Edebiyatı ebediyete uğurlamak!.. [12 Şubat 2001 Pazartesi]

Edebiyatı ebediyete uğurlamak!..

Böyle zamanlarda içim sızlıyor…
Sadece aramızda "var" olmaları bile bize kıymet katan şahsiyetleri, avucumuza konmuş (emanet edilmiş) bir fincan suyu taşıyamamak gibi bir çâresizlik ile yitiriveriyoruz…
…..
Böyle zamanlarda içim sızlıyor…
…..
İşte böyle zamanlar;
Bir muma benzeyişimizi hatırlamanın…
Ve içimizden geçen dua ipinin tutuşturulmasının…
İşte bu ipin ucundaki minik ateş ile kendi katılığımızı yumuşatmaya, ve üstümüze çöken derin karınlıkları aydınlatmaya çalışmamızın vakti!..
…..
Allah’ım, sen bu ülkeyi, "yitirdiği kadar hoca (doğruları öğretici) yetiştirememekten" muhafaza eyle!..
Ve aramızdan ebediyete aldıklarına rahmet eyle…
Ve (her) birimizin duasını binimizin duasına kat ve binimizin duası arasından kabul etmiş olduğun birimizin duası hürmetine binimizin dualarını da birmiş gibi kabul buyur…
Üstümüze henüz çökmemiş âfetleri bizlerden uzak tut, üzerimize çökmüş olanları da kaldır…
Adını bildiğimiz borçluları borçlarından… Dertlileri dertlerinden kurtar ve hastalara, ve kalplerimize şifalar ver…
Doğum günlerinde idam ipleri çekilmeye çalışanlarımıza güç ve gayret ver…
Ki sen söylenmeyenleri dahi bilensin;
Bizi (hepimizi) bu dünyada razı olacağın işler yapanlardan ve sınıfını geçenlerden eyle… Amin!


——————————————————–

Bilinmeyenler!..

(iki)

Üçüncü mahkumiyetinin son günü. Hapishane müdürünün odasında müdür bey soruyor;
"Hayatındaki bu büyük sapmanın ASIL SEBEBİ neydi?"
Cevap gerçekten ilginç:
"Bu bana İLK DEFA SORULUYOR müdür bey…
Ama madem bir hapishane müdürü olarak bir mahkûmun duygu ve hatıralarını önemseyip soruyorsunuz; ben de sizin istediğiniz gibi, sadece BİR KELİME ile özetleyeyim başıma gelenlerin ASIL SEBEBİNİ…
Aslında ben de bunun yıllar sonra farkına varabilmiştim ki; temele indiğim zaman görüyorum ki, asıl sebep; "GEĞİRTİ"dir!..

(İkinci bölümünü okumakta olduğunuz bu yazının ilk kısmını da okumanızı tavsiye ederim…)
…..
"Bunu söyleyen sen olmasaydın, boş konuşuyor diye sustururdum, biliyor musun?.."
"Siz bilirsiniz müdür bey…
Benden, kendi hayatımın analizini istediğiniz için…
Anlatacaklarımın; benim geçtiğim yollardan geçebilecek, benim düştüğüm kuyulara düşebilecek olan birkaç genç insana faydası olacağını söylediğiniz için söyledim bunu…
İnandığım için söyledim…
Bunun böyle olduğunu bildiğim için, doğru olduğu için söyledim…
Size kendimi reklam yapmakla elime bir şey geçmez zaten, değil mi?..
Gözünüze girmek de derdim olamaz, çünkü sabah çıkıyorum zaten değil mi?.."
…..
"Devam et, devam et… Bütün tespitlerini istiyorum ki, gerçekten birilerine faydamız dokunabilir…
Ki, bu güne kadar hiç duymadığım, benim de hiç aklıma gelmemiş olan bir şeyden bahsediyorsun…"

"Müdürüm;
Sen çocuktun bir zamanlar, ama insandın… Senin de çocukların var ve onlar da insanlar!..
Ben de insanım; evlensem ve çocuklarım olsa, onların da insan olacakları gibi…
…..
Babam insandı…
Ama, "ben de" insandım!..

Ben biraz hassastım galiba, biraz ince düşünürdüm bazı konuları…
Bir de; insan… Hani özellikle yeni yetiştiği zamanlarda gördüğü, bildiği bütün doğruları herkese uygulatabileceğini zanneder, bunun için çaba gösterir, hatta bütün dünyayı "kendi doğrularına göre" düzeltebileceğine inanır ya…
Benim doğrularımdan biri de;
Hepimizin bir araya geldiği sofralarda, biribirimize… En azından kendi ailemizin bireylerine saygı gösterilmesiydi… Doğru bir şey değil mi bu?.."
"Tabii ki doğru.."
"Ama olmuyordu işte…
Asıl kendimize, kendi ailemizin insanlarına karşı saygı göstermemiz gerektiği halde, asıl onları bir arada tutmamız gerektiği halde, tam tersine; yabancı biri varken soframızda gayet kibar, gayet efendi, gayet saygılı oluyor… Ama yalnız kaldığımızda olmuyorduk!..

DEVAMI YARIN
 

Stop
Muammer Erkul
12 Şubat 2001 Pazartesi

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir