Dün “vergi barışı” diyenler, bugün neden karşı çıkıyorlar? [17 Ocak 2003 Cuma]

Daha düne kadar, “Türkiye’de ekonomik kriz henüz bitmedi; devam ediyor. Bu yüzden kimse vergisini beyan edemiyor; beyan edenler de ödeyemiyor. Devlet mutlaka esnafına-tüccarına-sanayicisine barış elini uzatmalı” diyenler, bugünlerde her nedense bu feryada tepki veren hükümeti -adeta arkadan dolaşıp sayı almak istercesine- eleştiri bombardımanına tabi tutuyor.
Siz değil miydiniz ki, “mali milat kalksın, nereden buldun sorgulaması bu krizde uygulanmasın ve dahi vergi barışı sağlansın” diyen. İşte 58’inci Cumhuriyet Hükümeti bütün bunları birer birer önünüze koydu, koyuyor.
Doğrusu, biraz izan, biraz da insaf gerek!.. Adı “af” ya da “barış” olsun ne önemi var. Siz onun getirdiklerine bakınız.
1923 yılından bu yana “vergi affı” ya da “tahsilatı hızlandırma” adı altında tam 23 yasa çıkarılmış. Ama hiçbiri bu kadar kapsamlı değil. Buna rağmen elbette ve özellikle tedvin ve teknik yönü itibariyle eleştirilecek yönleri var. Sayın Doğrusöz gibi işin teknik yönüyle ilgilenip hükümetin bu konu üzerinde dikkatini çekmek varken, bağcıyı dövmenin ne alemi var!..
Bize göre “Vergi Barış Kanun Tasarısı”nın makro seviyede birinci ve öncelikli amacı, 142.950 vergi borçlusundan toplam 10.2 katrilyon TL’yi bulan (kesinleşen ve ihtilaflı bulunan) vergi alacağını büyük ölçüde tahsil edip borç stokunu eritmektir.
İkinci amacı ise, vergi politikasını sadece devlete gelir sağlamak için değil, aynı zamanda iktisat politikasının da bir aracı olarak kullanıp ekonomide istikrarlı bir şekilde gelir, üretim ve istihdam sağlamakmaktır. Diğer bir deyişle, yarın daha çok vergi gelirine kavuşmak için bugün duran ekonomiye ilk hareketi verecek kaynağı sağlamaktır.
Elbette en kolaycı yaklaşım, popülist bir tavırla kuru sıkı atmaktır. Bugün kuru sıkı atanlar önce dünü bir sorgulamalıdırlar. Hatta onu bugün değil, dün yapmalıydılar.
Bu kadar vergi borcu neden birikti? Kesinleşmiş vergi alacakları olsun niçin tahsil edilmedi ya da edilemedi? Vergide bu kadar ihtilafın sebebi nedir? Ya da bugüne kadar ihtilaflı dosyalar neden karara bağlanamadı? Karara bağlanan dosyaların ortalama %90’ı neden Vergi İdaresi’nin aleyhine sonuçlanmaktadır? vb…
İşte asıl olan, popülist ve ideolojik yaklaşımla “vergi vermeyenler yine affediliyor” demek yerine, ekonomik yaklaşımla söz konusu problemlerin oluşumunu daha başında önlemektir.
Şurası muhakkaktır ki, sayın Altuğ hocanın ifadesiyle, “Vergi verme borç ver, vergi verme oy ver” zihniyeti devam ettiği sürece, yukarıdaki soru dizisine cevap bulmak şöyle dursun, korkarım ülkemiz içinde bulunduğu borç sarmalından kurtulmak için içeride ve dışarıda konsolidasyona başvurmak zorunda kalacaktır.
Diğer taraftan hükümet yetkilileri de bilmelidir ki, her af yasası yeni bir af yasasına zemin hazırlamaktadır. Adeta yürürlükteki vergi yasalarının stepnesi durumundadır.Yani, sistem tıkandığında devreye bu yasalar girmektedir.(*) Bu da sisteme olan güveni giderek azaltmakta ve onu yozlaştırmaktadır. Gün gelir stepne de patlarsa, işte o zaman iş işten çoktan geçmiş olacaktır.
Oysa, kalıcı bir vergi barışı sağlamanın yolu, toplumsal barışı sağlayacak ekonomik ve mali düzenlemeleri derhal ve eş-anlı olarak yapmaktan geçmektedir. Diğer bir deyişle, gündemdeki af yasasına gerekçe olan ortamı sağlayan yasal düzenlemeleri tamamen kaldırıp, ekonomik ve mali sistemi yeni baştan inşa etmek gerekir.
……
(*) İleri, Yıldız, 7-12003 tarihli Dünya gazetesi

Stop
Muammer Erkul
17 Ocak 2003 Cuma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir