Bir kırmızı lâle koysam masana!.. [04 Aralık 2000 Pazartesi]

Bir kırmızı lâle koysam masana!..


Yanından geçerken pespembe güller atsam kucağına…
Sonra da, bana doğru uzattığın, beyaz bir gülü koklasam avuçlarından;
Ama asıl, teninin kokusunu hissetmek ister gibi!..
…..
Ve bir kırmızı lâle koysam masana…
Ya da sarıp gelinteliyle onu, yerleştirsem vazona;
Adımı “içine” doldurur gibi!
…..
Bir kırmızı lâle koysam masana…
Bir kırmızı lâle koysam;
Ve;
…konuşmasam!..

Çiçekler varken, söze ne hâcet!..
Değil mi?..
…..
Bunca gevezelik arasında, pek çoğumuz daha az konuşmayı seçiyor artık…
İşte, bizim sustuğumuz zamanlarda “konuşabilecek” olan “çiçeklerin dili” ile yine bizim duygularımız…
…..
Her çiçek başka başka sözler fısıldıyormuş meğer kulaklarımıza…
Bakalım, ne diyor bize çiçekler?

Türk dilinde çiçeklerin dili

Beyaz gül: Masumiyet
Kırmızı gül: Aşk
Pembe gül: Gönlüm sende
Sarı gül: Sıcak sevgi
Beyaz karanfil: Temizlik, saflık
Kırmızı karanfil: Sevgi
Pembe karanfil: İçtenlik
Sarı karanfil: Hüzün
Anemon: Gençlik
Beyaz glâyöl: Dostluk
Kırmızı glâyöl: İstek
Pembe glâyöl: Zarafet
Sarı glâyöl: Kıskançlık
Mor glâyöl: İnanç
Orkide: Mağrur, gururlu
Sterliçya: Sıcak sevgi
Ağlayan gelin: İsyan
Nilüfer: Gelecek yenileme
Beyaz lâle: Saflık, temizlik
Kırmızı lâle: Seni seviyorum
Pembe lâle: Anlayış
Sarı lâle: Gerginlik
Menekşe: Alçak gönüllü
İris: Hatıra, zarafet
Kamelya: Mağrur
Lilyum: Güven
Gerbera: İyimser
Frezya: Suçsuzluk
Beyaz krizantem: Sadakat
Kırmızı krizantem: Sessiz istek
Mor krizantem: Burukluk
Mersedes gülü: Melânkoli
Altın kadeh: Umut
Fulya: Unutma

Aşk dilinde ne diyor çiçekler?

Menekşe: Ketum aşk
Kamelya: Mağrur aşk
Lâle: Asil aşk
Mavi gül: İlahi aşk
Anemon Aşkta saadet
Gelincik: Mazlum aşk
Kış gülü: Temizlenmiş aşk
Hercai: Şefkatli aşk
Kırmızı gül: Ateşli aşk
Salkım: Geçici aşk
İris: Aşk hatırası
Siklâmen: Aşk haberi
Krizantem: Melânkoli
Papatya: Uysal aşk
Küpe: Aşkta hafiflik, hoppa aşk

Ve, uluslararası dildeki ifadeleri:
Pembe renk: Şefkat
Beyaz renk: Saflık, temizlik
Mavi renk: Yumuşak huylu
Yeşil renk: Ümit ve istikbal
Mor renk: Dul
Altın sarısı: Sevinç, bolluk
Kırmızı renk: Aşk
Kahverengi: Geçmiş
Siyah renk: Üzüntü
Gri: Melânkoli

———————————————————

R A M A Z A N 2 0 0 0
Dünyanın en eski binası hangisi?
Düşünün ki bir bina olsun ve bu yapıyı da, şu yeryüzüne ayak basan ilk insan yapmış olsun… Olabilir mi?..
Evet… Varmış zaten!..
Gazetemizin takviminden okumuştum, şöyle diyordu:

“…İşte Kâbe-i Mu’azzama, şu yeryüzüne ayak basmış olan ilk insan, ilk peygamber Âdem aleyhisselâm tarafından yapılmıştır…
Yapıldıktan sonra da iki defa yıkılmış ve yeniden inşa edilmiştir.
Son yapan İbrahim aleyhisselâm ile oğlu İsmâil aleyhisselâmdır.
Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
“Kâbe, kaldırılmadan onu çok tavaf edin!.. İki kere yıkıldı, üçüncüde, ref olacak ve kalkacaktır…”
Hazret-i Âdem, Kâbe-i şerîfi yaptıktan sonra tavaf etmiştir.
Hadis-i şerîfte buyuruldu ki:
“Âdem aleyhisselâm, haccı tamamladıktan sonra, melekler kendisini tebrik edip, (Haccın mebrur olsun) dediler.”
……
REF’: Kaldırmak, yüceltmek, yukarı kaldırma. Lâğvetme, hükümsüz bırakmak.
MEBRÛR: Hayırlı, makbul, beğenilmiş. Sadık olmakla makbule geçmiş olan…

Muhteşem bir söz:
“Konuştuğuma pişman oldum, ama sustuğuma hiç pişman olmadım”
Hazret-i Lokman Hakîm

Stop
Muammer Erkul
04 Aralık 2000 Pazartesi

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir