Diyanete de güvenmeyeceksek…

 

Bildiğiniz gibi Ramazan günlerinde "Ramazan kuzularına" başlığı altında yazılar yazıyorum.
Oruca başlarken (yani sahur vakti) dikkatli olunması gereken zaman dilimini anlatan yazı epey ses getirmişti.
Bir hafta sonra TGRT Haber TV’deki İftar Özel’e davet edildim ve İrfan Atasoy’un sunduğu programa Osman Ünlü hoca ile birlikte misafir olduk.
Orada; benim din adamı, ilahiyatçı olmadığımı ancak bu konuyu kendi anladığım biçimde anlattığımı söyedim.
Osman hoca da bunları çok beğendi ve aynı örnekleri kendisi de, ayrıca teferruatıyla anlattı.
Hatta ertesi günkü radyo programında da yine benim verdiğim örnekleri uzun uzun anlatmış ve o program da gün içinde iki defa yayımlanmış…
TV programının linkini ve çekilmiş fotoğrafları sitemize koydum, Seyir Defteri’nde bulabilirsiniz…


Hemen arkasından Diyanet bir açıklama yapmış…
Kardeşlerimden biri de bunu bana göndermiş.
Baktım, okudum ama değişen bir şey yoktu… Orada bir şey değişmemişse ben neden değişeyim ki?
Veya benim yirmi dakika yemek yemeden durmam kimi ne ilgilendirir ki?
Veya insanların yemeğini yirmi dakika öteye kaydırma çabası otuz senedir kime ne kazandırdı ki?
Fakat ne tartışmalara sebep oldu, ne şüphelere düşürdü nicelerini…
Durup dururken hem de!
Bu günlerde, birilerinin "bizi aç tutuyorlarmış, meğer sabaha kadar yemek yenirmiş" diye saçmaladığı gibi, o zaman da bazıları "bize bu güne yirmi dakika fazla oruç tutturmuşlar" diyordu…
Bunların ise çoğu oruçla ilgisi bile olmayan kimselerdi!

Bana iyi niyetle aktarılmıştı bu açıklama, çok da memnun oldum.
Saat gecenin 02’sine gelirken birkaç satır cevap yazdım:

"Bu kıymetli açıklamalardan sonra, her sabah NAMAZ KILMA vaktinde okunan ezanda kalkar, bir yudum su içerek orucumu BOZAR, sonra da akşama kadar aç dururum ;)))

Bu kadar uzun uzun yazan adamlara sormak lazım:
Temkin vakti doğru ise, var ise, uyulmalı ise; temkine uyanlar, mesela ben ne kaybetmiş oluyoruz?
Peki ya temkin vaktini kaldırmak yanlış idiyse!!!!
Bu kadar uyarıları umursamayanlar ACABA NE KAYBEDİYORLAR?..

20 dakika fazladan aç kalsam bile…
Dedelerimin yüzlerce yıldır yaptığını yaparım ve 12 Eylülcülerin değiştirttiği takvime uymam ben Mehmed’im.
Orucum bu kadar kıymetsiz değil!..

Her aklına esen bir şey söylüyor!
Duymuşsundur, bu hafta yeni bir FETVA daha çıktı, İranlı bir yüksek din işleri mensubundan.
"Çok susamışsan su içtiğinde orucun bozulmaz!"
İşte böyle diyor adamlar.
Yakında ona uyanları da görürüz merak etme!

Bir de yeni bir takvim basılmış ülkemizde, oruç/imsak vaktini güneşin doğmasına yarım saat kala yazmışlar…
Ne denir ki bunlara?
Herkesin dini kendine.

Sevgimle
M:)



"T
emkin olayı her Ramazan’da gündeme geliyor.
Kim sabah ezanında su içer su içmez bilemem.
Senin yazını okuduğumun ertesi bu yazıyı okudum ve senle paylaşmak istedim, Diyanete de güvenmeyeceksek neye güveneceğiz?
Herkesin orucu kıymetli tabii ki, kimse aksini iddia edemez.
Son fetvaları kaale bile almam, konuşmaya gerek yok. Ama bu temkin olayı insanları hep kontrpiyede bırakmıştır…
Bunun netleştirilmesi lazım, başta diyanet işleri olmak üzere…
Diyanetin de taze olarak ve vurguyla bu açıklamayı yapmasını dikkat çekici buldum, paylaşmak istedim.
Aynen öyle: Herkesin dini kendine…

Mehmet


"Diyanete de güvenmeyeceksek de" dedin ya…
Diyanette memurlar çalışır, bilirsin…
Bir zamanlar belki bir memur hainlik etmiştir, veya belki bilmeden bir hata yapmıştır veya belki dinî bilgisi dedesinin hacı olduğunu söylemekten öteye gitmeyen birkaç generalin emrine uymak zorunda kalmıştır, bu ayrı konu.
Ama birilerinin yaptığı işi otuz yıldır düzeltemediler işte.

Böyle olunca itiraz da kabul edilmiyor, gururlar incinebiliyor, ben bir köklü kurumum sen kimsin, filan da denebiliyor.
Bir zamanlar Diyanet "iki takvim de yanlış değil" diyordu…
İmsaktaki temkin vaktinin son dakikasını yazıp, "önceki vakit de doğru" demek yerine;
Yirmi sene önce kendilerinin de kullandığı asıl doğru vakti yazarak;
"İsteyen yirmi dakika daha yiyebilir, hatta sabaha kadar bile yiyebilir" dese ya!

Burada belediye belki on yıldan fazladır Fazilet Takvimi dağıtır, bilirsin. O takvimin başında sayfalar dolusu ve her sene tekrar yayınlanan özürleri okumadın mı? Sadece iki üç yıl "diyanetin verdiği vakitleri takvimlerine bastıkları için" pişmanlıklarını ve "neden bunun bu kadar önemli olduğunu" anlatıyorlardı.
Bulamazsan bende var o eski takvimlerden, okuturum.

Özetle, bu konu onbeş yirmi dakika meselesi değildir abicim, dikkat etmek lazım.
Mesele ibadete, oruca ehemmiyet meselesidir.

Çok selam ve sevgiler

 

Yok hala bu yanlış varsa niye düzeltemiyor diyanet.
12 Eylül vs geçti, ve diyanet başkanları da eskisi gibi diil, sebep?


Diyanete güvenmeyeceksek kime güveneceğiz?
12 Eylül çoktan geçti neden hala düzeltilmiyor, sebep ne? Diyorsun ya..

Bak şimdi, başka sorular da var. Mesela:
Bu ülkenin başbakanına güvenmeyeceksek…
Bu ülkenin Cumhurbaşkanına güvenmeyeceksek…
Genelkurmay başkanına, Anayasa mahkemesi başkanına, yazarına, sanatçısına, sanayicisine…

İyi de bu ülkede bir başbakan iple boynunda astılar, suçsuz yere!
Onu asanlar da generaldi, başbakandı, cumhurbaşkanıydı…
Bu ülkede ordunun başındaki askerler aklına estikçe darbeler yaptı…
Devamını kendin say!
Nasıl da zincirleme sorular ve neleri getiriyor insan aklına, değil mi?
Bir başbakanı asanlar hala yargılanmadı. Bir başbakanı zehirleyenler henüz meydana çıkmadı…
Bir temkin vaktini katledenler, çok mu önemli birileri için?

İşte bu ve benzeri nedenlerden, "sebep ne" sorunun cevabını bulmak uzun iş.
Ve ararken geçecek zamanın telafisi ve ziyan olan oruçların kazası neredeyse mümkün değil…

Bak şimdi…
Benim yapmam gereken iş bellidir.
Çünkü bunca uyarıyı işittikten sonra artık "bilmiyordum" demek beni kurtarmaz!
Ben yemek yemeyi yirmi dakika daha erken, yani eskiden kullanılan doğru vaktinde kessem ne kaybederim ki?
Ama bir mayın tarlasına girer ve her hangi bir adımda patlarsam, her şeyi kaybedebilirim!
Onun için, sahur zamanında tartışılan şu yirmi dakikayı aynen mayınlı bölge gibi düşünürüm ben.
Neticede yirmi dakika, yirmi adım gibidir…
İlk adımda da patlayabilir insan, yirminci adımda da.
Ama son adımdan daha başka bir adım olmadığına göre…
Yani son lokmalarını ezana kadar uzatanlara kötü haberi ben vermiş olmayayım!..
Öyle değil mi?

Muammer Erkul
artıStop 19 Temmuz 2013 Cuma  
www.muammererkul.com
 

31 yorum

  1. Sağlıklı düşünen, saplantısı, fanatizmi, bağnazlığı olmayan insanların ikna olacağı, gayet tatmin edici kaç tane misal verilmiş şu sayfada?.. Ben sayamadım…
    Biz ki hava tahminlerini takip eder, onunla hayatımıza yön veririz. Misal; beklenen fırtına gelmese de pikniğimizi iptal ederiz tedbir olsun diye…
    Akşama kadar, ya da bir iki günlüğüne bir yere gidecek olsak pencereler sıkı sıkı kapatılır “ya yağmur gelirse” diye; kapı sıkı sıkı kilitlenir “ya hırsız girerse” diye; ocak, musluklar ve riskli olan herşey iyice kontrol edilir, tedbir alınır.
    Hele kendi canımızı, sağlığımızı nasıl esirgediğimizi saymıyorum bile!
    İyi ama, bizim bir dini vecibemiz “kokmuş” evlerimizden, canlarımızdan daha mı önemsiz Allah aşkına?
    Hicran Seçkin

  2. İlahiyat fakültelerinin yetiştirdiği öğretmenlerin ortaöğretim-lise talebelerine verdikleri dersleri duymuyor musunuz hiç? Son zamanlarda dudak uçuklatan örnekleri sıkça duyar olduk. Ramazan orucunun tamamını OTUZ yaşında tutabilirsiniz diyen DİN KÜLTÜRÜ öğretmenine; “Ama büluğ çağına otuz yaşında girmiyoruz ki öğretmenim” diyen öğrencinin şahidiyiz… Aynı öğrenci; “Müzik öğretmenimiz dini konuda Din Kültürü öğretmenimizden daha bilgili” de demişti!
    Diyanetin görevlendirdiği il müftülüklerini arayıp, 1400 YILDIR AYNI OLAN, İYİ BİLİNEN birkaç soru sorsun merak edenler. Bakalım bugüne kadar MÜKELLEF olduğu kaç dini vecibeden bir anda MUAF tutulacak! O makamlara oturtulan MEMURLARIN kendilerine sorulan sorular karşısında nelere cevaz verdiklerini artık cümle alem biliyor!
    Hicran Seçkin

  3. Bizim dinimiz dün uydurulmuş bir din değil! Ecdadımız da “önceki gün cami avlusuna bırakılmış gayri meşru bir çocuk kadar köksüz/bulduk” değil! 600lü senelerden 1982’ye kadar aynı olup da, orda değiştirilen birşeye niye itimat edeyim ki ben?! 1400 küsur yıl önce gelip en mütekamil şekilde tamamlanmış olan güzel dinimize… Bu dinimizi Eshabı Kiram efendilerimizden beri, onların yolunda kalarak bize ulaştırmış din alimlerimize… Ve daha düne kadar bunları uygulayagelmiş temiz ve köklü ecdadımıza güvenmeyenler lütfen kendilerini ve inançlarını kontrol etsinler! Günümüzde adına İslam denen, fakat içi çıfıt çarşısı olan sayısı belirsiz inanç var çünkü!
    Hicran Seçkin

  4. Ve… İşte bu güzeller güzeli dinimize dahleden KİMİN MEMURU olursa olsun, hatta ister babamızın oğlu, ister bedenimizin parçası olsun; KANGREN olmuşsa eğer, kopartıp atmayı bilmek, en azından ona organ diye itimat ederken durup bir düşünmek lazım! “O benim bedenimin koluu, benim için çok mühim vazifeleri var onun, çürümüş olamaaz!” sayıklamalarıyla, onun ÇÜRÜKLÜKLERİNE sahip çıkmak kendi bedeninin tamamını çürütmekten başka ne işe yarar?
    Ne diyeyim; Allah akıl, izan, mantık, insaf versin bunu hâlâ savunabilenlere!
    Bunları duyup, okuyup haberdar olduğu halde, o saatlerde içi sızlamadan hâlâ güpür güpür yiyip içenlere de zerrece din gayreti versin! Amin.
    Hicran Seçkin

  5. Çok üzücü tam bir mental sefalet. Anlamak için uzman olmaya gerek yok. Basit bir konu ve kaç asırdır bunun tartışması yapılıyor yazıklar olsun. Hele şimdi bu tartışmayı yapmak epey bir zekâvetli olmayı gerektirir!!!! Yahu adamlar bilmem kaç kilometre yukarıdan atmosferin uzayla birleştiği yeri baz alıyorlar. Böyle bir acurluk olur mu? Âyet açık, öyle müteşabih falan da değil. Siyah iplikle beyaz iplik ayırd edilinceye kadar sahurunuzu edin yahuuuuu….. Valla üzülüyorum yazık ya.. Şimdiki imsak vaktinin üstüne bir saat koy o kadar. Bu tartışılacak konu mu yahuuuu.. Muammer ağabeyim seni severim fakat bu konular gerçekten beni baydı.. Sosyal zekâ özrüne tahammül edemiyorum…
    Mehmet Talât Göze

  6. Author

    Canım Mehmet abicim, programda da söyledim ya ben ilahiyatçı da değilim astronomi uzmanı da değilim. Ben kendi anladığımı tarif ediyorum.
    Hem de, hani müşteri bulmuş simitçi gibi “maden” bulduğum konuda yazıyorum işte, idare et;)
    Bildiğin gibi değil, gerçekten de çok okuyan var bu konuyu, sitede tıklama ikiye katlıyor…
    Bir de ben şimdi yazlıktayım bahçede büyük ağaçlar var sabah gölge koyu oluyor, bu iplik ayırma meselesi bize uymaz sanırım…
    M:)

  7. İsteyen namazını (öğle,ikindi,akşam,yatsı) vaktine 15-20 dakika temkin koyar kılar, isteyen güneşin bir saniye bile şaşmayan zamanını SANİYESİYLE tespit eden teknolojiye uyarak, ezanın bitiminde kılar. İsteyen yarım saniyesinin bile çok net hesaplandıktan sonra hazırlanan takvime uyar, orucunu öyle tutar veya isteyen oruç açmaya veya kapamaya temkinler koyar. Ancak, başkalarını asla tenkit etmemelidir. Gıybetlerini asla yapmamalıdır. Kaş düzelteyim derken, GÖZ ÇIKARMAK gibidir. Ayrıca, İslâm 4 temel üzerine oturur ve buna edille-i şer’iyye denir. (Kur’ân, Hadîs, İcma ve Kıyas-ı Fukaha) 30 Sene önce bu temel esaslar üzerinde alınan bir karar üzerinde hâlâ tartışmak, fitneden başka bir işe yaramaz. Bu konudaki inat vebâl getirir.
    Muammerciğim kusura bakma, istediğiniz şekilde uygulayınız, fakat ulul emri ve Kur’ân, Hadîs, İcma ve Kıyas-ı Fukaha kararlarını asla tenkit etmeyiniz. Bu konu siyasi konular gibi değildir, vebal getirir.
    Seni sevdiğim için hatırlattım, vesselâm…
    A. Raif Öztürk

  8. Yukarıdaki misalleriniz de çok güzel ama 6 numaradaki yorumunuza bilhassa bayıldık abi 🙂 Kaleminizin mürekkebini bol ve daim etsin cenabi Allah.

    KAMIL

  9. Author

    Sevgili Raif abim, çok teşekkür ederim. Yazdıklarımla kalp kırmışsam gerçekten özür dilerim, niyetim asla bu değildir.

    Yazdığınız her cümleye de katılıyorum; katılmadığım sadece 30 sene önceki kararla değiştirilen (temkini, opsiyonu, hata, gecikme, risk payı sıfırlanmış olan) vakit.
    Bunu da şu yüzden katılmıyorum:
    Misal olarak THY’nin Cidde’ye kalkacak uçağının bileti üzerinde 15.30 yazar ve uçak da gerçekten 15.30’da kalkar. Kalkar ama, o dakikada “uçağın içinde oturuyor” olanlarla birlikte!..

    Ben (her nedense) bu konuya bu kadar dikkat ettiğim halde… Temkinli vakti esas alan takvimlere uyduğum halde… Son dakikaya gelinirken hala son lokmayı yutmaya, son bardağı yudumlamaya çalışıyor ve sonra da lavaboya suya fırçaya filan yetişmeye çalışıyorum…

    Yani söylemem şu ki, diğer takvime uysam da böyle olacak… Fakat diğer takvimdeki vakit zaten ezan vakti, yani namaz kılınmaya başlanma vakti…
    Yani eğer benim gibi (uçağa son anda yetişmeye çalışan) başkaları da varsa dünyada, bu vebal olmaz mı?

    Biletlerin üzerine (uçağın kalkış saatinden şu kadar önce koltuğunuza oturup, hazır olun) yazılmalı.
    Takvimler de orucun kalkış biletleri işte…
    Beni ve benim gibi sıradan Müslümanları böyle temkinler kurtarır ancak, yoksa işimiz sakat!

    Tekrar söylüyorum ki; kimseye hakaret etmek, kalp kırmak değildir derdim. Ki hele kıblesi bir, Kur’anı bir, bayrağı, ezanı bir olanlara…
    Tekrar söylüyorum ki; bir ibadeti, ibadetin lehine kayırarak yapmak taraftarıyım. Böyle olunca yani ben yanılıyorsam da oruca bir zarar gelmez.
    Öyle değil mi?

    Çok selamlar, sevgiler…
    M:)

  10. Allah razı olsun.

    Abdüllatif Uyan

  11. Teşekkürler kardeşim, elinize sağlık…

    Recep Sariözüm

  12. Muammer ağabey âyet öyle diyor ifade bu. Tabi şimdi milimi milimine hesaplıyorlar hamdolsun. Tedbir adı altında vehimlerini yayıyorlar dört bir yana.. Ramazanın ezanı başka sair zamanın ezanı başka. Olur mu böyle şey yahuuuu…
    Mehmet Talât Göze

  13. Author

    Arkadaşlar!
    Kontrolsüz yorumları açmıyoruz, veya bazı kısımlarını silerek yayımlıyoruz. Başkalarına zarar verebilecek veya çizgimize tamamen aykırı propagandalar bulunan mesajları siliyoruz.
    Tekrar hatırlatmış olalım.

    Sitemizde herkes konuşabilir ama, herkesin fikrine saygı göstereceğiz.
    A. Uyan ömrünü menkıbelere vermiş bir yazarımızdır…
    A. Raif Öztürk emekli olduktan sonra kendini araştırmalara ve yazmaya vermiş bir yakınımızdır.
    M. T. Göze yakın tarihimizde isim bırakmış yazarlarımızdan birinin oğludur.
    Her biri bizim sitemizde iken bizim misafirimizdir.

    Elbette sizler de (yazı veya diğer yorumlar hakkındaki) görüşlerinizi belirtebilirsiniz. Fakat bize yazan kimselerin bizim kurallarımızı hatırlaması ve diğer yazanlara da saygı göstermesi lazım.

    Muhabbetle
    M:)

  14. Bazıları teknolojiye kapalı galiba… Ne yapılsa yenilik olarak olmaz diyorlar. Bu kapalılık kimseyi rahatsız etmiyor mu?
    Z.A.

  15. Batıdakiler bizim her konuda yenilik yapmamızı söylüyorlar.
    Biz de batıya uymak için her yeniliği yapmaya çalışıyoruz. Camilerde ve ibadetlerde olan yenilikler yani dinle ilgili olanlar değiştirmeler toplumumuz içinde büyük tartışmalar çıkartıyor.
    Bizim benzemeye çalıştığımız batıdakiler ise hiç yenileşmiş görünmüyorlar. Örneğin Papa seçiyorlar. Yaşı 70’in üstündeki bu adamın erkek olup olmadığını bile anlamak için altı delik sandalyeye oturtup elle muayene ediyorlar. Ayrıca kendilerini günlerce katedrale kapatıyorlar. Aralarından birini seçtikleri zaman bacadan renkli duman çıkartmaya çalışıyorlar.
    İnsanlar tweet atarak ihtilal yapıyor, bunlar ise ne yapıyor? Hangi asırda yaşıyor bu batılılar!..
    Şu batılılar neden dersiniz ki yeniliklere kapalılar. (İsmini yazmayan arkadaşa yazdım bunları.)
    İslamiyet değişmeye muhtaç değildir. Mükemmeldir.
    Aslını korursak kıyamete kadar yeterlidir.
    C. Ayaz

  16. SA. Muammerciğim. Katılmadığın konuda verdiğin uçak misalin çok güzel. Ancak, dikkatinizden kaçan çok önemli bir şey var. Uçak konusundaki temkini herkes kendisi koyar, uçak firması değil!!!
    Siz hiç bir biletin üzerinde, 09:00’da kalkacak uçak için, 08:40’ta kalkacak diye yazıldığını gördünüz mü? Kesin kalkış saati bildirilir, herkes istediği kadar temkin koyar. 08:40 yazmak zaten halka YALAN bir bilgi vermek olur. (Takvim gibi!)
    Bir de ülkemizde 30’dan fazla cemaat veya meşreb var. Bu temkin konusuna herkes riâyet ediyor da acaba niçin sadece bir kesim hâlâ dayatıyor? Bu mücerret inatlaşma niye? Bu inatlaşma, Temelin, trafikte ters yola girme hikâyesine benziyor. Polis, radyosundan Temelin ters yola girdiğini anons ediyor, Temel ise “yahu bunları hepsi ters gidiyor” diye teselli oluyor!
    Dün yazdığım gibi, isteyen ietediği temkini koysun, fakat SEVÂD-I ÂZAM tenkit edilip GIYBET yapılmasın. Yazık günah. Kaşıkla toplamaya çalıştıklarınızı, gıybetle israf etmeyiniz.
    A.Raif Öztürk

  17. Batılılar yenilik, teknolojiyi kullanmak adı altından el altından bizim dinimizi değiştirmeye çalışırken kendi dinlerinin en iptidai, rencide edici uygulamalarını aynen devam ettiriyorlar. Cevdet arkadaşın da hatırlattığı gibi, yakın zamandaki papa seçimlerinde bütün dünya gördü bunu. Ultrason cihazları istediği kadar gelişsin, teknolojiyi kullanıp herifi bütün iç aksamıyla inceleyip görmek varken ille de “delik sandalye” diyorlar. Acaba neden?
    Saygılar.

    AHMET ATAK

  18. Bazı BÜYÜK harfli arkadaşlara BRAVO!.
    Okudukları şu yazıyı gayet iyi anlamışlar da!!! Mayın tarlası örneğinin son adımı demek, buraya kadar patlamamışsan bile işte şimdi gümmm demek.
    İkinci ve gayet iyi anladığım ise YALAN kelimesi.
    Ramazan 1434’teyiz. Bu kadar yüz yıldır oruç tutulmuş. Domuz vururken bile hayvan kaçmasın diye tetiğin boşluğu alınır…
    Otuz sene önce takvimler değişmiş yapılan iş doğru olmuş ta o güne kadar öncekiler YALAN olmuş!!!.
    Şimdi bizim takvimlerimiz YALAN yazar olmuş öyle mi?
    Öyleyse sizin takvimleriniz de yalandı o tarihe kadar.
    Benim elimde FAZİLET takvimi var. İşte bunda DOĞRU vakitler…
    Beyefendi!!! siz ne diyorsunuz!!! Kimsiniz ve ne savunuyorsunuz ve ne ne hakla o cümleyi kurabiliyorsunuz? Büyük harfle YALAN olurmuş misaldeki bilet gibi tkvimlerde!!!
    1400 yıllık doğruyu düzeltmek size mi kaldı? Siz Kenan paşanın memurlarının avukatı mısınız?

    CEVDET

  19. (Sığmadı. Devamı)

    Sözlere bakar mısınız?
    Gıybet etme diyorsunuz ama gıybet bir kenara sizde iftiralar…
    DAYATMA, diyorsunuz acaba kim dayatıyor?
    İNATLAŞMA, diyorsunuz acaba kim inatlaşıyor?
    TEMEL ters yola girmiş te herkes tersmiş. Allah akıl versin herkese, Temel yolunda gidiyordu yolu tersine çeviren kim?..
    Siz ve şu iplikçi arkadaş yazdıkça ben de yazacağım.
    İsmim Cevdet
    Fazilet Takviminde de yazan doğru vakitlere uyarım.
    Kendi halinde bir Müslümanım, elhamdülillah.
    Hoca geçinenleride cebimden çıkarırım.

    CEVDET

  20. Selamlar ve Hayırlı Ramazanlar

    Konu ile ilgili söylemek istediğim bir kaç şey var. Burda önemli olan şeyin bir kaç saat fazla oruç tutmak olmadığını hepimizin bilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bizim aslında kaygılanmamız gereken şey Sabah namazı vakti girmeden namazı kılıyor olmamız. Diyanet takvimi ya da fazilet, ya da Türkiye farketmiyor, hepsine göre daha zifiri karanlıkken sabah namazı vakti girmiş oluyor. Teheccüd vaktinde namaz kılmamıza destur veriyor takvimler.

    Yani takvimde yazandan en az temkin vakti kadar bir süre sonra kılmak lazım namazı.

    Muhammed M

  21. Bir başka husus bir adam çıkıyor çok kısık bütçesi ile kutuplara gidiyor, videolar çekiyor, fotoğraflar çekiyor ve kutuplarda orucu, sabah namazını ve diğer namaz vakitlerini anlatıyor. Canlı canlı gün boyu ışığın hareketine göre namaz vakitlerinin nasıl girdiğine şahit oluyorsunuz. Ve adam bunu habertürkte canlı yayında milyonlara izletti.

    Peki bütçesi sınırsız olan diyanet ne yapıyor?

    Haksız olduğu halde bizi ikna edenlere mi yoksa haklı olduğu halde bizi ikna edemeyenlere mi inanalım?

    Muhammed M

  22. Çinde üç baş tavuk grip oldu diye tedbir olarak burda milyonlarca tavuk itlaf edildi işte bu tedbire bile ses etmediniz de milletin oruçları gidiyor tedbir alanlara saldıranlar var. Şaşırıyorum.
    Z.A.

  23. Evliyadan bir zat bir gün şeytanı boş oturuyor görmüş. Niye insanları aldatmayıp boş oturduğunu sorunca, “Bu zamanın din adamı geçinenleri bana iş bırakmıyor, ben bile kendi işimde bilmediklerimi onlardan öğreniyorum” demiş.
    Şimdi şurada yazılanlara bakınca, ne şeytana, ne diyanet bünyesindeki mason ilahiyatçılara, ne İsmet paşaya ne Kenan paşaya ihtiyaç kalmamış artık. Çünkü onların yapmaya çalıştıklarını vatandaş onlardan daha fazla savunur olmuş!! Yani istenen olmuş, toplum bünyesi iflas etmiş!
    Ama unutmamak lazım, kişi bu dünyada kimi sevmiş ve yanında yeralmışsa ahirette de onun yanında olacak.
    A. Kıllı

  24. Hicran arkadaşın dediği gibi bizim dinimiz de ecdadımız da çok köklü. Biz müslümanız, türküz, Osmanlı torunuyuz. Bizim din alimlerimiz ve ceddimiz temiz ve doğru sözlüydü. Nesli, dini, kökü, tarihi otuz ila doksan yıldan ibaret olanlar şahısları adına konuşsunlar. Kendi ecdad ve “din uluları” güvenilmez haldeyse bunu bizim milletimizin tamamına mâl etmesinler.
    Hâlâ tanıyamamışsanız ecdadımızın kim olduğunu, şöyle hatırlatayım: Allahü ekber yerine “Tanrı uludur” demeyenler. Camisinden vazgeçip onun yerine Halkevlerini koymayanlar. Canı pahasına olsa da imanını satmayanlar!!

    A. Kıllı

  25. Yazınızı çok beğendim, ben naçizane İlahiyat mezunuyum, hoca değilim, öyle bir iddiam olmadı olamaz da. Canı yürekten katılıyorum yazdıklarınıza. Sevgi ve selamlar..

    Sultan Nagihan

  26. Tamamen Hz.Allah’ın rızasını gözeterek ve ihlasla kaleme alınmış bir mesele. Abi asıl sen kırılma, incinme ve yorulma. Allah senden razı olsun. Müminlerin vebale girmemeleri için yazdığın aşikar.

    Abdullah Tatlı

  27. BEKLEDİĞİNİZ CEVAP DİYANETTEN GELDİ:
    Diyanet işleri Sn. Başkanı Prof.Dr. Mehmet Görmez, dün akşam İstanbul Müftülüğünce Beykoz’daki Hidiv Kasrı’nda düzenlenen iftar programının ardından, gazetecilerin sorularını cevapladı.
    Bir gazetecinin “İmsak saatlerinin yanlış olduğunu dair bir söylenti var. Bu konuda neler söylemek istersiniz?” sorusu üzerine şu cevabı verdi:
    “Ramazan ayında, son 3 yıldır neredeyse her gece, imsak vakti şu saat mi başlar, bu saat mi başlar tartışmasıyla Ramazan ayının manevi iklimini sabote etmek doğru değildir” dedi ve sebeplerini açıkladı.
    Daha geniş bilgi için, işte haberin linki:
    http://risaleajans.com/islam/imsak-tartismasiyla-manevi-iklim-sabote-ediliyor
    NOT: Hâlâ fikir yürütmek isteyenleri, Yüce Allaha c.c. havale ediyorum…

  28. Bizler bilinçli ya da bilinçaltında geri kaldığımızı hissederek batıdan teknoloji aldığımızı iddia etmeye alışkınız. Kendi tarihine şöyle bir bakan Türk insanı, soyunun bilimin yuvasında yaşayan dedelerden geldiğini hemen anlar.
    Ben, asırlar önce yaşamış olan dedelerimin ve de evliyalarımızın astronomi ilimi konusunda yanılmış olduğunu kabul etmiyorum. Astronomi son otuz yılda gelebileceği en yüksek noktaya geldi öyle mi? Onlar akıl edemedi mi son dakikayı söylemeye de bu kadar gözü kapalı savunuluyor yeni vakitler?
    Huzursuz eden şey diyanete laf etmekse, bu gıybet değildir aksine uyarıdır, diyanetin aldığı vebali haberdar etme çabasıdır. Çünkü bunu öğrenen pek çok insan “aa evet biz hatırlardık o zamanları, haklısın yahu, oruçlarımızı riske etmeyelim” diyor.
    Muammer abimizinki mümin kardeşlerini uyarma maksatlı bir kıvranıştır. Altında kesinlikle gıybet ya da kötü sözlerle kalp kırmak amacı görmüyorum, not olarak belirtmek istedim.

    ZEYNEP KİRAZ

  29. Kellim kellim lâ yenfa. Temkin vaktini KALDIRAN da DİYANET İŞLERİ BAŞKANI idi. Bu millete otuz yıldır sessiz sedasız yedirilen KAZIĞA sahip çıkan başkanlara Mehmet Görmez de eklenmiş. Bunca milletin vebaline bir de o girmiş. YAZIK, ÇOK YAZIK!
    Merak etmeyin bu millet bunu yapanları ve sahip çıkanları baştan beri ALLAH’A HAVALE EDİYOR. Bu millet hatalara düşer ama düşerken “günahı vebali çıkaranın boynuna olsun” der! O kurumun başına geçenlerin sırtına yığılan dağlarca vebale biri daha EKLEYİP OMUZ VERMİŞ! Hatadan rücû etme erdemini bu da gösterememiş, hepsi bu!

    A. Kıllı

  30. 1-Sayın Diyanet işleri başkanına soru:
    1400 senedir devam eden vakitleri değiştirmek mi fitne çıkarmak olur, yoksa başında bulunduğunuz kurumun 30 sene önce yaptığı yanlışı “düzeltin” dememiz mi?
    2-Sayın Özztürk’e soru:
    Biz hiç bir şey yapmadığımız hatta takvimlerimizi, vakitlerimizi değiştirmediğimiz halde nasıl suçlu, bölücü huzursuzluk çıkarıcı oluyoruz ve neden siz diyanetten çok diyanetçisiniz?
    3-Sayın Göze’ye soru:
    Aklıma takıldı merak ettim denedim. İnanın ki gece 02 de bile siyah iplik beyazından ayrılabiliyor. Tavsiye ettiğiniz bu işi hiç denememiş olduğunu anladım. Oruç tutuyorsunuz değil mi? Hele dolunay zamanlarında ise ortalık gündüz gibi. O zaman ne yapmamızı tavsiye edersiniz?
    Hepinize saygılarımla
    Cevdet

Mehmet Talât Göze için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir