Dost listesi
Sevgili Ömer, bizim adımızı da “dost listesi”ne ilave ettiğinden beri harika e-mailler gönderiyor posta kutuma… Son gelenlerden biri de bugünlere çok uygundu…
Sizlerle paylaşmamı istersiniz değil mi?..
…..
Seyyid Fehim hazretleri her sene Van’a gelişinde bir müddet kalırdı. Âşıkları toplanır, feyz alırlardı. Genellikle, kendisini çok seven mahkeme başkâtibi Ahmed Beyin evinde misâfir olurdu. Bir sene Ahmed Bey hacca gitmişti. Fakat yine onun evinde kaldı. Bir gece yarısı yakınlarından birini çağırdı ve;
“Arkadaşlarını uyandır! Şimdi buradan çıkıp, falan eve gideceğiz.” buyurdu. O kimse;
“Efendim gece yarısı gitmek ayıp olur. Yarın gitsek olmaz mı?” dedi.
“Hayır şimdi gideceğiz. Hem Ahmed Beyin oğullarına da haber ver.” buyurdu.
Durumu öğrenen Ahmed Beyin oğulları gelip yalvardılar.
“Efendim bir kusur yaptıksa af buyurun. Bizden ayrılmayın. Babamız işitirse üzülür. Biz ona ne cevap vereceğiz, lutfediniz, ihsân ediniz! Kabahatimizi bağışlayınız.” dediler. Çok gözyaşı döktüler.
Seyyid Fehim hazretleri;
“Hayır sizden çok râzıyım, bize her hizmeti fazlası ile yapıyorsunuz. Sizlere duâ etmekteyim. Fakat şimdi gitmemiz lâzım.” buyurdu.
Ahmed Beyin oğulları;
“Emir buyurduğunuz gibi olsun.” dediler.
Gece yarısı sevdiklerinden bir başkasının evine göç ettiler.
…..
Ertesi gün oğlu Muhammed Emin Efendi, Ahmed Beyin oğullarının pek çok üzüldüklerini söyledi ve;
“Babacığım, o evde sabaha kadar kalsaydık ne olurdu?” diye sorunca, Seyyid Fehim hazretleri;
“Oğlum! Şimdi kimseye söyleme. Bu gece Ahmed Bey Mekke-i mükerremede vefât etti. Ev yetim evi oldu. Mal mîrâsçılara kaldı. Evvelce her şeyi kullanıyor, yiyip içiyorduk. Çünkü Ahmed Beyin seve seve helâl edeceğini biliyordum. Şimdi ise tanışmadığımız mîrâsçılarının hakkı olduğundan bir şeyi kullanmak câiz olmaz. Kul hakkından kaçınmak için acele ayrıldım.” buyurdu.
…..
Bir ay sonra hacılar döndü. Herkes geldi. Ahmed Bey gelmedi. “Bir gece yarısı Mekke’de vefât etti.” dediler.
Hesâb ettiler, Seyyid Fehim hazretlerinin evden ayrıldığı geceye rastlıyordu.
Onun kerâmeti olduğunu anladılar.”
…..
Sağolasın Ömer…
Dost; dost olunması gerekenleri hatırlatanlardır, değil mi?..
Mevlâ’m bizleri (hepimizi), kendi dostlarının şefaatine dahil olanlardan eylesin… Amin.
Su üstünde yürümek
Sırası gelmişken, Ahmed Fâruk imzalı “Eshâb-ı Kirâm” isimli kitabın “Fehîm Arvâsî” kısmındaki şu bölümü aynen aktarıyorum:
…..
Seyyid Fehîm talebesi ile Van Gölü kıyısında giderken gölde bulunan (Ahtamar) adasındaki Ermeni kilisesinden bir papaz çıkarak su üstünde yürümeye başlar…
Talebe bunu görünce, bir kaçının hatırına gelir ki;
“Allah’ın düşmanı dediğimiz papaz su üzerinde yürüyor da, evliyanın büyüğü, Allahü tealanın sevdiği, seçtiği kulu bildiğimiz Seyyid Hazretleri acaba neden yürümeyip kıyıdan dolaşıyor?..”
Seyyid Fehîm, bu düşünceyi anlayıp mübarek ayaklarındaki nalınları ellerine alıp, birbirlerine çarpar. Nalınlar birbirlerine çarptıkça papaz suya batar. Boğazına kadar gelince bir daha çarpar. Batar ve boğulur.
Sonra, böyle düşünene dönerek;
“O, sihir yaparak su üstünde gidiyordu. Böylece, sizin imanınızı bozmak istiyordu. Nalınları çarpınca sihri bozularak battı. Müslümanlar sihir yapmaz. Allahü tealadan kerâmet istemekten de hayâ ederler…”
… “Seyyid Fehîm Efendi, İslâm alimlerinin büyüklerinden ve Sofiyye-i aliyyedendir…”
…..
(Aklımın yetmediklerinin bir kısmını sadece aktarmış oldum. Merak eden devamını kendi okusun…)
Yoldaki vahalar!..
İnşaallah bu mübarek sabaha hepimiz günahlarımızdan arınmış, affedilmiş olarak çıkmışızdır… Böyle gün ve geceleri düşününce aklıma; derin bir çölün içine serpiştirilmiş serin vahalar geliyor;
Hani kızgın güneşin altında, uzak mesafelerden gelen kervanların yollarının üstünde olan…
Hani bazılarının doya doya serinleyip, yanlarındaki bütün kapları doldurmayı veya bayatlayıp, ısınmış olan sularını değiştirmeyi akıl ettiği mekanlar…
Hani;
Kızgın çöl ortasındaki yeşil serinlikler…
…..
İnşaallah, bu gecede edilen bütün hayır dualar kabul olunmuştur…
Ve inşaallah hepimiz yeşil bir vahadan geçmiş gibi hafiflemişizdir…
Stop
Muammer Erkul
25 Ekim 2000 Çarşamba