Çocukken gülerdik, anlamadığımızdan…
Sanırdık ki Nasrettin Hoca merhum, saflığından çıkmış da vurmuş baltayı, üzerinde oturduğu ağacın dalına. Değilmiş…
Hoca’nın böyle yapmasının sebebi “anlayalım” diyeymiş!
Seyrettiğim bir filmde, dişi kaşınan fareler ne yaptı, biliyor musunuz?.. Kırt kırt, kırt kırt, kırt kırt tahtalarını kemirdiler; hem de, içinde bulundukları geminin!..
Sonra bir fısıltıdır başladı;
“Bu gemi su alıyor fıs fıs fıs!”, “Baksana, senin kamaran da delik, gördün mü fis kos fıs!..”, “Bu geminin her yerinde delikler var fıs fıs kos!”
Ardından da birbirlerini heyecana getirdiler:
“Canını seven gemiyi terk etsiiiin!..”
Vee, evet..Çekip çekip gitti, canını sevenler!..
Hiç keçi gördünüz mü?..
Sert ve düz kıllı, üstünde et tutmayacak kadar huzursuz, hareketli, asabi, inatçı ve gözleri fıldır fıldır dönen mahluklar…
Orman yetiştirmeye çalışan kimseler, çok uğraşır fidanlıklara keçi girmesin diye. Sağa sola uyarı levhaları koyarlar, çit çekmeye hatta her fidanın çevresine birer tahta perde dikmeye çalışırlar.
Keçiler ne yapar biliyor musunuz?..
Koyunların arasına karışır, ve topraktan yemyeşil çayır çimen fışkırdığı halde, senin kolladığın fidanın tepesini ısırıp, filizini öldürürler!..
Zaman geçiyor…
Sıçanların çoğu ne yapıyor biliyor musunuz?
Bekliyorlar, hem de söylene söylene:
“Tembel adamlar, hâlâ tıkayamadılar delikleri, onaramadılar şu gemiyi!..”
…..
Keçiler ne yapıyor biliyor musunuz?
Bekliyorlar, fıldır fıldır dönen gözlerle; sulanan, kollanan fidanın yeni yeni filizler vermesini…
Merhum Hoca’nın boşu boşuna mı çıktığını sanıyorsunuz o ağacın üstüne?..
Her çocuğun elinden tutar ve öğretir ya büyükler:
“Bak yavrum, bu cısss!.. Dokunursan yanarsın!.. Bak yavrum buna da dokunursan eline batar, bu da cıs!.. Buna ise dokunursan, elini keser. Tabii ki bu da cıs!.. Sakın parmağını şu deliğe sokma, sakın elini şuraya sıkıştırma; cıs olan şeylere yaklaşma!..
…..
Cıs’ları hatırlasak, ve tembihleri dinlesek; ibretlik olur muyduk?..
(DİPNOT: Bu yazının, Arjantin maliye bakanlığıyla; Küba fosili Castro’yla; ABD saksısının, meğer dibinin çıkık olduğunun, hangi müstakbel başkan zamanında fark edileceği ile; adaşım olmasıyla bir türlü gurur duyamadığım Kaddafi ile; en uzağımızdaki Yakut Türkleriyle; Eskimoların buzdan kulübelerinde mangal partisi yapamamalarının stresiyle; bir balık yakalamak için bir solucanın ortasından çelik iğne geçiren iki acıkmış hayvanseverin biribirlerini teselli etme şekilleriyle uzak ve yakın, dolaylı ve dolaysız hiçbir ilgi ve alakası yoktur!..)
Stop
Muammer Erkul
14 Ocak 2004 Çarşamba