Her çeşit rüzgâr, her çeşit çiçek, her çeşit ağaç, ve her çeşit hayvan bulmak mümkündü; ama her çeşit insan bulmak mümkün değildi… Orda, aynen onun o zamanki haline benzeyen biri dedi ki:
-Aha, bak şurdan ineceksin. Dere yatağını bulacaksın. Suyun akışını takip edeceksin; karşına bir köprü gelecek. Üstüne çıkıp bekleyeceksin… Ben bilmem gerisini; orda birini bulur, sorarsın gayrı…
-Gel madem, dedi. Ben de o tarafa doğru gidiyordum. Ama tavsiyem; aşağı inip dereden iyice doldur su kabını. Sonra da ayakkabılarını beline as, ki yumuşak yoldan gideceğiz, hem ayakkabıların boş yere eskimesin, hem de ayakların yara olmasın..
-Seni getiren kılavuzun övdü seni, hakkında iyi şeyler söyledi. Uzun zaman yürümüşsünüz, yorulmuşsundur. Otur şuraya da gidelim… Demek ilk defa böyle bir vasıta görüyorsun? Daha sonra daha çok şaşıracaksın. Cadde diyorlar büyüklerine. Kenardaki bir tepenin üstüne otursan bütün gün seyredebilirsin. Çünkü biri kaybolmadan mutlaka çıkagelir vasıtaların bir diğeri…
-Gel, gel evlat… Bazen parasız da binilir bu koca şeylere… Ben de ilk gördüğümde, sanki insan yutan bir canavar sanmıştım bunları. Ve ben de senin gibi para veremeden binmiştim hatta… Yıllar geçmiş be çocuk; iyi ki geldin de bana o günlerimi hatırlattın. Senden ücret almayacağım ve ecrini benden para almamış olanlara göndereceğim…
-Bak, herkes biniyor, çekinme. Hava açık, dalga yok. Yani korkman lazım değil, batmayız… Saat geçmeden varırız karşı kıyıya… Orda bulacağın son vasıtan, arzuladığın yere kadar taşıyacak seni. İnince, neredeyse ayak parmakları üstünde yürüyen yayalar göreceksin. Onlara sor. Onlar seni, kendi kendine karıştırabileceğin ara sokaklardan geçirir, barınacağın çatıları, çalacağın kapıları işaret ederler. Sakın ola,,, sakın ola edebini kaybetme. Seni taşıyanlara nankörlük etme; yolda kalmayasın, tepe üstü gelmeyesin!..
Hadi, Allah açık etsin yolunu. Tez varasın menziline inşallah…
Stop
Muammer Erkul
21 Kasım 2003 Cuma