Bin yıllık oruç [09 Aralık 1999 Perşembe]

Bin yıllık oruç

Son bin yılın son “Ramazan”ının ilk günü…
Orucunuz mübarek olsun.

Bayramla kucaklaşacak olanlarımız; sanki bin yılı oruçlu geçirmiş olmanın “müjdesiyle” kucaklaşsın inşallah.

Biz, geri dönüşü asla olmayan bir kaydırakta çığlıklar atarak kayarken; ağzımız gibi, “gözlerimizi de” açmalıyız, değil mi?..
Yanından hızla geçtiğimiz “bir şeylerin” farkında olabilmemiz için!..

Hiçbir kaydırak sonsuza kadar uzamıyor ki…
Nereye gidiyor peki bunca insan; çığlık ve kahkahalar arasında?
Ve kimin kaydırağı, hangi an, altından yok olacak?..

Altından fırsatlar var şimdi avuçlarımızda; çil çil…
Ve ceplerimiz yeterince dolu değil!..
İşte o yüzden “gözlerimizi de” açmamız gerekiyor, öyle değil mi?..

Bugün, son bin yılın son Ramazan ayının ilk günü…
Orucunuz mübarek olsun.
Bu ay, bin yılı oruçla geçirmiş
olmanın mükâfatını getirsin size, inşaallah..
Ve bu ay yeni bir bin yıla daha oruçlu başlamanın güzelliğiyle sürsün.

Sıkın dişinizi;
“Düşüncelerinize bile” oruç tutturun bu ay.
Çünkü bu otuz günün ardında “Bin yılı oruçlu geçirmiş ve bin yıla oruçlu başlamış olmanın bayramı” var!..

Ve unutmayın;
Hepimiz bir diğerinin
duasına muhtacız…
Ve bütün dualar, diğer bütün dua edenlerin başına “rahmete dönüşüp” yağsın inşaallah bu ayda.

Dualar ne kolay, ne ucuz ama ne değerli bir gıda, değil mi?..

Son bin yılın son Ramazan’ının
ilk günü…
Hepimize; “gözümüzü de”
açmak nasip olsun!
Ve inşaallah, (açılan gönüllerimizle beraber) oruçlarımız mübarek olsun.

—————————————————–

Şair ve şiir

Şair; şiir yazan insandır.
Ama “şiir” yazan insandır…
Bundan şu çıkıyor elbette; her yazılana şiir denmiyor.

Şair; kelimelerin çobanıdır.
Ve kelimeler, şairi tarafından sürüldüğü meralarda beslenir…
Anlam kazanır;
Ve alıcı bulur.

Şiir, bin defa da satılsa satıcısında eksilmez.
Şiir, kendisini alan sahibine “sahip olur aslında!
Çünkü şiir, gönüllerden gönüllere uçar kelebek gibi ve konduğu yüreği kendi kanat rengine boyar!

Şair; şiir yazan insandır.
Ama “şiir” yazan insandır…
Her şiir “şiir” olmadığı gibi,
Her şair de “şair” değildir.

Bugün, henüz tanımamış olan bazı dostları, şiirin üstadı Necip Fazıl Kısakürek ile tanıştırmak istiyorum.
Biliyorum, tam zamanıdır şimdi…
Tam zamanıdır şiir okumanın:

Öpmek
Ellerime uzanan dudakları tepeyim;
Allah diyen, gel, seni ayağından öpeyim!
N.F.K.

Zehir
Çocukken haftalar bana asırdı;
Derken saat oldu, derken saniye…
İlk düşünce, beni yokluk ısırdı;
Sonum yokluk olsa bu varlık niye?

Yokluk, sen de yoksun, bir var bir yoksun!
İnsanoğlu kendi varından yoksun…
Gelsin beni yokluk akrebi soksun!
Bir zehir ki, hayat özü fâniye…
Necip Fazıl Kısakürek
Mayıs 1983

Kaldırımlar
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim biri de serseri kaldırımlar.

İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler…
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor
Gözüne mil çekilmiş bir âma gibi evler.

Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.

Ne sabahı göreyim ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları

Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi…
Necip Fazıl Kısakürek
1927

9 ARALIK 1999 PERŞEMBE
1 Ramazan 1420
Rûmî: 1415. Kasım: 32
*12. ay, 31 gün, 49. hafta. Yılın 343. günü-Kalan gün: 22
*Ramazan-ı Şerîf Başladı.Mübarek olsun.
*Kudüs’ün İngilizler tarafından işgal edilmesi (1917)

Stop
Muammer Erkul
09 Aralık 1999 Perşembe

1 Yorum

  1. Hepimize; “gözümüzü de”
    açmak nasip olsun!
    Ve inşaallah, (açılan gönüllerimizle beraber) oruçlarımız mübarek olsun.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir