(1)
Bıraktığın yerdeyim, toprağa diktiğin bir çınar fidanı gibi. Büyüyorum, içime ve dışıma doğru…
Bıraktığın yerdeyim;
Çünkü, seni seviyorum!..
(2)
Bir sırrımı vereyim mi sana?
Ben de sessizlikten çoook nefret ettim;
..biliyor muydun?..
…..
Dilin dokunmadan dudağıma, yapıştı ağzım ve içi dolu ama üstüne adres yazılmamış bir zarf gibi, unutuldum!..
Tarihi silinmiş yıllar içinde;
İsmi, ve cismi bile olmadan!..
…..
Sessizlik; "sağır gibi olma halidir" belki, çoğu kimseler için…
Sessizlik; bana göre sensizliktir.
Sensizlik ise; nefessizlik!..
(3)
-Biliyor musun, avucunda bir telefon var ve sevdiğin onun içinde!..
-Şimdi öğrendim…
-Ben de. Öğrendim ve söyledim!..
…..
-Biliyor musun, biliyor olduklarını bilmemek ile bilmiyor gibi davranmak arasında büyük farklar yok; okuyup yazmayanlar ile okuyup yazması olmayanlar arasında pek de fark olmadığı gibi!..
(Kendime not: Bu şablonu "sevmelerin" üzerine koymamam lazım!..)
(4)
Üşüdükçe,
Sarındım yalnızlığıma…
…..
Ben, yalnızlığa sarıldıkça; yalnızlık bana sarıldı…
…..
Yalnızlıktan üşüdükçe sarındım yalnızlığıma.
Ve benden evvel;
Zaman terledi!..
(5)
Çöl bitmiş…
Ve adına "mecnûn" denen;
Yârini görmüş.
Herkes, ne yapacağını merak ederek ona; o ise, Leylâ’ya bakıyormuş.
Sonunda sormuş yanındakilere:
"Bu kim?.."
…..
Sen, kimsin?..
Stop
Muammer Erkul
02 Temmuz 2003 Çarşamba
Çöl bitti…
Kıyısı bulunmaz okyanus mu başladı?
YOLCU