Duygu Bahçemiz (KEÇİ HİKÂYESİ – Kadir Çetin)

Bir zaman, bir beldede, yalnız bir adam varmış,
Yokmuş kimi kimsesi, keçisi ona yâr’mış.

Keçi onun her şeyi, arkadaşı, yoldaşı
Bazen sevinç, neşesi, bazen de gözde yaşı.

Hep onunla dertleşir, onunla söyleşirmiş,
Keçiyle hâl-kâl olur, gönlünce eğleşirmiş.

Çarşı, pazara yollar, keçi bilirmiş yolu,
Heybeye liste koyar, olurmuş heybe dolu.

Bitince alış veriş, keçi eve dönermiş,
Bunu yapmaz her keçi, bu iş ayrı hünermiş.

İşte günler böylece geçip giderken, bir gün,
Keçi gitmiş pazara, gittiği yoldan her gün

Ama eve dönmemiş, vakit epey geç olmuş,
Sahibi merak edip, aramaya koyulmuş…

Aramış bütün köyü, dolaşmış baştanbaşa
Bir sonuç çıkmayınca, düşmüş büyük telaşa.

Adam panik içinde gezerken dağı taşı,
Arttıkça artıyormuş, üzüntüsü, telaşı.

Görmüş az ileride, yanan bir kamp ateşi
Dumanlaşmış siluet, oturmuş üç-beş kişi…

Hele demiş; şunların yanlarına varayım,
Keçimi görmüşler mi, bir onlara sorayım.

Yaklaşınca görür ki, kebap yapar adamlar
Güzel koku yayılır, ateşe yağlar damlar…

Bakmış kaya üstünde bir siluet duruyor,
Bakmış keçi kafası, beyninden vuruluyor!..

Tanıyor keçisinin, o şirin simasını,
Sıyırıp çıkarıyor, kınından kamasını.

Saldırıp adamlara, gözü dönmüş şekilde
Vurup, kırmış onları, olmuş en son katil de.

Yakalayıp adamı göndermişler hapise,
İşte böyle vukua, olagelmiş hâdise…

Başlamış bu adamın, artık hapis günleri
Adam vurup, kırınca keçiyi yiyenleri…

O zamanlar hapise bir hoca gelir imiş,
Mahkûmlara daima nasihat verir imiş.

Anlatırmış onlara cennetti, cehennemi,
Kimi dinler hocayı, kulak vermezmiş kimi.

Bu adamsa hocaya bakıp, bakıp ağlarmış,
Hocanın ciğerini, ta yürekten dağlarmış.

Bir gün hoca adama;" – ey âdem derdin ne ki!
Niçin daim ağlarsın, fenaya erdin mi ki?

Onca yıldır burada, ben bunları hep dedim,
Senin gibi ağlayan hiç kimseyi görmedim.

Hele söyle ey âdem; bu hale erdin nasıl?
Nasıl böyle ağlarsın, onu söyle sen asıl."

Adam demiş; " – Ey hoca sorma bana bunları,
Anlatmaya devam et, bildiğin konuları.

Benim gibi adamın, daha ne olsun derdi;
Nazlı bir keçim vardı, aynen size benzerdi.

Onun da sakalları, aynı sizin gibiydi,
Sizden iyi olmasın, o da iyi biriydi.
 
İşte size baktıkça, hep onu hatırlarım
Siz öyle konuşurken, bense bundan ağlarım…"

Hocanın sakalları, hani " keçi sakallı!"
Köseymiş ki; herhalde çenenin ucu kıllı.

Keçisi yiten adam, hocayı her görüşte
Keçisini düşünür, bundan ağlarmış işte.

Evet, dostlar; bu kıssa tamam oldu burada,
Şimdi başka hikâye, beklemekte sırada.

Ama önce hisseyi, bir güzelce anlayın,
Dünya gelip geçici, keçiye bağlanmayın.

Herkesin kafasında, nice keçiler saklı
Para, makam, mal ve mülk, dünyalıkta hep aklı.

Bunlara zeval gelse, bu adama benzeriz
Feryâd-ı figan edip, mecnun gibi gezeriz.

Sizin tek düşünceniz, Rabbiniz olsun hem de
Bunu demek istedim, işte bu hikâyemde…

Kadir Çetin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir