İhlas ile çıktı yola… Enver Ağabey, “Hayatımın anlamı” dediği Türkiye Gazetesi’ne bir ömür harcadı. Ne acılar, ne sıkıntılar, ne baskılar gördü de, ilkelerinden milim sapmadı. Elbette bunun bir bedeli vardı. Şimdi 43 yıl geriye gidip, bunları anlatma zamanı…
***
Bir gazete çıkarmak için önce zengin bir sponsor bulunur. Onun parası bitinceye kadar yayına devam edilir… Sonra harcanacak parası olan başka birine satılır veya adı yadigâr kalır, gazete çöplüğündeki yerini alır.
Bir Bab-ı ali klasiğidir bu…
Gelelim Türkiye Gazetesi’ne…
Yıl 1970… Taze demokrasimize ayar üstüne ayar yapılan, dindarlara “yabancı” gözüyle bakılan yıllar… Doktorasını bitirmek üzere iken fakülteden ayrılan genç akademisyen Enver Ören, son asistanlık maaşı ve fakir, ama idealist birkaç arkadaşı ile bir gazete çıkarmaya karar verir. Bu beş temel direkten biri de rahmetli Mahmut Genç amcadır. Mahmut amca o günü, yıllar sonra “Enver abi ‘gazete çıkaracağız’ dedi. Ben de bir yerden kredi filan bulundu zannettim. Meğer 500 Lira ile başlıyormuşuz. Çok şaşırmıştım…” diye anlatır. İşte Hakikat Gazetesi, 22 Nisan 1970 günü bu şartlarda yayına başlamıştır. İlk nüshada yer alan “Önce Demokrasi” başlıklı makalede, “Niye yeni bir gazete?” sorusunun cevabı şöyle ilan edilir:
43 YILDIR GEÇERLİ…
“Hakikat, Millet Meclisi’nin kuruluşunun yarım yüzyılını doldurduğu bir tarihte yayın hayatına atılıyor. Bu bir tesadüf değildir. Böyle mutlu bir günün arefesinde çıkmayı, demokrasiye yürekten bağlı olduğumuz için istedik.
……..
Kaynağımız, dayanağımız Hakk’a bağlılık ve hakikate hizmettir. Bu sebeble görevimizin başında, önce millî hâkimiyeti ve demokrasiyi korumak gelmektedir. Milletin bekâ şartı saydığımız bu rejimi, bugün çok karanlık akıbetlere doğru sürüklemek isteyenler var.
……
Kanaatimizce bu karışık ortamda en büyük sorumluluk basına düşüyor.
……
Milliyetçiliği, Türk milletinin bütünlüğüne ve demokrasi içinde yükselmesine yardımcı bir vasıta saymaktayız. Bunun dışında, bölgesel, ırkçı, bölücü akımları milliyetçilik gibi göstermek, hem çağımızın sosyal adalet ve insancılık anlayışına, hem de bu memleketin yüksek menfaatlerine uymaz. Din ve vicdan hürriyetleri hususundaki düşüncemiz ise açıktır. Türkiye bir Müslüman memleketidir. Ama hemen belirtelim ki, O’nun yeri politikanın dışında ve üstündedir. Bu sebeble, onu şu veya bu şekildeki siyasete âlet etmek veya rejimlerden herhangi birinin kalıbına uydurmaya kalkmak, aldanmaların en büyüğüdür.”
Deklare edilen bu ilkelerin isabet derecesini anlamak için 43 yıl sonra Türkiye’nin neleri tartıştığına bakmak yeterlidir. Peki Türkiye Gazetesi, bu hedeflerinden sapmadan yola devam edebildi mi? Birlikte bakalım…
İslamiyet konusundaki hassasiyet, Türkiye Gazetesi’nin yayın hayatı içerisinde esen fırtınalara rağmen zerre eksilmeden bugüne kadar gelmiştir. Bugün, değişen Türkiye’de “yükselen değer” haline gelen muhafazakârlık eskiden bu kadar ‘cazip’ karşılanmıyordu. Oysa Türkiye Gazetesi, yayına başlarken topu topu 8 sayfasının ikisini, dini bilgilerin yer aldığı “Bizim Sayfa”ya ayırmış ve bu sayfayı her türlü baskı ve tehditlere rağmen yayın hayatı boyunca muhafaza etmişti. Hiçbir siyasi ve ideolojik mesajı olmayan, sadece muteber İslam alimlerinin yazdıklarını nakilden oluşan bu sayfa, sanki “ülkeyi koruma ve kollama görevi”ni düzenleyen 35. maddenin en önemli muhatabıymış gibi sık sık gündeme geldi. Enver Ağabey ise bu sayfaları en önemli görev olarak görüyor ve bütün baskılara karşı duruyordu. Nitekim, 28 Şubat sürecinde “Dini sayfalara son verin” baskısı yapan paşalar, Enver Ağabey’den aldıkları “Gazeteyi kapatırım, ama o sayfaları kaldırmam” cevabıyla irkiliyordu. “28 Şubat sürecinde dik duramadınız” diyenlerin kulakları çınlasın…
***
Gazetelere en çok reklam veren, fakat tirajımızın 1 milyonu aştığı bir dönemde bile bizim gazetemizi boykot eden, sebebi sorulduğunda ise “O sayfaları kaldırırsanız ilan veririz” şartı koşanlara Enver Ağabey’in verdiği cevabı da biliyoruz.
YARIN: HEM SAĞDAN HEM SOLDAN VURDULAR
ALBÜMÜMDEN SEÇTİKLERİM
Kimi hayata veda etti kiminin saçları ağardı
Yıl 1994… İstihbarat Servisimizin cefakâr muhabirleri Enver Ağabey ve çok sevdikleri “Ethem Baba”larıyla birlikte. Bu fotoğraftakilerin kimi göçüp gitti, kimi ağarmış saçları ile hizmete devam ediyor.
Onlar “Hakikat”ten, “Türkiye”ye uzanan yolun yolcularıydı. Kimi menzile vardı, kimi yola devam ediyor…
Kalyon hatırası… Değerli yazarlarımız ve Enver Ağabey, hepsi Hakk’a yürüdü…
Enver Ağabey’i çocuklar da çok severdi… O da çocukları…
Osman Yufkayürek’in Gülistan Oteli ve (şimdi benzemese de) tanıdık simalar…
Yazı İşleri ekibimizin bir zamanlar sık sık yaşadığı mutluluk…
O patron değildi… Bir ağabey, bir babaydı… Öyle severdi bizleri…
Ayhan Songar son nefesine kadar gazeteyi bırakmadı, Enver Ağabey de onu…
Nuh Albayrak (1 Mart 2013 Cuma / Türkiye)