Yolumun başı gibi sonunda da yanımda olmanı isterim…
Nasıl ki uzuuun ve çetiiin bir yolda yoldaşımsan…
Rehberimsen, tercümânımsan…
Sallandığımda tutunağım(!) dayanağımsan nasıl ki… Sıkıntılarımı paylaşanım ve zaman zaman tepemde toplanan kapppkara bulutları iki dudağın arasından çıkan bir "püfff"le dağıtanımsan…
Gün gelip tepeler aşılıp, hedef göründüğünde… Ve vardığımda hedefime…
Yahut, bir maratonsa bu yolculuk, göğüslediğimde ipi… Takıldığında boynuma madalyam… Yol boyunca olduğu gibi, yine en yakınımda "senin" olmanı isterim…
İlk (ve belki de tek) senin boynuna sarılmak… "Başardımmm! Başardııııımmm!" çığlıklarımı ilk senin kulağına haykırmak… Ve bu defa "sevinç" gözyaşlarımı, yol boyunca her güçlükte döktüğüm hüzün yaşlarım gibi, yine "senin" omuzlarına dökmek isterim…
O anda paylaşmadan mutluluğumu… Ve dinlemeden teşekkürlerimi… "Vazifem bitti!" deyip karışırsan kayıplara… Affetmem inan!..
Senin benim tarafımdan övülmeye, teşekkürlerimi dinlemeye ihtiyacın yok belki… Ama benim seni övmeye, sana teşekkürlerimi ifade etmeye "çalışmaya" ihtiyacım var… "Çalışmaya" dedim, ifade edemeyeceğimi biliyorum çünkü…
Bazı insanlar iyilik yaptıkları kişilerin kendilerine minnet duymalarını istemiyor ve teşekküre bile fırsat vermeden sıvışıyorlar aradan! Kendileri için iyi bir durum belki, bilemiyorum. Ama iyilik gören için değil! Ben minnet duymak istiyorum iyilik gördüğüm kişiye… Ve hatta minnâcık bir iyiliğim dokunsun da istiyorum çok şeyler borçlu olduğum güzele…
…
Yanımda olmanı istiyorum üzüntülerimde olduğu gibi mutluluklarımda da… Ekip-dikme zamanında olduğu gibi hasat zamanında da…
Yokuşları çıkarken olduğu gibi zirvede de…
Ve hatta "başaran o" demek isterim, "ben değil, o!"…
Hicran Seçkin