Sıyrıldım derinlerinden yalanların; yılanların derilerinden sıyrıldığı gibi!..
…..
Geride kaldı herşey, dün gibi!.. Ama gün gibi, aşikârdı; seni sevdiğim!..
Eyy, sevdiğim…
Ve, boyanmak ister gibi kanından, kınından çekilmişim; sana doğru!..
Ama;
“Kendimle” savaşım!..
…..
Kendim ile savaşım…
Benim, beennn; yenen de, yenilen de… Yerde yatan da paramparça, ve başımda dikilen de!..
Benim, bennn; hem yaralarımı saran hekim, ve hem ağaçta yutkunan akbaba!..
Bir gün “zaman” kurtulacak benden; öksürerek veya aksırarak… Artık, nefesine engel, ciğerine çengel olamayacağım!.. Çıkıvereceğim içinden sadece, sadece savrulacağım;
İçimde, senin de kalmanı umarak!..
Dedim ya, sıyrıldım derinlerinden yalanların; yılanların derilerinden sıyrıldığı gibi!..
Ama, “senden önce” sarıldım boynuma; cellatımın elindeki yağlı ip gibi!..
Dedim ya; sen isen… Sen iken bile fetihlerin adresi;
Kavgalarım kendimle!..
…..
Hadi, söyle bana biliyorsan; hem kaçıp hem kovalamak nasıl şey?..
Biliyorsan söyle hadi; perişanlık ne demek kendi zaferlerinde?.. Veya, bir vahşi hayvan gibi; yakalamak ne demek kaçmaktaki kendini?..
Ve “mekânlar” çatladı ayağımın altında; düşürmek için beni, zamanın karanlığına!..
Dilimi tutuşturdum…
Dilimden yanıyorum… Dilimden… Aahhh, dilimden;
İçimde, sen!..
Eyy, sevdiğim; “feda” mı bunun adı?..
…..
Yani, bu karanlık tuzaklardan… Ve fırlatıldığımız uzaklardan… Senden ve benden geriye “ne kalacaksa” taşıyabilmek için… Yani, görebilmek için önümü; yakmışsam kendimi, dilimden; lambaların fitili gibi…
…..
Seninle yanıp karanlıklarda usuul usul; vazgeçmiyorsam yürümekten, görüyorsam geçeceğim yolları…
Yanmak mı, yakmak mı, nedir; yoksa feda mı bunun adı?
……
SORU:
Emin misiniz?.. Siz, şimdi, gerçekten, günün “sevenlerin günü” olması için, tarihin; Şubatın 14’ü olmasını bekleyecek misiniz?..
Stop
Muammer Erkul
13 Şubat 2002 Çarşamba