Enver Abi’ye giderken…
Çok kıymetli hatıralarını paylaştı bir çok kardeşimiz, ağabeyimiz… Bizde böylesi hatıralar yaşamayı ve
bunları yazmayı isterdik. Nasip…
Haberi aldığımızda arkadaşlarla her Cuma günü olduğu gibi yine hasbihal halindeydik. Çay servisi
yapılırken, Gazetemiz bölge temsilcisi Cumali Abi’nin yüzünün şekli değişti, rengi attı. Anladım bir
şeyler var, içeri odaya geçtik. "Abi hayırdır?" dedim. "Abi bir şey var ama teyit etmeye çalışıyorum"
dedi Cumali Abi. Birkaç telefon görüşmesi yaptı, ama suskun hala, bir şey var ancak söyleyemiyor. Dili
varmıyor belli ki… "Abi, teyit ettiniz mi?" diye soruyorum, cevap yok. Neden sonra Mehmet Ali Abi’ye
sormak geldi aklıma. Vakit geç arasam mı aramasam mı kuşkusu, Cumali Abi’ye "Arayayım mı?" diye
danıştım, "Vakitte geç ama" diyerek." Abi şimdi aramayacağız da ne zaman arayacağız?" dedi sadece
ve telefonu çevirdim. Efendim Selamün aleyküm der demez "Başın sağ olsun" oldu cevap. Başımız
değil de dünya sağ olsa ne olur ki… Cumali Abi’ye döndüm ağlıyor. Telefon trafiği derken ne zaman
Cenaze Namazı kılınacak suali belirdi zihnimde. Cumali Abi "Ben arkadaşlara haber vereyim" diyerek
yaşlı gözle içeriye doğru yöneldi. Ben geçmedim. Şimşek çaktı sanki zihnimde. Cenaze namazında
muhakkak bulunmalıyım diye düşünerek bilet almak için havayolları şirketini aradım. Zira bir çok
arkadaş gitmek isteyecekti eminim. Ve bilet bulunamayabilirdi. Biraz bencillik ettim zannederim. Ve
biletimi aldım. Sonra geçtim içeriye hemen arkadaşlar organize olmuşlar ve Enver Abi için bir çok
okuma planlamışlardı. Sonra Cenaze namazı için ne yapılacağı konuşulmaya başlandı. Uçakla
gideceğim diyenler, abi bir otobüs kiralayalım diyenler, arabayla gidelim diyenler. Çok ciddi mazereti
olmayan herkes bir şekilde gitmenin derdinde velhasıl. Benim içim ferah biletimi almışım. Eğer
beraber gitmek yönünde bir karara varılırsa en fazla biletimi iptal ederim. Nasılsa yer kalmadı
diyemezler uçak şirketleri. Ben uçak kalktığı müddetçe gidecekler arasındayım. Sonra araçlarla
konvoy halinde gitme yönünde karar alındı. 3 araç çıkacaktık yola. Arabayla gelemeyecek olanlarda
telefonlara sarılıp yer ayarlıyorlardı uçaktan. Yok denmesin kimseye diye biletimi iptal ettirdim
bende… Sonra herkes evlere gitti apar topar. Hazırlıklar yapıldı ve zannederim 2 saat sonra yola
çıkıldı. Akılda tek düşünce inşallah zamanında varırız. Dualarla, Enver Abi’den bahisle geçen bir
yolculuk. Ulaştık İstanbul’a ama trafik sıkıntı. Nasıl yetişeceğiz ki? Bilenlere soruldu trafiğin yoğun
olmadığı güzergah belirlendi. Hepimiz İstanbul’un yabancısıyız… Paldır küldür gidiyoruz. İnşallah
yetişiriz diye. Önde giden mihmandar araç söylenen yolu şaşırmış meğer inince öğreniyoruz. Farklı bir
yere dönmüşüz. Ancak Allahü tealanın hikmeti yanlış yoldan doğru yere gelmişiz, üstelik trafiğe
takılmadan… O keşmekeş İstanbul trafiğinde yanlış yerden dönüp yolu şaşırmamıza rağmen akıcı
trafikte seyrettik hamdolsun. Hemen bir cami yanında park ettik. Öğlen namazı eda edildi. Ve tekrar
hareket. Hedef Eyüp… Vardık Eyüp Kabristanının önüne güvenlik görevlisine bin bir rica minnet
araçları çektik park yerine. Saat 15.30. Tam ikindi vakti girdi yani… İner inmez herkes başladı
koşmaya. Meğer biraz uzakta park etmişiz. Dizlerimde derman kalmadı derler ya, ben işte o zaman
anladım bu ne demek. Dizlerimden aşağısı nasıl ağrıyor koşmaktan. Ne kadar koştuk bilemiyorum.
Kalbimde dua nefes nefese… Ya Rabbi ne olur mahrum kalmayalım. Koşuyorum geldik Eyüp Camisinin
kıyısına köşesine… O da ne buradan giremezsiniz. Güvenlik önlemi… Ne yapacağız. Koşmaya devam
tabii ki… Ne kadar koştuk bilemiyorum. Ama sonunda cemaate ulaştık. Ayakta duracak takat kalmadı.
Ama bir huzur var ki içimde. Şükrediyorum, şükrediyoruz hamdolsun yetiştik diye… Ve bulunabildik
cenaze namazında… Nimet… Nasipliymişiz hamdolsun. Allahü teala şefaatine kavuştursun.