Ve bir an…
Çocuk yüzlü bir elma ile elma yanaklı bir çocuk görür biri birini…
Bu bir an;
Karar, verilmiştir artık!..
Kalın bir gövdenin iç içe geçmiş dalları arasında ve yüksek bir yerlerdedir elma… Ordadır, ama kendini bırakmak istemektedir çocuğun ellerine.
Al yanaklı çocuk ise zıplar, dokunamaz; sıçrar, tutunamaz. Gövdesi kalındır ağacın eğilmez, bükülmez. Yüksek ve budaksızdır bedeni, tırmanılmaz…
Tek yol kalır çocuk için geriye; sallamak…
Ve çocuk yüklenir ağaca;
Elma titrer!..
Tekrar dener sonra ve tekrar, ve tekrar,,, ve tekrar…
…..
Al yanaklı çocuğun iyice kızaran yanaklarından ter damlar artık. Elmaysa sabırsızdır; düşmek için onun avuçlarına…
Elma ve çocuk hep ümitlidir, hep…
Elma ve çocuk, bilmez; vazgeçmeyi!
Sallar çocuk ısrarla ağacın kahverengi gövdesini; bilerek yukarısında inceldikçe çoğalan dallarının, yeşil yapraklarının ve kendine gülümseyen elmalarının olduğunu…
Kızarmış bir elma ile al yanaklı bir çocuğun göz göze nasıl geldiğini gördünüz mü hiç?..
Peki, kızarmış bir elma ile al yanaklı bir çocuğun göz göze nasıl gelmiş olabileceğini düşündünüz mü?..
Sizler gibi, bazen ben de, bir elma ağacı gibi hissederim kendimi;
Hani, ince dallarında al yanaklı elmaları olan…
İsterim ki; sarsılayım…
İsterim ki; bir dokunup geçmesinler altımdan…
İsterim ki; terden kızarmış suratındaki ışıl ışıl gözleriyle bana doğru bakan… Ama asla vazgeçmeyen bir çocuk gibi, ısrarla,, ve inatla sallasın beni okuduğum yazılar…
İsterim ki; sarsılayım!
…..
Onlar beni tekrar sallasın, ben onları tekrar okuyayım; birbirimizin kucağına düşünceye kadar!
Ha içimizdeki dallarda olsun, ha dışımızdaki;
Her elma, al yanaklı bir çocuğun avucuna bırakmak ister kendini!..
Stop
Muammer Erkul
22 Ağustos 2008 Cuma