(..Çoğu insan, tehlikenin;
buzların çözülmesi olduğunu
zannediyor, çok yazık!..)
……….
Bir çocuk çöplükteki ara bezlerini emer mi, veya yenemez haldeki kuru ekmekleri kemirir mi?..
Tabii ki yapar bunları; onu şehir çöplüğünün ortasına atarsan ve yolunu kaybetmesine göz yumarsan…
Çünkü açlık ve susuzluğun önünde durulmaz. Açlık çöp yedirir, pislik yutturur insana; susuzluk, deniz suyunu bile içirir… Bir çocuk, çöplükte susuz kalırsa; kullanılmış bezlerdeki nemi bile emer, çünkü unutur artık, bilmez doğru nedir, yanlış nedir!
İnsanlar muhtaç yaratılmışlar; yiyecek ve içecek bulmak zorundalar… Peki ya duvarlar örülürse etraflarına? Çöp dağları yığılırsa çocukların her yanına ne bulacaklar, ne yiyecekler, ne içecekler?
Kötülüklerden korunmamız için kalın duvarlı, çelik kapılı evlerimiz var. İçinde üzerlerine titrediğimiz çocuklarımız var… Fakat salonumuzun ortasında 72 ekran bir delik; dünyanın bütün çöplerini ve pisliklerini yuvamıza boşaltıyor!
İşte, televizyon gerçeği!
Özellikle çocuklar, kendilerini; izledikleri, okudukları, yani odaklandıkları “kahramanlar”ın yerine koyuyorlar. Buna muhtaçlar… Eğer gözleri önünde doğru düzgün bir karakter yoksa, kedisine “pompalananı” sahipleniyorlar… Bu hep böyleydi ve hep böyle olacak!
Şimdi sormak zamanı; şehir çöplüğünün ortasında bırakılmış bir küçük çocuk, susuzluktan ölmemek için acaba yapmaz?
Yıllardır düşünüyorum; acaba hangi ailelerin çocuğudur, böyle şeytanın bile aklına gelmeyecek senaryoları yazanlar?.. Beş on değil, adını bile duymadığımız yüzlerce dizi; sayıldı mı hiç, acaba kaç tanesinde cinayet ve tecavüz ve gayrimeşru işler yok?
Farkında mısınız bu filmler dünyanın her yanından seyrediliyor. Batı bu filmlere ve dizilere bakarak Türk insanını yargılıyor, doğu ise yine bu filmlere bakarak Türkiye’mizi örnek almaya, kopyalamaya çalışıyor…
Stop
Muammer Erkul
18 Mart 2007 Pazar