Düzeltme [30 Aralık 2007 Pazar]

Eskiden “tekzip” derlerdi. Bugün “düzeltme” deniyor. Belki de gelecekte kısaca “düzelt” diyecekler… Şimdi size bir “düzelt” yazısı okutacağım!
Geçtiğimiz Kasımda oturmuş televizyon seyrediyorum. Programı sunan sayın beyefendinin o güne kadar pek çok kitabını okumuş, satın almış, aldırtmışım ve rastladıkça da izliyorum.
O gün üzerinde Orta Asya mahalli kıyafetleri var ve ulaşması gerçekten çok zor olan Hangay Dağları’nın ötesindeki çekimler gösteriliyor… O bölge benim özel ilgi alanım, pürdikkat izliyorum… Fakat şaşırıyorum. Ummadığım sözler duyuyorum. Anlatılan konuya destek ve renk olsun kabilinden, Bilge Kağan’ın baba tavrı ve bilgeliği örnek verilirken söylenen sözlerin asıl konu ile bağlantısını da bulamıyorum… Unutmaya çalışıyorum, ama kafam kurcalanıyor. İkinci gün yazdığım ve 15 ve 16 Kasım günleri yayınlanan (internetten okumanızı tavsiye ederim) “Bozkırın taşları ve Üstün hoca” yazım şöyle devam ediyor:

“..Orta Asya’nın ortası; onca yol, onca masraf ve dağlar gibi emek… Bu çabalara elbette değer, çünkü tartışmasız çok kıymetli birer belgedir bu dikili taşlar. Fakat, sayın Üstün hoca hazretleri; üzerilerinde Orta Asya kıyafetleri, eğildiler bu taşın önünde, bel hizasında bir yerinden öptüler… Sonra doğrulup kameraya bakarak şöyle buyurdular ki:
“İyi ki bu taş Osmanlı’nın elinde değildi!.. Bu taş Osmanlının elinde olsaydı, bir caminin temeline taş diye koyardı… Zaten batılılar istediğinde bazı eserleri taş diye verdiler!..”
Kulaklarıma inanamadım!.. Bir akrebin iğnesi geldi de kalbime saplandı sandım! Kitaplarını okuduğumuz, sattığımız, tavsiye ettiğimiz, insan psikolojisi konusunda uzman, TRT televizyonlarında program yapan bir profesörümüz; bunca yolu sırf bu lafı söylemek için mi gitmişti?..
Koskocaman dağ, parmak kadarcık bir fare doğurdu!..”

Geçen gün gönderilen evrakta ise diyor ki:
Muammer Erkul köşesinde Prof. Dr. Üstün Dökmen’in, Orhun Abidelerini kastederek “Bu taş Osmanlı’nın elinde olsaydı, bir caminin temeline taş diye koyardı” dediğini yazmıştır. Dökmen’in bu konudaki ifadesi, aynen;
“Çok şükür ki bu taşlar Türkiye’de değildi; herhalde bir binanın temeline kuvvetlendirsin diye koyardık. Bergama Sunağı da Padişah fermanıyla Almanlara verilmiştir; isteseler, muhtemelen bunu da verirdik” şeklindedir…
…..
Bizden iki satır “düzeltme” istendi. Biz de uzuuun uzun düzelttik mevzuyu. Peki düzeldi mi sizce?.. Sayın avukat hanım; “hocanın cami dediğini” yanlış olarak hatırladığımız için celallenmiş. İyi de zaten, keşke cami deseymiş!.. Peki bu ifade bu yeni şekliyle de bu koca milleti, koskoca Osmanlı’yı ve Padişahlarını, hatta Türkiye devletini bile cahillikle, iş bilmezlikle itham edip, aşağılamaya çalışmıyor mu?..
Bu dağ bildiğimiz, neden hâlâ ıkına sıkına bir farecik doğurmaya çalışıyor?..

Bu kadar tekzip yeter. Düzelmeyen kısmı dağınık kalsın! Biz de artık senenin son yazısı olarak, iki satır konu harici laf edelim:
Noel Baba kıyafetleri giymiş bazı şaklabanlar boşuna “hoh hoh hooo” diye gülmüyor sokaklarda!..
Hepinize iyi seneler ve mutluluklar dilerim.
Üstün Hoca’nın avukatına da…
 

Stop
Muammer Erkul
30 Aralık 2007 Pazar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir