Bir deprem senaryosu [24 Aralık 1999 Cuma]

Bir deprem senaryosu

Sanki bir şeyler veya birileri, yakın zamana kadar rahat ve huzur içinde bilinen İstanbul insanından intikam alıyor…
Herkes tedirginliğini gizlemeye çalışıyor, herkes içindeki bir şeyleri bastırmaya uğraşıyor…
Ama herkes bir yay gibi gerili,
Ama herkes bağlamanın ince teli gibi!..

Uykusuzluğa ve strese can mı dayanır?.. Acaba insanların verimi son dört ayda yüzde kaç oranında azaldı?..
Şimdi bir de oruç (daha doğrusu çay ve sigarasızlık) vurunca kafalara… …sormayın!..
Bunları, İstanbul’un dışında yaşayanlar için anlatıyorum. İstanbul insanı gerçekten acınacak durumda.
Dört ayı, çadırda mı geçirmek, yoksa “şimdi, şu an çökeceğini” bildiğin “sevgili” evinde mi?.. İstersen bu soruya cevap verme ha, ne olur ne olur yani!..
Artık ezberledim; şu son cümlenin bile altında bir şeyler aradı birileri. Haksızlar mı peki?..

İnsanlarda korku üretip bu korkuyu (ister para ister şöhret kazanmak için) kullananlara acaba ne isim vermeli?
Ve bunlar nasıl affedileceklerdir?
Bu konuya belki sonra döneriz bir gün. Ama size, internet ortamından (elden ele) dolaştırılan bir bir yazı okutacağım. Bana, “Bir deprem senaryosu!” ismiyle geldi.
Hakikaten de senaryo… Ama bunu ilk kaleme dökmüş olan, hayal gücü geniş kişinin yazmış oldukları, sizi en azından korkutmayacak, kızdıracak… Ki bu da kısmen iyidir!
Buyrun ve bir bilim-kurgu hikayesi gibi okuyun:

SENARYO:
Kocaeli depremi doğal bir afet miydi? Yoksa suni olarak mı oluşturuldu? Bu konuda deprem sonrasında teoriler ortaya atılmaya başladı. Kimine göre Ruslar bomba patlatmıştı, kimi Yugoslavya’ya atılan bombaların yer kabuğunun dengesini bozduğunu söylüyordu. Hatta bazılarına göre bu PKK’nın işiydi belki de… Başbakan’a bile bu soruyu CNN’de yöneltmişlerdi. Kimi de bunun başka bir terörist örgütün işi olduğunu, veya uzay araştırmalarının parçası olduğunu söylüyordu. Ancak bu teoriler arasında en akla yatkın olanı Futur@Times’da yayınlanan araştırma dizisinde yer alan hikayeydi.

SAN ANDREAS İÇİN (!)
Bu senaryoya göre, San Andreas fay hattında meydana gelebilecek büyük bir depremin Amerikan ekonomisine çok büyük zarar vereceğini bilen ABD, yer kabuğundaki değişimleri izleyerek, daha deprem oluşmadan tektonik katmanlar arasında artan basıncı değişik noktalardan patlatıp boşaltarak, büyük depremi küçük depremler haline dönüştürmenin yolunu bulmuştu.

NİKOLA TESLA
Yıllarca önce Rus asıllı Amerikalı bilim adamı Nikola Tesla tarafından geliştirilen bu “düşük frekanslı elektromagnetik ışınımla yüksek enerji nakli” tekniğini hem Ruslar ve hem de Amerikalılar uzun zamandır bir silah olarak kullanmanın yolunu arıyorlardı. Bu yöntemle çok uzaktan, hatta uzaydan geniş alanlarda tahribat yapabileceklerdi.
Ancak Pentagon yıllardır çok güçlü bir silah geliştirmek amacıyla üzerinde çalıştığı bu projeyi, bir yandan da barışçı “deprem indirgeme” sistemine uygulamak suretiyle tepkileri azaltmayı ve fonlama devamlılığını sağlamayı amaçlıyordu.

VE DENEMELER
Bu nedenle proje önce Avustralya’nın çıplak ve seyrek nüfuslu açıklık bölgelerinde denendi ve geliştirildi. Daha sonra bunun deprem bölgelerinde denenmesine geldi sıra. Değişik zamanlarda Kafkaslar’da, Okyanus tabanında ve Güney Amerika’da Ant’larda tektonik uyarılar verilmek suretiyle enduktif deprem oluşturma konusunda büyük adımlar atıldı. Bu araştırmalar Amerika’da Harp ve diğer askeri tesislerin kumanda merkezlerinden yürütülüyordu.

YA TÜRKİYE
Bu arada Türkiye, Japonya ve benzeri deprem bölgelerinde de sismik ağ şebekeleri kurularak bu bölgelerin tektonik verileri saniyesi saniyesine devasa bilgisayarların kayıtlarına girilmeye başlandı. Üniversiteler ile ortak projeler geliştirilerek yüzlerce bilim adamına Amerika’da deprem konusunda araştırma yapma bursu verildi.
Ancak projenin gizliliği esastı. Bu nedenle tüm ilişkiler paravan araştırma kurumlarınca yürütüldü. Ancak zaman zaman bilgi sızıntısına da fırsat verilerek halkın bu konuda bir genel fikri olması da istendi.

MEŞHUR KOBE
Kobe’de ve daha başka yerlerde meydana gelen depremlerin arkasındaki gariplikler halkası bu şekilde bazı çıkar gruplarının, terör veya mafya örgütlerinin işi gibi gösterilmek istendi. Bunda da büyük ölçüde başarılı olundu. Ve gün geldi bu sistem Türkiye’de denenmek istendi. Bölge zaten bu amaçla yıllardır gözlem altındaydı. ABD’nin asıl hedefi, Kuzey Anadolu fay hattındaki deneyden elde edeceği tecrübe ve bulguları, San Andreas fay hattına uygulamaktı.

İSRAİLLİLER DEVREDE
Bu iş yine çok yüksek askeri gizlilik taşıdığından yürütme işi İsrail’li uzmanlara verilmişti.
Gerekli makina ve donanım gizlice denizaltılarla Gölcük üssüne getirilerek oradaki, yeraltı-denizaltı korunaklarına kuruldu.
Türk makamları durumdan detay bazda haberdar değildi. Bunu İsrailliler’le yürütülen askeri tatbikatın bir parçası olarak düşünüyorlardı. İsrailliler Amerikalılarla gece şartlarında bazı elektro-sismik haberleşme tatbikatı yapacaklardı.
Deney başarılı olacağından zaten sonunda kimse farklı bir şeyin farkında olmayacaktı. Bu amaçla Gece=AAahini Tatbikatı’nın(Operation NihtgHawk) saat 03:00’te başlaması planlandı. Gece saat tam 03:00’de düğmeye basılacak ve Gece=AAahini devreye alınacaktı. O an uzay filmini andırır devasa cihazlar çalışmaya başlayacak ve bir iki dakika içinde oluşturdukları muazzam enerjiyle Marmara’nın altındaki tektonik tabakayı zayıf yerlerinden kırıp basıncı dışarı atacaklardı. Böylece büyük bir deprem önlenmiş olacaktı. Bu arada bazı küçük depremlerin meydana gelmesi bekleniyorsa da bunlar önemli boyutta olmayacaktı. En azından planlanan buydu.

…VE 17 AĞUSTOS
Ama o gece sabaha karşı bir şeyler yanlış gitti. Ve beklenen gerçekleşmedi. Bir anda her şey olup bitmişti. Doğa kendini yönetmeye kalkanlardan bir kez daha intikam almıştı. 45 saniye süren deprem beklenenin 10.000 kat üstünde bir güçle gelmişti. Her yeri bir anda yerle bir etmişti. Zayıflayan ve titreyen elektrikler az sonra geri geldiğinde, gece saat 03:05’i gösteriyodu. Daha birkaç dakika öncesine kadar korunağın içinde şampanya patlatmayı bekleyenler, şimdi korkudan buz gibi donmuş gibi hareketsiz ayakta duruyorlardı. Kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Onbinlerce insan, çoluk çocuk, o an enkaz altında can çekişiyor veya cansız yatıyordu. Bu düşünce ile hepsi yerinde ürperdi.

İNSAN ELİYLE GELEN…
Bu tarihin en büyük felaketiydi. Hem de insan eliyle gelen… Sessizliği İsrailli komutanın buz gibi emri bozdu: “Lets pack! We’re moving out! Call Operation-Q! Right now! İmmediately! Stop whinning! Move, move, move!” İşte o andan sonra çantalardan çıkan Q planı çalışmaya başladı. İlk önce bölgedeki tüm haberleşme ve elektrik enerjisi felç edildi. Dört dakika içinde İsrail Başbakanı Barak ve Amerikan Başkanı Clinton ile irtibat kuruldu. O anda İsrail’de Ben Gurion’un Lod askeri havaalanından 4 adet savaş uçağı eşliğindeki iki nakliye uçağı havalanıyordu. İki dakika sonra da İsrail Deniz Kuvvetleri ve NATO Güney Deniz Saha Komutanlığı’na bağlı tüm birlikler Defcon4 Acil Durumuna geçirildi. Amerikan 6’ncı Filoya bağlı gemiler de rotalarını İstanbul’a çevirmek için Pentagon’dan emir aldılar.

TESLA MAKİNESİ
Bu iş için 1900’lerin başından beri Nikola Tesla adındaki Rus asıllı Amerikalı bilim adamının buluşu olan”elektromagnetik endüksiyon tekniği” (Tesla Makinası) kullanıldı. Tesla Makinası’nın nasıl çalıştığı hâlâ bir sır ama Amerikalılar’ın uzun zamandır bu makina üzerinde çalıştıkları biliniyordu.
Tesla, ilk olarak ilkel bir düzenek ile 1908 yılında Sibarya’da Tsunga bölgesinde bir deney yapmış ve burada meydana gelen patlama 600 km. uzaktan duyulmuştu. Tsunga’daki bu olay sonrası oluşan çevre tahribatı korkonuç boyutlardaydı. Hiroşima’nın 40.000 katına yakın enerji açığa çıkmıştı. Patlamanın etkisi kilometrelerce kareye yayılmıştı.

KRATERSİZ PATLAMA
Ancak ortada en ufak bir krater veya metal kalıntısı yoktu. Bu durumda göktaşının düşmüş olması ihtimali ortadan kalkıyordu. Bilim adamları Tsunga’da hâlâ ne olduğunu tam olarak çözmüş değiller. Ancak yıllardır Avustralya’da karada açık arazide ve Kaliforniya’da da su üstü ve su altı askeri tesislerde bu deprem Tesla makinası denenmekte olduğu da sır değil. Buradaki garip tabiat olayları ve sık sık olan depremler ile ilgili bilgiler İnternet’teki sitelerde bile yer almakta.

17 Ağustos daha çok zaman konuşulup tartışalacak… Kimsenin şüphesi olmasın.

Stop
Muammer Erkul
24 Aralık 1999 Cuma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir