Her meydanda sayısız yusufçuklar olsa da, Her meydan kendi nabzı gibi bir Yusuf bekler! ………. Karındaşı öyle bir elense çekti ki Yusuf’a; gözlerinde şimşekler çaktı… İşte o an ilk önce, bir yumruk patlatmak geldi içinden suratının tam ortasına… Sonra çayırı bırakmak, dönüp gitmek geldi… Dönüp eve gitmek, ve ağlayarak derdiniDevamı

Bir belgesel izliyordum, zürafaları anlatan… Aynen diğerleri gibi ayakta, ama zaman zaman kasılan anne zürafadan, önce küçük bir baş, sonra da yavrunun diğer kısımları görünmeye başladı… Ve son ıkınmasıyla birlikte (zürafaların kuyruklarının ne kadar yüksekte olduğunu bilmeyen varsa hemen öğrensin) boşluğa bir yavru düştü… Gebe zürafa eğilmemiş, çökmemiş, hatta bacaklarınıDevamı

Hani, ısıtır ya güneş… Hani güneş ısıtınca yanakların gibi kızarır ya her elmanın iki yarısı!.. Hani, bir elma gibi ısınır ya dünya… Hani döneeer, döneer, döner ya başı; başına ışık dolanırken!.. Ve sen… İle ben, sarılırız ya üstüste; gece ve gündüz gibi!.. Hani birimiz aydınlanırken diğeri kararır, veya birimiz açarkenDevamı

Geçen sene keşfettiğimiz, ve sık sık gidip üzüm aldığımız bir bağ vardı… Üçyüzden fazla asma kökünden belki de on ayrı çeşit üzüm uzanıyordu önümüze; al beni, der gibi… Çavuş üzümü, kuş üzümü; ekşi üzüm, tatlı üzüm; siyah ve kokulu üzüm, sarı ve parlak üzüm… Salkım saçak dalların arasından geçer, genişDevamı

Hani dilsizdi yürekler?.. ….. Ve hani denizler sığmazdı bir damlaya?..  Hani, göğün gözyaşı değildi gözlerin?.. Ve hani gözlerinden saçmamıştın tohumunu denizin?.. ….. Hani sığmazdı koca ağaçlar bir tohuma; hani sığmazdı denizler bir damlaya?.. Ve hani… Ve hani dilsizdi yürekler?..  Bilmiyorsun ki; Kaç denizin buhar olup kaybolduğunu avuçlarımdan, içinde de benDevamı

Ali, vizyona girdi… Sanırım Türkiye’de iyi bir seyirci sayısına da ulaşacak. Çünkü, uyandırılmak için akşamdan yalvaran bizlerle, bizleri sıcak yataklarımızdan (yarı zorla) kaldıran büyüklerimiz için gerçek bir efsanedir Muhammed Ali… Film gösterilmeye başlayalı bir hafta bile olmamasına rağmen, ben seyredeli bir aydan fazla olmuştur… CD’yi satan adam hangi teknikle buDevamı

900 kilometre uzaktan bir mesaj aldım geçen gün; biz iki kız evden kaçıyoruz, bize iş bulur musun veya on gün kadar kalacak yer, diyordu… 600 kilometre uzaktan bir mesaj aldım yine o günlerde; ihtiyar babamda HIV+ çıktı, başlangıçmış ama perişan oldum, kendisinin bile rapordan haberi yok, ilk sana söylüyorum. BerberdeDevamı

Kulakları çınlasın, bir arkadaşımız vardı; Süha… Hem aile dostu, hem iş ortağı, hem de bir anlamda öğretmeni olan kişiden bahsederken, şöyle derdi: -Angie, önceleri bana "şöyle yap" dediği zaman, hemen itiraza başlıyordum. "Yok, öyle değil böyle yapmak lazım… Çünkü senin söylediğin değil, doğru olan budur" diyordum… Ama işim de birDevamı

Sarmaşık güller dolanmıştır başına hani… İncecik dikenleri vardır, çizer ya ellerini cam kırıkları gibi; canın kırılır!..  Canın kırılır; Senle ben arasındaki camın kırıldığı gibi!  Can ve cân arasındaki cam çekildiğinde aradan, kan sızar yaradan… Ben sana akıtırım içimde ne varsa, sen de bana akarsın kendin kadar yaradan!..  Sarmaşık güller dolanmıştırDevamı

İşittiği kelimelerin mânâlarını zihninde kanırtmaya… Ve herhangi bir ifadenin; sanki tektip üniformaya bürünmüş ve herkese görünmekte olduğu kılığının altında, çiçekli veya çizgili çamaşırların bulunabileceğini farketmeye başladığında, sanırım insan 5 yaşlarında filan oluyor… Değil mi?..  O yaşındaki insan, sanki bir teleskopmuş gibi karşısındakinin, her gözün göremeyeceği kadar uzak derinliklerinde uçuşan yıldızları,Devamı

Beni… Lütfen, beni sever misiniz?.. Çok rica ediyorum, sever misiniz beni… Çok rica ediyorum, meşhur eder misiniz beni?.. Çok rica ediyorum, adımı dillerde söylenir hale getirir misiniz?.. Çok rica ediyorum, zenginleştirir misiniz beni hakkımda ileri-geri, ulu-orta konuşarak… Ne dediğiniz de hiç önemli değil. Yeter ki konuşun… Ve yani, sevin beni.Devamı

Gözler, göklerde arar Anka kuşunu; Bulutların ardında, ufukların ötesinde… Gözler; göremediği yerlerde bilir onu, ve "bildiği" yerlerde bulur!.. Gözler, göremediği yerlerde bulacağını bildiğinden arar Anka kuşunu bulutların ardında, ufukların ötesinde, hayallerin gerisinde!.. ….. Zümrüdü Anka, başkadır diğer kuşlardan… Ama; Anka kuşu avlanmaz… Avlanan kuş, Anka kuşu olamaz!  Kimdir av,,, veDevamı

Sen İstanbul olsaydın; Ben, sende konacak bir dal bulamayan martı gibi çığlık çığlığa atardım kendimi denizlere! Sen İstanbul olsaydın…  Sen İstanbul olsaydın, aşka doğru… Bürünüp sevda rengine, dursaydın gurubun önünde akşam vakitlerinde. Ve ben… Bense bir güneş gibi yakmaya gelirken seni; saplansaydım kirpiklerine, tam kalbimden… Düşseydim ufkuna, kan-revan içinde!..  SenDevamı

…………………………………………………..Bir……… Genellikle neşeli, heyecanlı ve yönlendirici kişiliğiyle bilinen dedem, günün birinde birkaç kişinin yanında ağlamış… Kendisini görenlerin bu hâlini yadırgamaları üzerine; “-Hayret edecek ne var ki, demiş. Benim bildiğimi siz de biliyor olsaydınız, her biriniz benden fazla ağlardınız!..”  Biri ukalâlık yapıp, diklenir gibi sormuş: “-Sen ne biliyorsun ki bizim bilmediğimiz,Devamı

Vayy!.. O günün üzerinden tam yirmiiki baskı geçmiş… İlk kitabının içinde birkaç satırım yayınlanmış; o da bana o ilk kitabının henüz kapağı bile takılmamış olan o ilk nüshasının içine birkaç satır yazmıştı “tükenmez” kalemiyle… Toplam 22 baskı kaldı geride, ve dördüncü kitabının çıktığını ilk defa siz duyuyorsunuz; Yangının adı Leyla… Devamı

Üçüncü sınıftayım… O sene çok borca girmiş, bir apartman dairesi almış ve apar topar taşınmışız. Bina ve mahalle komşularıyla henüz tanışıp kaynaşmamış olduğumuzdan, kimseler bizim biz de bilmiyoruz kimin kim olduğunu… ….. Hemen ardından kurban bayramı geliyor, ama annem için için ağlamakta… “Kurban etinin bir başka koktuğunu” o zaman duyuyorum…Devamı

Kafama takılır bazı çengeller, bir adım bile atamaz olurum… Öğrenecek kimse bulamazsam, en azından soracak birini ararım. Soracak birini de bulamazsam, öylece, boşluğa konuşurum; “Dün harıl harıl çalışan bu adamın kanında ne değişti de, bugün burda böyle hareketsiz yatıyor?.. Ne olmuş, ne değişmiş, ne eksilmiş, ne çoğalmış kanında?..” Cevap; yok!..Devamı

“Saklambaaaç oynaayaaan kaleyee mumdik siiin… Saklambaaç oynayaan!..” Konuşmuştuk ya; okuyanlar, aslında okudukları satırları yazan kişiyi okumaya çalışmaktadır!.. Ama yine okuyanlar bilir ki; yazan kişi kendilerinden saklanmaktadır… Okuyan, işte bu gizliliği açığa çıkartmak, yani kelimelerin ardına gizlemiş olan kişinin, “asıl” kim olduğunu, “aslında” ne söylemek istediğini anlamak ister… ….. Yazanı “cazip”Devamı

Bütün yazanlar bilir ki; okuyanlar kendisini merak etmektedir. Yani okuyanlar, okuduklarının ardında, aslında bu satırları yazan kişiyi okumaya çalışmaktadır… Bütün okuyanlar bilir ki; yazan kişi kendilerinden saklanmaktadır… Yani bu satırların ardına gizlemiş olan kişinin, “asıl” kim olduğu, “aslında” ne söylemek istediği bulunmalıdır…  Ömrü, insan ömründen çook uzun olan bir kumsaldakiDevamı

Yaratılmış olanlar (veya bir şekilde varolduğu varsayılanlar) arasında, insan; zekâ sahasında da, gerizekalılık konusunda da tam anlamıyla zirvededir!.. Zekâ; bir ölümlünün “öleceğini bilip buna göre hareket etmesi” ise, gerizekalılık; öldüğü âna kadar “hiç ölmeyeceğine inanmaktan” başka ne olabilir?.. ….. Yaratılmışların (veya bir şekilde varolduğu vehmedilenlerin) arasında, insanın haricindeki herşey içinDevamı