Canımda acılar; bozkıra dökülmüş yağmur gibiyim!
Bulutlara tütsem… Veya toprağa emilsem, kim bilecek yalnızlığımı?
Çoook uzaklardaki kimler: “Başıma damlayan bu yaş, kim bilir hangi yalnızlığın buharıdır ki, bana kadar taşınmış” diyecek?
Canımdaki acılar gibi, varsın…
Ama varken var olmadığın günler… Ve varken var olamadığım günler geri nasıl gelecek?
Ben ve sen, yani biz… Ve bize benzeyen bir çook biz’ler; “bir” olmamak için mi birlikteyiz?..
Var olmak, yâr olmaktır bildiğim!..
Peki, yârin var olmaması veya var’ın yâr olmaması; kuşsuz ve bulutsuz ve güneşsiz göklere benzemiyor mu?
Su mu yatağını çizer? Yoksa dere yatağı mı suyu taşır koynunda?
Yoksa, “yeterince ağlasaydım” mı çizilecekti cevaplarım yüzüme!..
Yatağında olmayan sulara “sel” diyorlar!
Ve suyu kurumuş yatakları yeller dolduruyor, yuvarladığı her şeylerle!
Canımda acılar; bozkıra dökülmüş yağmur gibiyim!
Bulutlara tütsem veya toprağa emilsem… Yahut sırtüstü devrilmiş birinin gözündeki yaş gibi göl olsam insansız bir kıtanın ortasında; kim bilecek yalnızlığımı?
Kim merak edecek, başına damlayan yaşın; acaba hangi uzaklardaki hangi yalnızlığın buharı olduğunu ve kendine kadar nasıl taşındığını?
Veya kim görecek, nemini benden alıp başını kaldırabilmiş çiçekleri; bütüün ufukların genişliğindeki yer ve her şeyin üstünü örten gök arasında?..
Bozkırda kaybolmuş yağmur suyu gibiyim; canımda acılar…
..canımda acılar!
Stop
Muammer Erkul
18 Şubat 2010 Perşembe
Mübarek olsun. Mevlam bize de nasip etsin. Yaşarken ölmeyi. Bozkır da yağmur olmayı, var olmayı, yar olmayı. Ama bildiğim bişey var su akmaya başladı mı yatak suya yol verir, su yatağa yoldaş olur. Sonunda ya buhar olur, ya toprağa girer ya da birbirlerine yar olur. Hayırlısı neyse o olur. Hürmetlerimle…
Siz böyle yazılar yazın biz de dakikalarca sevdiğimizi hayal edip bilgisayarın ekranına bakıp bakıp duralım…
Okudum…
Beni vuran cümleyi yazıyorum yazıdaki:
“Yoksa yeterince ağlasaydım mı çizilecekti cevaplarım yüzüme…”
Ah be şeker…
Yine yakmışsın, yıkmışsın alemi…
Gülsüm
Yağmurlar her zaman gökyüzünden dökülmez. Ve insan her zaman tek başına olduğu için yalnız değildir. Yüreğine sağlık üstad:)
Dünya hayatı böyle olacakmış zaten değil mi?
Canımızda acılar, kesikler, çatlaklar, sızılar…
Yağmur bilir nereye yağacağını, su bulur yatağını.
Yeter ki gönülde yar, gözde yaş olsun.
Yok ise gözünde yaş, sevdam var deme sakın…
Allah’ım bu ne güzel bir anlatımdır böyle, öylece kala kaldım. Salya sümük okudum hepsini ve sözün bittiği yer, canımdaki acılar gibi, varsın…
Yârin var olmaması veya var’ın yâr olmaması; kuşsuz ve bulutsuz ve güneşsiz göklere benziyor belki ama, benim güneşim her zaman içimde :))) hava şartları ne olursa olsun onu düşündüğümde içim cıvıl cıvıl olup ısınıyorsa ne mutlu bana ve böyle hissedenlere….
Bazen içimde anlatmak istediğim o kadar yoğun sözlükler oluyor ki, bunları bir türlü anlatamıyorum.
Anlatmak istediklerimi öyle güzel ifade ediyorsunuz ki, tam da buydu diyorum…
Kim mi görecek, nemini senden alıp başını kaldırabilmiş çiçekleri?
Her zamanki gibi:
“Görmek isteyenler”…
Ama o çiçekler her daim minnettar kalacak sana güzel yağmur…
Bulunduğu gibi bir havalîde filizlenmesinin ancak böyle bir yağmurla mümkün olabileceğinin idrâkinde olarak…
Bozkır çiçeği(nden sadece biri)
Canım kardeşim, canımda acılar o kadar çok ki. Güzel olmuş, eline yüreğine sağlık…
Sayın Üstadım, ellerinize ve gönlünüze sağlık.
Yine derin derim düşündürdünüz kalabalıklar içinde yalnız olanları.
Bazen insanın etrafı birçok bildik bilmedik, aşina yüzlerle veya olmayanlarla dopdolu olur.
Fakat sen yalnızlığınla başbaşa ve içiçe isen yapayalnısın. NEDENDİR BİLEMEM ben yalnızlığımda daha bir hassas ve daha has insan olduğumu hissederim.
Yüreğim durmaz benimle konuşur. Rabbime olan sevgim bir başka çoşar çoşar, sel olur. Ben yol alırım merhamet denizlerine doğru!
Bozkırda kaybolmuş yağmur sularında yıkanır yüreğim ve ben hangi öksüz ya da yetimin başını okşayabilirim arayışına geçerim yalnızlıklarımda, kimsesizliklerimde canımda acılar, gözlerim nemli çook uzaklara dalarım.
Sevgileriniz solmasın.
Yazı göndermek artık çok kolay olmuş, buna çok sevimdim. Haydi herkes klavyelerin başına.
Gözyaşları olmasaydı, rahmet olmazdı, toprak katı bir kalp kadar sert, çiçekler boynu bükük olurdu. Sen ağladığın için onlar gülüyor, onlar güldüğü kadar sen ağlıyorsun. Ya ağlayan kimse olmasaydı, ne olurdu bizim halimiz.
Gerçekten yakmışsın bizi yine ben sık sık yazamıyorum size ama sürekli okuyorum yazılarınızı ve yazdıklarınızı hemen msn nick’ime yazıyorum listemdeki herkes soruyor nerden buluyorsun bu güzel sözleri diyorlar. Ben de Muammer Abi sağolsun diyorum. İnanın Msn den yazdığım sözleri alıp işyerlerinin duvarına asanlar bile var.
Sevgiler kere sevgiler…..
Biz böyle konuşuyoruz. Aynen benim duygum, aynen benim sıkıntım, aynen benim bozkırım, aynen benim yağmurum, filan… Ama acaba bunu yazan nasıl yazmış?.. Ne hissetmiş, ne çekmiş, ne olmuş ta yazmış… Bizim orda bir söz vardır. Derler ki: Elin yarası duvarın deliği… Yani el alemdeki, yani başka birindeki bir yara ile duvardaki bir delik aynıdır. Ancak o kadar acıtır senin canını… Duvardaki delikle eldeki yara birdir… Ben şimdi merak ettim: Bizim okurken bu kadar canımızı acıtan satırları yazan kişi acaba neler hissetmiş?..
Allah kalemine kuvvet versin de sabır da versin yazarımıza…
D. Davut
Canımdaki acılar gibi varsın. Varken var olamadığın günler… Ve varken var olamadığım günler geri nasıl gelecek. Ben ve sen, yani biz… Acılarımız aynı nefesten, aynı tattan…
Merhaba:) çook uzun zamandır canımdaki tebessümle konuşabilmek için kendimden taşınmış biri olarak şuan bir güzellikte olayım istedim. Anlatılamaz bir güzelliksin. Issız yolculuğumdaki kalemimi Selamlıyorum 🙂
“Canımda acılar; bozkıra dökülmüş yağmur gibiyim!
Bulutlara tütsem veya toprağa emilsem… Yahut sırtüstü devrilmiş birinin gözündeki yaş gibi göl olsam insansız bir kıtanın ortasında; kim bilecek yalnızlığımı?”
Yalnızlığımı kim bilecek.. Peki ya onun yalnızlığı.
Onun yalnızlığını bilip bundan dolayı canım yanarken; kendi yalnızlığımın acısını umursamamaya çalışıyorum…
Rabbim “biz” olmayı nasib eyle!..(Amin)
Ama varken var olmadığın günler… Ve varken var olamadığım günler geri nasıl gelecek?
Ben ve sen, yani biz… Ve bize benzeyen bir çook biz’ler; “bir” olmamak için mi birlikteyiz?….
Var olmak ve yar olmak arasındaki ilişki bu kadar güzel anlatılır… Bence de var olmak, yar olmaktır…..yüreğinize sağlık………….
Sırtüstü devrilmiş birinin gözündeki yaş gibi göl olsam insansız bir kıtanın ortasında; kim bilecek yalnızlığımı?
Ağladım, bulut oldum uçtum, yağmur oldum yağdım, toprağa deydim sonra, sel oldum kapıldım sulara, aktım denizlere… Ama kimse, kimse anlamadı yalnızlığımı, anlamadı acımı… Yeterinden fazla ağladım lakin, faydası yokmuş sonunda anladım!..
O kadar güzel bir yazı olmuş ki, insan kendinden geçiyo okurken, ellerine sağlık abicim :)))
Muammer abicim kaleminize, yüreğinize sağlık… Hepimizin korktuğu ve ifade etmekten hatta düşünmekten kaçındıklarımızı bu kadar içten cümlelerle yüzümüze bir tokat misali estirmişsiniz ki bir an durup düşünmemek, duygulanmamak elde değil… Tekrar tekrar okudum. Her seferinde ayrı bir hissiyata kapıldım. Yazmayı çok seviyorum ama daha henüz yolun çok başındayım. Umarım ben de bir gün sizin gibi yazabilirim. Sevgiyle kalın…
Siz canınızdaki acıları yazmışsınız fakat, okurken büyük haz duydum…
Özürlerimle…
“Bozkırda kaybolmuş yağmur suyu gibiyim; canımda acılar…”
Vay be ustaa, yaralarımıza tuz bastığın yetmiyor, bir de kalemini sokup içini kurcalıyorsun!..
İnsan evladıyız kardeşim, bu kadar da oynanmaz ki yüreğimizin kıyıları ile…
Yok yok, bu böyle olmayacak; teklif verelim de yeni yasalar yapılırken “Muammer Erkul insanların canları ile bu kadar oynamasın” maddesi koysunlar kardeşim, yoksa “telef” olacağız buralarda…
Canım abim yazı çok güzel ama sana bu yazıyı yazdıracak kadar acı verecek birşeylerin olması üzdü beni. Okurken içim sana yandı.