Enver Abi’li hatıralar (Sadık Söztutan – Enver Ağabey)

 

Enver Abi unutur mu?

1992 senesiydi. Gazetenin Spor Müdürüydüm. Telefon geldi, “Enver Ağabeyler çağırıyor” diye…
Merdivenleri üçer beşer çıktım.
“Gel” buyurdular.
Oturdum.
“(Genel Yayın Müdürü) Kenan Akın geldi, enflasyon sebebiyle maaşların düşük kaldığını söyleyip zam istedi. Onlara (Yazı İşleri’ne) zam yaptık. Siz kenarda kalmayın, size de zam yapalım” deyip, bizim ekibin yeni maaşlarını elleriyle yazdılar.

Xxx

Sendika ne işe yarar?

Yine 90’lı yılların başlarıydı.
Bazı gazeteler greve gitmişti.
“Sendikacılığı hiç anlamıyorum” dediler. “Bir başkası benim çalışanımı benden daha fazla mı düşünecek? Ne saçma şey!”
(Gerçekten de yöneticilerin yılbaşında yaptıkları %50 maaş zammını beğenmeyip “Arttırın” dediği başka gazetelerde bile haber olmuştu.) 

Xxx

Kravat…

Öyle samimi, öyle içtendiler ki, yanlarında kendinizi özel hissederdiniz.
Bir gün çağırdılar, masalarının solundaki en alt çekmeceyi açıp, “Seç” buyurdular. Kravatlar vardı. İlk elime geleni aldım. 
Kullanmaya hiç kıyamadım.

Xxx

Vekil etmek…

1983 yılıydı. Mehmet Çetin Doğanalp Abi aradı. 
“Enver Ağabey çağırıyorlar, koş!” dedi.
Nefes nefese geldim, Çetin Ağabeyle birlikte odalarına girdim.
“Zengin insanlar zekât ve fitre getiriyor. Onları fakirlere dağıtabilmem için bir fakirin beni vekil etmesi lazım. Beni vekil eder misin?” buyurdular.
“Ederim efendim.”
“Zekât, fitre almaya seni vekil ettim diyeceksin.”
“Zekât, fitre almaya sizi vekil ettim.”
“Sizi değil, seni.”
“Zekât, fitre almaya seni vekil ettim.”
O yıl zenginden alınıp fakire dağıtılan bütün sadakaların “benim üzerimden” geçmesinin sevabı, bu cümleyi kurmanın zorluğunu ortadan kaldırdı.

 Nuh Bey’in “kopuşu”

Efsane Muhasebe Müdürümüz Mahmut Genç Ağabey, bir gün servisimize tele
Nuh Bey korka korka gidiyor, “İşime son verilecek, hesabım kesilecek” diye…
Nitekim korktuğu başına geliyor; Mahmut Ağabey hiç konuşmadan çekmecesini açıyor, Nuh Albayrak’a bir zarf uzatıyor. Albayrak da konuşmaya korkarak zarfı biraz aralıyor; içinde bir yazı ve bir miktar para…
Boğazı düğümleniyor, konuşamadan dışarı çıkıyor. Yılları bu değerli müessesede geçmiş, kolay değil. Hızla sağa kıvrılıp helâya giriyor. Parayı saymadan önce “tebligat” kâğıdını çıkarıp elleri titreyerek okuyor.
Ve gerçekten de kısa metni bitirdikten sonra oracıkta hıçkırıklara boğuluyor. Yazı şöyle:
“28.06.1993 tarihinde bilgisayar sistemlerimizdeki arıza yüzünden bütün sayfaları machintosh klavyeleriyle yazarak gazeteyi aksatmadan okuyucumuza ulaştırdığınız için teşekkür ve dua eder, gözlerinizden öperim. Enver Ören.”

Sadık Söztutan

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir