyerek bütün Türk milletine sevimli görünerek battıkları yerden çıkmaya çalışacaklar…
Daha da ilave edeyim mi; bakanlıklarımız, küçük ve büyük esnafımız kim varsa hepbirlikte herkes durumu kullanmaya çalışacaklar…
Ve sen Fatih Terim olacaksın da, bu başarının nasıl kazanıldığından bile haberi olmayan birilerinin ricalarıyla “dibi olmayan bir gemiye” kaptan atayacaksın kendini ve de üstelik geçtiğin okyanusların ardından bir de “Büyük Okyanus”u aşmak için “fora” diyeceksin…

Bunları geçelim, bu başarıdan sonra, daha da doğrusu böyle bir başarıyı, birilerinin bu hale getirmiş olduğu bir kulübe kazandırdıktan sonra… Değil bu kulübün başında kalmak veya bir başka kulübe gitmek; aynı ülkede futbol “seyretmek” bile olacak iş değildir!..
Çünkü şu an nefesler alınmakta; “zurnanın zırt deliğine” üflemek için!..
Çünkü herkes ama herkes görüyor karşısındaki duvarı ve bassa bile frenlerin tutmadığını!..
Siz asıl; kaportası cilalanmış ama motoru çalışmayan… Üstelik frenleri tutmayan bu arabanın duvara bindirdiğindeki gürültüyü dinleyin…
Başkan Süren dahil herkes biliyor ki Fatih Hoca akıllı adamdır.
Bu da şu demek oluyor ki; başkan Süren dahil herkes biliyordu ki Terim zaten kulüpte kalmayacaktı, hatta Türkiye’de kalmayacaktı…
Kalsaydı bir başka çakışma-çekişme meydana gelecekti ki, bunu zaten camianın (hatta Türk futbolunun) hazmetmesi kolay değildi.
Terim diyor ki; “En azından şimdilik Galatasaray’dan hatta Türkiye’den futbolcu almayacağım. Kendime; Galatasaray’ı zayıflattı, dedirtmeyeceğim…

Yahu ben bir de spor yazarı olsaymışım…
Bir de Galatasaray’lı olsaymışım ne olurdu bilmiyorum!..
Umarım memnun olmuşsunuzdur bu konulardan da.
…..
Tamam…
Bir cümle daha yazıp kapatıyorum bu mevzuyu:

Sevgili Fatih Terim’e

En başından beri kalbim seninleydi… Sen benim için; her zaman örnek olarak gösterdiğim bir hayal adamı, bir vizyon adamı, bir karar adamı, bir sabır ve çalışma adamıydın…
Bir insanın bir hayal kurabileceğini…
Kararlılıkla ve sabırla onun üzerine gittiğinde…
Ve süt kovasına düşmüş bir sağır kurbağa gibi, “yapamazsın” çığlıklarını duymadan yeterince çabaladığında, oluşan yağ tabakasının üzerinden sıçrayabileceğini gösterdin.

Şimdi Türkiye’den gitmekle de iyi yaptın bence…
Çünkü (şu ortamda, en azından bir yıl için) Galatasaray’ın ve Türk futbolunun, senin Türkiye’den gitmene ihtiyacı vardı.

Doğrusunu yaptın Fatih Hoca.
Bir gün zaten fethedeceğimiz Roma’yı “kalbinden fethetmek” yolunda Allah yardımcın olsun.
Sen bu ülke insanının yüz akısın,
İnşaallah yüzün hep ak olsun.


“Demiştik” demek neye yarıyor?

“Hedefi vurmanın doyumu” başlıklı 19 Mayıs tarihli yazımızda şunları söylemiştik:

…..Şimdi birileri “şom” ağzımı açtığımı düşünecek olsa da, ben aslında “SOM” ağzımı açmış olacağım… Yani dosdoğru ve dimdirek söyleyeceğim… İşine gelmeyen okumasın!
…..Yanılıyor olmayı öyle isterim ki… Galatasaray’ımızın bu zirvede kalıp, daha yüksek tepeleri (bu şartlar dahilinde) aşabileceğini düşünmek; ….gayrimantıkî geliyor bana…
…..Galatasaray (kulübü) kendine yazık etti!..
Çünkü Galatasaray değildi bu zaferleri kazanan; Fatih Terim ve bir avuç “deli”siydi.
Ne demeye çalışıyorum?.. Şunu:
Sen bütün kaleleri yerle bir etmiş orduyu dağıtır ve silahlarını yeni yetme devşirmelere emanet etmeye kalkarsan; bu zafer, çöküşün başlangıcıdır!..
Ve yazık olur.
…..Umarım böyle olmaz…
Umarım on senedir bozulmamış bu kadro “hedefe varmış olmanın” doyumuyla darmadağın olmaz…
Umarım Galatasaray bütün mukaveleleri yenilemiştir(!)…
Umarım bütün bunlar benim vehimlerimdir…

“Maksimum hedef(!)” isimli 22 Mayıs tarihli yazımızda;
…..Bunca lafı boşuna etmediğimi maymunlar bile anlamıştır.
Anlamayacak olsaydı belki sadece “yıkanmamış yerelmaları” anlamazlardı!..
…..Ama gelecek nesillerin bu “en büyük başarıyla en büyük hezimeti beraber” okuyacakları gibi, Galatasaray kulübü kendi renklerini taşıyan formalar içindeki insanlara inanmakta “çook geç” kaldı…
Kim ne derse desin, Terim’in kalbi kırıktır…
Umarım Galatasaray’da kalır (Ben bu yazıyı Cuma sabahı yazıyorum).
Umarım bu ülkede kalır…
Umarım bu takım dağılmaz…
Umarım söylediklerim olmaz;

“İhtiyaç listesi(!)” isimli 26 Mayıs tarihli yazımızda;
…..Biliyorum ki ciddi huzursuzluklar içinde hoca. Onun (kupayı aldıktan sonra) yaşadığı baskıyı ben kaldıramazdım ve kolay kolay hiçbiriniz kaldıramazdınız…
…..Eğer başarılı olunabilirse Galatasaray yönetiminin ve Süren’in en büyük başarısı; (Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ve hemen hemen bütün siyasi parti liderleriyle milletvekillerini bu işe alet ederek) Fatih Terim’i takımının başında tutması olacaktır…
…..
Fatih hoca, herkesin bildiği şartlarını koymuştu ortaya…
Biliyordu ki bu yönetim bunları çözebilecek mecale sahip değil…
Biliyordu ki bu yönetim, takımın bu kupayı kaldıracağına bu ülkedeki en son insandan bile sonra inanmıştı…
O yüzden de belki aklından en son geçen şeydi devam etmek…
Bugüne kadar başarılmamış olanı başardıktan sonra, alnının aktıyla Galatasaray’a veda etmek, yapılacak en doğru şey olarak görünüyordu onun gözünde…
…..Unutmasın hiç kimse;
Bu kupa bu ülkeye gelinceye kadar başarılı olan Galatasaray kulübü değil, Fatih Terim ve onun ekibiydi…
Doğru değil mi?..

Stop
Muammer Erkul
01 Haziran 2000 Perşembe

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir