(Hazmının tamamlandığını sandığım bir iftarın ardından.)
Yanlış insanlara acıyorsunuz!..
Acıkmış kimse, yemek verildiğinde doyar. Susamış kişinin içecek koyduğunda önüne, kanar. Yahut günü gelir çözülür problemleri birilerinin, rahatlar insanlar.
Fakat bazıları, rahatlayamaz.
Çünkü bunların kendileri rahatsızlıktır!..
Kimilerine göre çok uzak, ama bana göre gayet yakın ve şu an burada bulunan herkesin görebileceği bir zamanda…
Suçlanan,,, gelir meydana…
“Borcun” denip, yafta gibi boynuna asılmış bütün ağırlıkları da indirmiş olarak…
“Var mı başka benden alacağı olduğunu söyleyen, der…
İşte buradayım;
Elim nasırlı, sırtım terli…
Ama, alnım açık olarak!..”
İnanın, çıkar birileri…
Derler ki;
Senin sarayını yağmalayan hırsızlardan bazıları, kaçarken bizim yakınımızdan geçmişti de, rüzgarlarından yel almıştık. E o kadar hapşırdık, bunun tazmini de sana düşer!..”
…..
Muradı acımak olan; “kor yutmayı” dileyenlere acısın!
En sonunda, başka kalmaz alacak isteyen.
Dualar kabul olur…
Katilini bile affedenlerin temsilcisi, hırsızlarına bile sofra kurar, ikramlarda bulunur…
Jeton,,, düşer…
Takılıyorsa, arıza; makinededir!
…..
Çünkü dosdoğru bir abdest alabilmiş, ve onu şu ana kadar tutabilmiş herkes, kastedilenleri hakkıyla anladı…
Bir de sen, ey sıçan;
Gazete kağıdından kayıklara aldanarak, kendini okyanusa attıktan sonra fark ettin ya atladığının amiral gemisi olduğunu!..
Sen de kendine acı artık!..
Dilini tutanların bayramları hayrolsun…
İşte, biz tutamadık; bize eyvahlar olsun…
Stop
Muammer Erkul
28 Kasım 2004 Pazar