Her gönül, fetih bekleyen bir İstanbul olduğu gibi; her sayfa da bir Malazgirt Ovası’dır. Tuşlarla vuruştukça, birer birer harfleri düşürdükçe üstüne, kâğıt senin rengine döner… Bir şekilde bu noktaya gelmişsen, artık yalnızlığın/noksanlığın mazeretin olamaz. Geri dönemezsin. Bir meydanın orta yerinde, ortasından biçilmiş insanlar arasında, bilirsin ki; yok olup gitmek veyaDevamı

  Dünyanın en basit, en anlaşılır hesabını yapacağım size, fakat şu sorunun ardından: Emeklilik yaşındaki insanlarımız aynı zamanda 500’er de kitap okumuş olsalardı… Şu güzel ülkemiz acaba nasıl bir olgunluk seviyesinde olurdu? Yahut siz, çevrenizde toplam 500 kitap okumuş kimleri tanıyorsunuz? Minicik bir soru daha sorayım mı: İsteseniz, bir gündeDevamı

Defalarca okuduğum ve tekrar tekrar yazdığım bir cümlenin manası birdenbire beliriverdi zihnimde:  Olmuş olan, olacak olandı!.. Yani her ne olmuş ise az önce ve hatta bütün ömür boyunca; işte o… ..zaten olması gereken şeydi. Ve aslında, işte o olan şeydi, beni “bu ben” yapan ve “bu” beni buraya getiren… IşıldadımDevamı

  (M. Necati Özfatura büyüğümüzün, Divanyolu Kitapları’ndan çıkan “Suriye Düğümü” isimli eserinin önsözüdür.) Yürürken ayağını çarpsan, canın acısa; öbür ayağın veya diğer organların da elbette ızdırap çekiyor. Çünkü acıyan “bütünün” canıdır! Şimdi, yürürken şiddetle çarpılmış ve kanaması ağır olan ayağımız, Suriye’dir. Suriye; bizim parçamızdır, Anadolu’muzun devamıdır. Canımız onun için acıyor.Devamı

  En çok bunu sevdiğini söylemiştin ya; hadi, afiyet olsun. Sen yerken de konuşalım… Bir sır vermemi istersin değil mi? Al öyleyse: Bir zamanlar ben de senin yaşındaydım!.. Ne gülüyorsun? İlginç geldi değil mi, ama bu doğru… Şimdi dinle beni. O zaman da hayvanları seviyordum. Bir gün bir yerde oturmuşDevamı

Çok sevilen kalbe konur, kalpte taşınır; kalbe sığar. Sevilenle ilgili şeyler de sevilir. Çünkü onun, simgeleri de sevgilidir. Örnek olarak; bayrağını sallamak, temsil ettiği ülkeyi yüceltmektir. “Suret asıl gibidir” derler sevgili kuzum. Yani senin fotoğrafın “sanki sen” hükmündedir. Bir bayrağı yakmak ülkesine, fotoğrafını karalamak sahibine hakaret olur. Sevilenin kendisi gibi,Devamı

İbadet nedir? Elbette “emredileni” yapmaktır… Peki kolay mıdır bu? Hayıır, hiç de kolay değildir! Yok yok, herhangi bir ibadetin zor olduğunu söylemedim. Kolay olmayan; herhangi bir ibadeti “ibadet olduğu için” yapmaktır! Bak şimdi, burayı iyi anlamanı istiyorum: İnsan emir almak istemez. Bunun yerine, emredilmiş olan şeyden çok daha zor bileDevamı

  Hepimizin ibadetleri kabul ve makbul olsun… Hem senin ve hem de sen gibi bütüün güzel kuzuların tuttuğu oruçlara, bool bol mükâfatlar versin Allahü teala… Oruç hakkında bilinmesi gerekenler hem az, hem de öğrenmesi kolaydır: Oruca niyetleneceksin ve takvimlerde “imsak” diye yazan sahur vaktinden, güneşin batmasına kadar, orucu bozan şeylerdenDevamı

Bunu anlamayan kalabalıklar “millet” olamaz:  San’atkârını yetiştiremiyorsan yarınların olmayacak! Peki yanlış mı? Hayır, eksik. Devamı şöyle: Millet olamayanlar; her an, her istikamete yönelebilecek sürülere benzer ve böyle silik kalabalıklar asla büyük devletler kuramaz… Keşke bir an evvel idrak etsek medeniyetin ne demek olduğunu. Medenî kelimesi “Medineli” demektir. Yani şehirli, yaniDevamı

Anlatılır ki; adamın biri, yaptırdığı çeşmenin kitabesine “Her kula helal, Müslümana haram” yazdırmış. Bunu okuyan Bursa ahalisi kadıya şikâyete koşmuş. Adamı bulup getirmişler. “Bilmez misin fitne çıkarmak en büyük suçtur?” Diye hesap sormuşlar. “Yazdığımın doğruluğunu belgelerim, fakat sultanın kendisine” demiş adam! Kısa zaman sonra huzura alınınca, istediği şu olmuş: “HerhangiDevamı

  Haliç Kongre Merkezi, dünyanın gözbebeği İstanbul’umuzun en güzel noktalarından birindedir. Suya sıfır bahçesinin önünde dümdüz yayılan “Golden Horn” güneşin altında gerçekten de altın bir boynuz gibi parıldar. Durgun suyunda balıklar yüzer, ördekler oturur, kuşlarsa bu güzelliğin tadını çıkarır. Sol tarafta kalan Haliç Köprüsü, eski Halıcıoğlu Askerî Lisesi ve bahçesindeDevamı

  Vardığımız bütün sonuçlar aynı noktada birleştiriyor bizi ve yine bütün ipuçları hep oraya götürecek. Bir tek problemimiz var: Çocuklarımızı yetiştiremiyoruz! Ve bir tek cevabı var bütüün soruların: Bunu, başaramadığımız müddetçe, başımız bitten ve kaşıntıdan kur-tu-la-ma-ya-cak! İşte bütün yazıların başı da budur, sonu da… İstediğin soruyu sor, cevabı şudur: İnsanDevamı

Mayısın son günlerinde haberini aldık. Ablam aramış ve “bebeğin doğduğunu” söylemişti. O an annesi geldi gözümün önüne. Üç gün önce görmüştüm. Şişirilmiş bir plastik eldiven gibi, kollarına kadar geriliydi!Yengeç misali parmak uçlarına basarak yürümüş, bana doğru yaklaşmıştı. Aydınlık yüzü gülümsüyordu. Annesinden önce karnına bakıp: “Hoş geldiin, yeğenim” dedim!.. Bu selamlayışımDevamı

Verilen sıcaklığın, herhangi birini değiştirebileceğinin ispatı; yumurtadır! Haşlarsan veya kızgın tavaya kırarsan tüketiverirsin. Fakat aynı yumurta birkaç haftalık ilgi, sevgi ve sıcaklıkla “can” olur… Değişime en önemli örneklerden biri de ormandan çekilen kütüklerdir. Ustasının eline geçtiğinde, başköşelere mobilya olup hayatın ortasına girerler… Ve kitaplar…Değiştirebilirler mi ki insanları? Bunun cevabı; kitaplarınDevamı

  Merkebî vîlemih, yelle siyâc’ül Mürekkeb atmeha, halbi si yecül. Intûrâb inâbatn yi’mûhn güyân gûyl Gusn ğussa bî’llemih, şecvâ bülûb’ül. 9 Mayıs 1429 günü yazılmış bu dörtlüğü ben ancak şöyle açıklayabilirim: “Eşek, mektubu da önündeki samanlarla birlikte yer… Çünkü mürekkep izinin ona neler dediğinden habersizdir. Hâlbuki ona hiçbir şey anlatamayanDevamı

TEDx2014 sahnesinde ben olacağım!.. Biliyorsunuz ki TED, "benim bir rüyam var" diyenlerin; paylaşmaya değer fikirlerini ve nasıl başardıklarını anlattıkları bir uluslararası konferanslar zinciri. Bu adımların en kuvvetli basıldığı yer İstanbul ve  bunu sağlayansa İhlas Kolejleri oldu. Salona girdiğimde ciddi bir gurur duydum. Hani; "işte biz buyuz" gururu, "biz işte buyuz" gururu. Bunu görmek,Devamı

Çocukken nelerle oynadığınızı hatırlayın; basit gibi görünen nice oyuncaklarınız oldu. Bizim minik toplarımız vardı; "içi dolu top" derdik. Cevizden az büyüktü; cebimize girer, avucumuza sığardı. Vazgeçilmezlerimizdendi… Bir sınıf dolusu çocuk aynı topun peşine düşerdik. O ise herhangi birimiz tarafından, okulun penceresiz duvarının taa en yukarılarına doğru fırlatılmış olurdu. Heyecan işteDevamı

  Dünya, bir sıkıntılar mekânı… Bunun kaçılmazlığını büyüdükçe öğreniyoruz veya öğrendikçe büyüyoruz! Sanki bunu öğrenmesek yaşlanmazdık; Veya yüzümüzde gördüğümüz ihtiyarlık çizgileri, belki de bu sıkıntılardan kaçamayışın izleri!.. Tek el ile alkış mümkün değil ya; Ben, senin ikinci elinim yahut sen benim bastonum! Bacaklar yoruluyor zaman içinde. Dizler bükülüyor, her santiminDevamı

  Sadece ESKADER’in değil; kültür ve sanat adına ter dökmüş, ömür vermiş hemen her kişi ve kurumun kaderidir görülmemek veya görmezden gelinmek. Ne acı! Hâlbuki kültür; bütün yüksek dağlardan, yaylalardan süzülüp gelmiş alüvyon… Sanat ise; bu değerli birikimde filizler yeşertmeye, fidanlar büyütmeye çalışmak gibidir! Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları DerneğiDevamı

  Dertlenmiş miydiniz; o güzel çiçeğinizi kuruttuğunuzda, su vermeyi unutarak?.. Üzülmüş müydünüz; ektiğiniz sebze fidelerinin bir kısmını yeşile çalan böcekler bastığında, bir kısmını boğuşan köpekler ezdiğinde, bir kısmını tavuklar yediğinde?.. Kahrolmuş muydunuz; sıralar boyu diktiğiniz fidanların köklerini köstebekler kestiğinde?.. İyi de; köstebekler bacaklarını kesiyor, tırtıllar vücudunu kemiriyor ve böcekler özünüDevamı