Bin yılın komedisi [09 Temmuz 2001 Pazartesi]

Bin yılın komedisi

Sokaktaki adam öyle ince espriler yapar ve öyle “cuk” oturtur ki nükteyi yerine, şaşar kalırsınız.
Dersiniz ki içinizden;
“Ben bu konuda aylarca yazı yazsam, böyle çivi gibi çakamazdım kendi tespitimi en görünen duvara…”
…..
Soruyorsun adama;
“Dinledin mi Başbakanın açıklamasını?..”
Diyor ki:
“Hangisinin?..”

Anlamıyor ve “açıklanan konulardan hangisini” duyup duymadığının sorulduğunu sandığını zannediyorsun… Ve izah etmeye çalışıyorsun;
“Bugünlerde tartışılan tek konu…” Lafı ağzından alıyor ve düzeltiyor:
“Ben, gündemin dünkü konusunu da, bugünkü konusunu da, yarınki muhtemel konusunu da biliyorum… Ben iyi takipçiyim ve hiçbir açıklamayı da atlamam. Sana sorduğum; “açıklananlardan hangisini” soruyor olduğun değil; konuyu “açıklayanlardan hangi başbakanın” izahını öğrenmeyi tercih ettiğin idi!..
…..
Şimdi, bunun adı ne?..
Tespit mi, hakaret mi, yoksa daha da kötüsü; vakıa mı?..
Bilen beri gelsin

O sırada biri geliyor, çay ocağında soruyor:
-Başbakan gelmiş mi?
-Hangisi?
-Amerika’ya giden…
-Ha, evet… O, gece yarısı geldi…
…..
Başka birisi geliyor, durakta rastladığı arkadaşına soruyor:
-Başbakan kalkmış mı?..
-Hangisi?
-Merdivene oturan…
-Evet evet, kalkmış. Hem de kimsenin elini tutmadan…
…..
Bir başkası geliyor, bu defa bana soruyor:
-Başbakan dönmüş mü?
Alıştığım üzre ben de aynı soruyu soruyorum:
-Hangisi?..
İlginç olanı; o da sakin sakin, sanki normal bir soru sormuşum gibi cevaplamaya başlıyor:
-Hani şu, gizliden gizliye seçim turlarına başlayan var ya, hani dün de bir tören için…

Bunlardan anlıyorum ki, sokaktaki adam tehlikelidir…
Anlıyorum ki; sokaktaki adam (Allah korusun, eğer sıkıyönetim gibi bir durum söz konusu olsa) insanın başını belaya sokar…
Ama gene de yazmadan edemiyorum; sokakta duyduğum ve konuştuğum adamların kimler olduğunu ve hatta isimlerinin bile ne olduğunu bilemesem de…

Yakın zamanda bu konu açılınca, orda bulunanlardan biri (ilkokul öğretmeniymiş) diyor ki;
“Bakın ne oldu, size bir hatıramı anlatayım;
Karneleri dağıtacağımız hafta, nasılsa dersleri bitirdik diye, şöyle müfredat dışı bir genel kültür yoklaması yapayım demiştim… Maksadım çocukların dikkat ve ilgilerini öğrenmekti. Sorduğum sorulardan biri şuydu: “Başbakanımızın adını yazın.”
Yazdılar!..
Sınıftaki öğrencilerimin hiç birinin yazdığı bir diğerinin yazdığını tutmuyordu; tam altı ayrı isim etrafında toplanmıştı çocuklar ve her ismi yazan kişi sayısı da neredeyse eşitti!..

 
——————————————————-

Sizlerle… Sizlerle… Sizlerle…

O zaman ortaokuldaydım, senden bahsettiğimde, boş bakışlar vardı önümde! Şimdi “Hıı” diyorlar, neydi o yazarın adı. Birkaç yazısını versene… Kazanmak için 7 sene beklemesinler, di mi?.. / Z.

İki mahkum demir parmaklıklardan bakar, biri yerdeki çamuru görür, diğeri gökteki yıldızları… / G.

İst.’da okumayı çok istiyorum, ailem olmaz diyor ya… Asi olmak elbette bana yakışmaz. İdeallerimden vazgeçmek de istemiyorum. Galiba en iyisi, yine dediğin gibi; ailemi kırmadan-yıkmadan kendi ideallerimi yeniden düzenlemeye çalışmak… / M.

Seni bin yıldır seviyor ve bin yıldır özlüyorum. İşin kötüsü mü desem, iyisi mi; bin yıl gibi her ânım… Hadi gell! Ama gelmee! Bir anımı bin yıl yaşamak istiyorum! / S. Y.

Ve o zaman farkedeceksin ki; seni gerçekten seven yanından hiç ayrılmayanmış. Bir ömrü sana adayanmış… Ve şükredeceksin Yaradan’a, onu sana bağışladığı için… / Y. S.

Bugün (25.6) benim doğum günüm, iyi ki doooğdum abicim. Biliyor musunuz, hayatımın en güzel hediyesi sizle tanışmaktı. Sevilmektesiniz. / S. M.
 

 

Stop
Muammer Erkul
09 Temmuz 2001 Pazartesi  

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir