Eğer kadın olsaydın (!)
Televizyonculuk ile uğraşan bir sevgili dostum, günün birinde bana ne dedi biliyor musunuz?..
Titremeye hazır olun!.. Çünkü cümle aynen şöyle idi:
“Sen, eğer kadın olsaydın…
Güzel bile olmasaydın, sadece kadın olsaydın;
Şu an Türkiye’nin en ünlü yazarıydın!..”
O gün, bu arkadaşımın beni sevdiği için olayı “abarttığını” düşündüm ama ardından kafa yormaya da devam ettim. Bu söz tombaladan çekilmemişti ki!.. Çıfıtlığın fink attığı beyaz camlardan birinin gerisinde görev yapan bir dostumdu bunu söyleyen…
Bu laf, zaman içinde bana “keyif” de vermeye başladı, biliyor musunuz?..
Çünkü düşünmeye başladım, buraya hangi yoldan geldiğimi ki aa, kendim bile şaşırdım!..
Gerçekten; acaba bu durum mu anormaldi, yoksa normal olanı mı buydu, bilmiyordum. Bildiğim, sadece kendi yaşadığımdı…
Bilinen bütün zamanlar içinde sülalemde bir “devletlü” olmamıştı. Başkentlere kök “çakan” ailelerden birine de mensup değildim…
Biri üvey üç dedemden birisi çiftçi, birisi kahveciydi… Birisi ise (zamanımızda henüz “delikanlı” denilebilecek) genç yaşında terk etmişti dünyayı. Babam sıradan (cam imalatçısı) işler yapan, annem sıradan yemekler pişiren birer insandı…
Düşünüyorum da; bulunduğu yere “jet gibi” tırmanan, veya “ansızın” para kazanan (değil akrabam) tanıdığım bile kimse olmadı…
Yani, “harika çocuk” filan diye lanse edilmedim basına, hiçbir zaman…
Yani, pahalı hocalarla tanışmadım…
Yani, paralı okullarda okumadım…
Yani, bir tane “dayı”cığım bile olamadı bir köşe başında…
Siyasete değil siyasilere bir kere bulaştım; o zaman da işlerini yaptıklarım seçimi kaybetti. Bu, (güvene dayalı işlerde) işyerinin batması anlamına gelir ki, zaten öyle oldu!..
Ayrıca düşünüyorum ki, ben; bildiğiniz en tahsilli, en zekî, en hırslı, en yakışıklı, en uzun, en bilmem ne kişi falan olabilir miyim?.. Yoo, hayır!..
Ne peki?..
Belki bu, ayrı yazılara konu olur da, şimdi aklıma o laf takılıyor:
Titremeye hazırsınız, değil mi? Çünkü cümle aynen şöyle:
“Sen, eğer kadın olsaydın…
Güzel bile olmasaydın, sadece kadın olsaydın;
Şu an Türkiye’nin en ünlü yazarıydın!..”
Teorik olarak da, pratik olarak da neyin nasıl olacağını kime sorsanız söyleyebiliyor artık size…
İnanmayın herkese!..
Siz, sadece PUSULANIZI KAYBETMEYİN!..
Bu, belki de size verebileceğim EN BÜYÜK İPUÇLARINDAN BİRİ.
Ama, ne dediğimi de anlamaya çalışın.
Bilin ki bunca laf iki anlama geliyor…
Biri benim diğeri sizin için!..
Bana diyor ki:
Bir gün eğer meşhur olursan sevin ve bil ki; işini severek ve hakkıyla yapmaya çalıştığın için varmışsındır geldiğin o noktaya… Çünkü akla gelen diğer ihtimaller sende mevcut değil… İyi ki yol ayrımlarında sapmamışsın ve iyi ki şu an kendinden utanç duyacağın bir taahhüdün ağırlığını yüklenmemişsin!..
Size ise şunu diyor:
Varacağın yere ulaşman için mutlaka bir torpile, tavize, hainliğe, yaltaklanmaya, onursuzluğa, seviyesizliğe, hafifliğe, haysiyetsizliğe, saygısızlığa, bir çarpık ideolojiye yuvarlanmaya, mazine sövmeye, bilinen değerleri küçümsemeye vs. lüzum yok…
Al işte, sana örnek!..
Hiçbir “özelliği” olmayanlar bile başarabilmiş ki, sen haydi haydi başarabilirsin…
Hem de kendi değerlerini kendin çiğnemeden…
——————————————————-
Günde 5 milyon gazete satmak
(…devam)
(…ÇOK KOLAY!.. Bu iş gerçekten KOLAY; ama eğer hepimiz bunun ÇOK KOLAY olduğuna inanabilirsek… Lütfen bunu kafanızın içinde taşıyın birazcık..)
………
Şimdi gerçekten kolaylaştıralım şu işi… Öyle ki, ilkokul matematiği ile çözülebilecek hale gelsin!..
Memleketi YÜZ ŞEHRE ayıralım önce… Ve KOLAY sorumuzu düşünelim. Soru şu:
Türkiye’nin bu yüz şehrindeki birer kişi… Bir hafta içinde; “sonraki bir hafta içinde bir abone bulabilecek” birer abone bulabilirler mi?..
Yani ben bir hafta içinde bir akraba, bir dost, bir arkadaş veya yabancı birini “bulacağım” ve diyeceğim ki ona;
“Gazetem bana şu imkanları sunuyor, sen de aynısını istersin değil mi?..” O kafasını sadece sallayacak ve yarın kapısına gelmeye başlayacak gazetesi… O zaman ona diyeceğim ki:
“Aynı güzelliği yaşamasını istediğin bir dostun daha vardır, değil mi?..” O gene kafasını sallayacak ve bir kişi tane daha artacak gazetemiz.
Stop
Muammer Erkul
19 Haziran 2001 Salı