Hakk’ın rahmetine kavuşan ve ebedî istirahatgâhına; dualarla, gözyaşlarıyla tevdi edilen, değerli patronum, saygıdeğer arkadaşım ve sevgili Enver Ören Abi’yi yitirmenin dayanılmaz üzüntüsü içinde, bu satırları ard arda getirmek zor oluyor.
Gerçekten de; Türkiye “Enver Abi”yi unutmayacak.
“Enver Abi”nin; insan sevgisine dayalı söylevleri, inançlı görüşleri, yapıcı direktif ve uyarıları, zaten akıl ve gönüllerde nakşedilmiş bulunuyor.
“Enver Abi”nin Hakk’a yürümesinden sonra ve önce çok güzel sözlere, çok anlamlı yazılara tanık olmak insanı ferahlandırıyor.
Rahmetliyi yakından-uzaktan tanıyan binlerce kişinin yanı sıra akraba-dostlarının teessür ve duaları da, “Enver Abi”nin ne kadar sevilip sayıldığının bir nişanesi olarak parıldıyor.
Ne var ki; “Enver Abi”nin yanı başında senelerce çalışan bir kişi olarak, çok sayıda olaya ve anıya sahip olmanın, hem sevincini hem sorumluluğunu hem de elemini çekenlerin içinde olmak, manevi bir sorumluluk da yüklüyor.
Özellikle, Türkiye Gazetesi’nde geçirdiğimiz 13 yıl gibi uzun süre gözlerimizin önünden bir film şeridi gibi gelip geçiyor.
1986 yılında intisap ettiğimiz Türkiye Gazetesi’nde aralıklarla da olsa tam 4 defa Genel Yayın Müdürlüğü görevinin “Enver Abi” tarafından bize “emanet” edilmesinin onuru, meslek hayatımızı adeta taçlandırıyor.
Belki de Babıali’de bir ilki gösteriyor.
Türkiye Gazetesi’nin, tam 1 milyon 270 bin ile yaptığı traj rekorunun hala kırılamadığının tatlı hatırası bizlere gurur veriyor.
Her şeyden önce; bize güvenerek, çok önemli saydığımız görevi tevdi eden “Enver Abi”ye şükran borcumuzu ödemiş olmanın rahatlığı da bambaşka bir haz oluyor.
Ülkemizin uzun yıllar çimentosu sayılan Türkiye gazetesinde tam 4 defa, 13 gibi yıl uzun bir süre Genel Yayın Müdürü olabilmenin, gerektirdiği vecibe ve sorumlulukları hatta başarıları gerçekleştirmenin huzuru içinde mesleğimizi ifa ederek günlerimiz geçiyor.
Türk basın tarihinin önemli kilometre taşlarından biri olan Türkiye Gazetesi’nde geçirdiğimiz çoğu tatlı heyecanlı ve çetin günlerde yaşananlar aslında kültür ve fikir hayatımızda yeri doldurulmayacak değerli yazarların izleri adeta abideleşiyor. “Enver Abi”yi de, ebedileştiriyor.
Bu arada; değerli emaneti bıraktığı biricik oğlu Mücahit Ören’den, tabii ki, bayrağı dalgalandırmaya devam edeceğinin işaretleri yıllarca alınıyor.
Yeri gelmişken; “Enver Abi” ile yıllardır çok arzu ettiği “Umre ziyareti” için “Kutsal Topraklar”a birlikte yaptığımız seyahati de anmamız gerekiyor.
Ebediyete intikal eden bütün yazar, muhabir ve yöneticilere Yüce Allah’tan rahmet dilerken, son sözümüz, nurlar içinde yat “Enver Abi” oluyor.
Kenan Akın (Yeniçağ / 24 Şubat 2013, Pazar)
2013-02-27