Eskiden “tekzip” derlerdi. Bugün “düzeltme” deniyor. Belki de gelecekte kısaca “düzelt” diyecekler… Şimdi size bir “düzelt” yazısı okutacağım! Geçtiğimiz Kasımda oturmuş televizyon seyrediyorum. Programı sunan sayın beyefendinin o güne kadar pek çok kitabını okumuş, satın almış, aldırtmışım ve rastladıkça da izliyorum. O gün üzerinde Orta Asya mahalli kıyafetleri var veDevamı

(Türkiye Çocuk Dergisi’nin Aralık 2007 sayısındaki “Seyyah-ı fakir Muammer Çelebi” sayfalarından.) Şehrin işgalden kurtuluşu ise 1922 yılındadır. Yokluk yıllarıdır. Hatıra olarak, uzun ve beyaz bir mermer sütunlu çeşme yapılmıştır. Bugün de kullanılmaktadır. Üzerinde ise “Balıkesir, Kurtuluş Çeşmesi, 6 Eylül” yazmaktadır… Tarihi saat kulesi ve çeşmeleri olan şehrin en bilinen yerlerindenDevamı

(Türkiye Çocuk Dergisi’nin Aralık 2007 sayısındaki “Seyyah-ı fakir Muammer Çelebi” sayfalarından.) Balıkesir’in benim için farklı bir özelliği vardır ki; “ayrılık” ile burada tanıştım. Özlemekti, beklemekti, sabretmekti bir zamanlar benim için Balıkesir… O gün, sabahın erken saatinde iş yerine gelip, masamın üzerinde ve çekmecelerimde ne varsa hepsini bir koliye doldurup üstüneDevamı

Medeniyetimizin Sessiz Tanıkları: Şahane bir kitap!.. Benim gibi, mezarlıklar içinde ve özellikle Eyüp Sultan Kabristanında dolaşırken kendinden geçenler için hazırlanmış… Araştırmalar, şiirler, makaleler, hatıralar, ve bol bol mezar taşı resimleri… Mezar taşlarımız birer gerçek sanat eseridir. Bu kitap, geçmişten geleceğe yazılmış bu mermerden mektupları okumamızda bize yol gösteriyor. Konu ileDevamı

Üçüncü sınıftayım… O sene çok borca girmiş, bir apartman dairesi almış ve apar topar taşınmışız. Bina ve mahalle komşularıyla henüz tanışıp kaynaşmamış olduğumuzdan, kimseler bizim, biz de bilmiyoruz kimin kim olduğunu… ….. Hemen ardından kurban bayramı geliyor, ama annem için için ağlamakta… “Kurban etinin bir başka koktuğunu” o zaman duyuyorum…Devamı

Hoş geldin bayram. Serin bir gece daha düne gömerken kendini; Beni, dudağımdan öpüşü gibi kahvemin… Ve içimi ısıtışı gibi… Hoş geldin. Hoş geldin bayram. “El kuzusu” bir koç bıçağa terk ederken kendini… Ve terk edişlerin, “kavuşmalar” olduğunu hatırlatarak; İçimi yakışı gibi… Hoş geldin. Hoş geldin bayram. “Sükûneti susturmaya” paralarken kendini…Devamı

Tekrar tekrar söyledik ya; sözümü tutmuş adamcağız. Kurbanını saksıda kesmeye çalışmamış. Peki ne yapmış? Banyoda kesmeye çalışmış! Haydaaa!.. Kimse görmesin diye gecenin köründe getirmiş zavallı hayvanı apartmana. Saat 03 sularında karanlık merdivenlerde yankılanan hicranlı bir ses: “-Bbbeee eee ee!..” Eyvah! Şimdi bunun ağzını bağlasa, olmaz. Gün doğmadan kesse, o hiçDevamı

(İstenildiği kadar düzenlemeler yapılsın, bu iş öyle herkesin harcı değil… Özellikle de şehirlerde yaşayan dostların her sene kafasını kurcalar bu soru. Halbuki biz, her sene söyler söyler dururuz…) ….. Kurban işini ne yapacağız?.. Hakikaten yahu; şu kurban işini ne yapacağız? Nerden alacağız? Nasıl ve neye göre pazarlık yapacağız?.. Aldık diyelim,Devamı

Bayramlar bereketiyle gelir, müjdeleriyle gelir, sevinçleriyle gelir. Bu bayram da öyle olur inşallah… Çeşitli sebeplerden dolayı, tam bir yıl bekledi. Demek ki vakti şimdiymiş… Üç müjde kitaptan ilki olan “Aşk-ı Mevlâna” bu bayram arefesinde çıkıp geldi işte… Farklı ve çok hoş bir kapak ile geldi… Akış Yayınları’ndan geldi. İlk önceDevamı

İçinde odun kömür değil de, sanki başka bi’şeyler yanardı o zamanlar sobaların, değil mi?.. Hani sanki sobalar; konuşurdu bizimle, söyleşirdi… Ninniler anlatır, masallar dinletir, bilmediğimiz sırları fısıldarlardı kulaklarımıza… Değil mi?.. Aynı minderin bir kenarında gözleri kısılmış kedimiz mırıldanırdı, diğer kenarında biz… -Yanacak bir gün bu kedi, derdi annem… Yakacak kendini,Devamı

Artık mektup yazan kalmadı. Bilgisayar klavyeleriyle yazmaktan; aramızda, eli kalem tutmayı unutanlar var… Evet ama, öyle mektuplar da var ki, yazılmış; ancak bu kadar olur!.. Aynen şöyle: Soru gelirken bir aslan gibi, cevabı da onun içine konmuş! Yani her kim karşısına çıkmaya cesaret etmiş ise bu aslanın, cevabını bulmuş dişlerininDevamı

(Kendime anlattığım meseller…) Misal ki; gözümde bir arpacık çıktı… Sanki sürekli gözüme bir şeyler batıyor ve nereye baksam tad alamıyordum… Bir çare bulmak lazımdı, ama ne?.. Bu aralar hep ayna karşısında buluyordum kendimi; belerte belerte gözümün durumunu inceliyordum… Kiminle konuşsam; aklım, göz kapağımın kenarındaki arpacıkta oluyordu. Sürekli onun gözüme dokunduğunuDevamı

Abdülbaki Yavuz ismini not edin… Henüz tanımadığınız bu isim, daha çook köşe yazılarına konu olacak zaman içinde… Zaman, yeni isimleri bekler hep ve yeni isimler zamanı şekillendirir! Doğru olan da, güzel olan da budur… Taksim’de, The Marmara Oteli’nin çatı katı. Şehir aşağılarda ışıldıyor ve yarışmacıların yürekleri kokteyl sırasında heyecanla çarpıyor…Devamı

Bir kitabı okuduğun zaman dolu dolu oluyorsa için… Ve kitabın içinde yüreğin sızlıyorsa, gözlerin yaşarıyorsa bazen, söylemelisin!.. Geçen gün de bahsetmiştim “Osmanlı’nın Peygamber Aşkı” kitabından. Tahsin Yıldırım ve Mehmet Kuzu imzasıyla çıkmış, Nesil basmış… Osmanlı’nın, özellikle de Padişahların Peygamber sevgisinin açığa çıktığı örnekleri toplamış bu kitap… Ben de bir ikiDevamı

Gelibolu kara savaşlarının başladığı ilk günlerde yarımadanın güneyinde ileri hatlarda bulunan 26. Alayın taburları, kendilerinden dokuz misli kalabalık düşman askerine karşı kahramanca mücadele ediyorlardı. 27 Nisan’da Morto Koyu civarından Fransız birlikleri Kerevizdere’ye doğru taarruza geçmişlerdi. Buradaki birliklerimize acil takviye gerekiyordu. Takviye birliklerden 5. Tümene bağlı 17. Piyade Alayı, deniz yoluylaDevamı

“Nola tâcım gibi başımda getürsem dâim Kadem-i resmini ol Hazret-i şâh-ı Resûlün Gülü gülzâr-ı muhabbet o kadem sahibidir Ahmedâ durma yüzün sür kademine o gülün.” ….. Osmanlı Padişahları, küçük yaşlarından itibaren Peygamber sevgisinin zirvesine ulaşabilecek şekilde eğitiliyordu… Şehzadelere; Peygamber Efendimizin mübarek ayaklarına giydiği Na’leyn-i Saadet’in, yani o mübarek ayakların giydiğiDevamı

(İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürlüğü ve Kültür A.Ş. “Yaşayanlara Saygı” programı çerçevesinde, “Sevimli Çizgilerin Sevecen Babası: Vehip Sinan” konulu bir açık oturum düzenledi… Bütün kalbimizle tebrik ediyor, devamını diliyoruz…) Şu an Türkiye’mizin bütün yöneticileri ve vatandaşlarının neredeyse tamamı gördü onun çizgilerini; güldü veya düşündü… Fakat hiç utanmadı! Ben bunu nasılDevamı

İnsanoğlu, sanki bir balonun içinde halk ediliyor; Fakat, ağzı kendi ağzında olan bir balonun… Büyüyorsun; balonun da büyüyor! Ne kadar güçlüyse nefesin ve ne kadar inat doluysa için, o kadar hırsla üflüyorsun ki balona; Biraz daha irileşsin diye çevrendeki dünya! Dünya ki bu açıdan baktığın zaman, ne kadar gülünç! SenDevamı

Zamanın birinde bir televizyon kanalında Hasan Kaçan program yapıyor… Programın konusu Vehip Sinan. “İyi de kim bilir, kim anlatır büyük ustayı”, diye kafa yoruyor. Hemi yazıp hemi de çizenlerden Demirhan Kadıoğlu’nu buluyor. Demirhan da düşünüp taşınıyor; “İyi de ben tek başıma ne anlatabilirim, Vehip Usta’yı anlatacak onunla birlikte çalışmış biriDevamı

(Dün çıkan ilk kısımda, Bilge Kağan’ı ve Göktürk kitabelerini anlatmıştık.) Devletin tv kanalında bir program var: Küçük Şeyler. Yapımcı ve sunucusu; psikolojik danışma ve rehberlik uzmanı Üstün Dökmen. Kendisinin ve çalıştığı yayınevlerinin kitaplarını satın almak ve okumak bir yana, pek çoğunu da tavsiye ettim hatta sattım… Prof. Dökmen 1954 İstanbulDevamı