Bir de benim her yanımı dolduran kağıtçıklarımı beğenmezsiniz!.. Canı eğlenmek isteyenlere bayramda yazdığım şu notu anlatayım, ama samimi olarak söylüyorum, ayniyle vakidir…
……….
Bu bayram baktım ki teyzem bi üzgün, bi dertli, sormayın. Aman, dedim n’oluyor? Anlatmaya başladı; küçücük gelirini uç uca ekleyip sonunda aldırmış kurbanını ve kestirmiş, Allahü teala her birini mübarek etsin. Ama hesapları karıştırıyormuş bazen, ve herşeyi unutuyormuş!.. Artık hiçbir şeyi hafızasında tutamıyormuş. Bildiklerini bile bilmez olmuş sanki. Halbuki eskiden bir duyduğunu unutmaz, her zaman hatırlarmış!..
-Bende hiç akıl kalmadı oğlum, yaşlandıkça böyle oluyor besbelli. Hiç, ama hiçbir şey durmuyor artık kafamda!..
Ansızın, sanki zihnimde bazı sayfalar açılıp onu teselli edecek cümleler belirginleşti, "başımda akıl kalmadı" dediği zaman…
-Yok yok, öyle deme teyze, dedim. Hiç öyle olur mu?.. Böyle olduğu zaman sevinmemiz lazım, artık akıllandığımız için…
Çakır gözlerini açıp büyük büyük baktı. Ben hemen sordum:
-Hiçbir vakit namaz kılmayı unuttuğun oldu mu?..
-Yooo, dedi uzatarak ve kararlı bir sesle. Hiç!.. Hiçç!.. Allah korusun, hiç unutmadım…
-E, benim güzel teyzem. Bir vakit namazını bile unutmuyorsun da nasıl söylüyorsun artık unutkan olduğunu?.. Bence sen artık doğrusunu yapıyor; dünya ile ilgili olanları unutuyorsun… Yani, sana aslında lazım olmayan şeyleri unutuyorsun…
-Acaba? Diye sordu… Eğer öyleyse üzülmeyeyim bari!.. (Bittim bu masum ifadeye.)
-Üzülme tabii ki, diye devam ettim. Bugüne kadar hiç oruçlu olduğunu unutup da, öğlene doğru; ben ne yapıyorum böyle aç açına, filan deyip sofra kurduğun oldu mu?..
-Olur muu, yapar mıyım ben öyle bir şey?..
-Bak, gördün mü?.. Namazının vaktini hiç şaşırmıyorsun günün beş vaktinde; orucunu unutmuyorsun bir ay boyunca; fıtranı veriyorsun; sana zekat düşüp düşmediğini biliyorsun; şimdi de para denkleştirmiş kurban kestirmişsin… E benim güzel teyzem bir insana bu dünyada asıl lazım olan; kelime-i şehadetten sonra bunlar değil mi?.. Üstelik, bir de haccı sorsam sabaha kadar Mekke ve Medine’yi anlatırsın… İyi de, sen başka ne istiyorsun?..
-Öyle ya, ben başka ne isterim ki?..
Şimdi söyle bakalım neleri unuttuyorsun? Oğlunun işlerindeki terslikleri mi, torununun karnesindeki notları mı, komşunun yeni gelininin ismini mi, ablanın telefon numarasını mı?.. Yapma yaa!.. Teyze, bunlar "unutmak" değil ki, bunları zaten hepimiz unutuyoruz…
Hani sen; "kafamda akıl kalmadı" diyorsun ya. Deme öyle. Sen, "akıllanmışsın" iyice… Sen, "bizim yapamadığımızı başarmaya" başlamışsın…
O hiç susmayan teyzeciğim sustu şimdi. Uzun uzun ve derin derin baktı gözlerimin içine. Belli ki sözlerime inanmak istiyordu… Ve, inandı sonunda… Ve, sevindi sonunda… Ve, bebeklerinkine benzeyen bir gülücük açıldı yüzünde sonunda…
Sanırım bir daha da "unuttukları için" kendisini suçlamadı.
Stop
Muammer Erkul
31 Mart 2002 Pazar