Deliye gülmek [24 Temmuz 2005 Pazar]

Leyla; Mecnun eli değmemiş ve değmeyecek bir kitaptı.
Bunu biliyordu Mecnun…

Sayfaları açılmamış “Leyla” kitabının…
Kaçıncı sayfasını okuyor olduğuna bakıp, ona göre “deli” diyordu Mecnun’a; müstehzî, deli avcıları!..

Yaşa sen ey sevgili delilik…
Yaşasın “Mecnun” olmak!

Çünkü Mecnun, rüyalara bile sığmayan…
Üstelik yiyip eksilttikçe yeniden bütünlenen, tekrar tamamlanan “anka kuşu” etiyle besleniyordu!..

Kahkahalar atarak dizlerini dövenlerse;
Mecnun’dan artan kemiklerin… Kendilerine doğru atılma şekline kulplar bulmaya çalışarak… Güya, kendilerini eğlendiriyorlardı!..

“Yol uzun, diyordu Mecnun… Beni iyi dinleyin!
İstasyonda, insanların trene nasıl bindiklerine bakarak vakit geçirenler, kendileri treni kaçırmasın!..
Düşe kalka da olsa, yuvarlanarak da olsa, elleri üzerinde de olsa, birinin yardımıyla, hatta eşyaların arasında bile olsa;
Yolcunun işi, trene binmektir…”

Delilerin trene nasıl bindiğine bakarak, kahkahalarla gülenler;
Delilerin, trende nasıl gittiğine bakarak ağlaşmayacaklar mı?
Dövünmeyecekler mi; kala kaldıkları…
Yaya kaldıkları istasyonlarda?..

Stop
Muammer Erkul
24 Temmuz 2005 Pazar

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir