El Harizmi’nin gümüş pergeli [04 Temmuz 2008 Cuma]

Dünyanın (hâlâ) en büyük matematik bilginlerinden olan El Harizmi, şehrine yeni gelen kadıya “hoş geldiniz” ziyaretine gider. Yanında götürdüğü işlemeli kutu içerisinde ise duvar süsü olarak kullanılacak bir pergel vardır. Ki malum; bu iki ayaklı aletin bir ayağı sabit kalıp, ikinci ayağı açıldığında mükemmel bir daire çizer…
Harizmi gittikten sonra işlemeli kutuyu açan kadı, pırıl pırıl parlayan gümüş pergeli görür. Yanındaki pusulada ise şöyle yazmaktadır:
“İki ayağı aynı noktada duran pergel ne işe yarar!”

Dokuzuncu yüzyılda (780-850) yetişen; Harzem bölgesinden çıkıp, zamanın ilim merkezi Bağdat’a yerleşen… Cebir alanında ilk defa eserler kaleme alan, çok ciddi 14 bilim kitabı veren… Yeryüzünün bir derecelik meridyen yayının uzunluğunu ölçmek için uzun zaman çalışan, bilinmeyenli denklemleri çözmenin usullerini tespit eden, matematikte ilk defa sıfır rakamını ve çok daha bilinmezi bulup kullanan, ismi batıya Algorithme, Augrim şeklinde geçen ve hâlâ böyle anılan… Zamanındaki Abbasi halifesi tarafından ihtiyaçları karşılandığı için bütün hayatını bilime adayabilen bu çok itibarlı Müslüman ve Türk bilim adamı ile bir gün tekrar yolda karşılaşan kadı;
“Hediyenize çok teşekkür ederim, der. Ama hukuk ile pergeli bağdaştıramadım. Acaba bu hediyenin anlamı nedir?”
El Harizmi ise şöyle cevap verir:
“Bir insan, benliği ve sevgisi ile iki ayaklı bir pergel gibidir. Bu pergelin ilk ayağı; hırsları, bencilliği, kibri ve bütün insanlık sıfatları ile kendisidir…
İkinci ayağı ise sevgisidir.
Pergelin sevgi ayağı kendisinden ne kadar açılıp, “ben”den uzaklaşırsa, o kadar büyük bir daire çizer. Dairesi büyük olan kişinin Yaradan’ına yakınlığı da büyür. Her kişinin görüşü, bilişi, hizmeti, ilmini ve varlığını kullanışı yine bu dairenin büyüklüğünce olur…
İki ayağı da aynı noktada kalan pergele benzeyen insan, dünya kazancı uğruna yolsuz işler yapabilir…
Mutlu olmak için daireyi gücü yettiğince genişletmek gerektir…
Koyun gibi, sadece yemlendiği dairede kalmak, insan için ne acı bir esarettir!”

Uygunsuz işlerinden ve nefsine uymasından dolayı adı çıkmış olan kadı, bu sözlerin niçin söylendiğini anlar ve kendine düşen payı da alır…
 

Stop
Muammer Erkul
04 Temmuz 2008 Cuma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir