Enver Abi’li hatıralar (Sadık Söztutan – Hüznün Sultanı)

 
"En büyük" ağabeyimin çok farklı özellikleri vardı. 
Bunlardan biri de çocuklara isim koyma meselesi… Akıl sır ermez! 
İnsanlar onun bu özelliğini bildiği için, çocuğu, torunu olan ondan isim vermesini istirham ederdi. 
Mesela tarihçi dostum Gazanfer, oğluna isim sormak için telefon etmiş, şu cevabı almıştı: 
– Ahmet Yesevi olsun. 
Ee? Bunda şaşıracak ne var? 
Şu: 
Gazanfer Hoca, o sırada çalışma masasında Ahmet Yesevi hazretleri ile ilgili doktora tezi hazırlıyordu! 
Önünde duran son yazdığı satırları ağzı açık okudu: "Ahmed bin Muhammed Yesevi, Yusuf-i Hemedani’nin üçüncü halîfesidir. Buhara’da dersler verip, sonra Türkistan’a gitti…" diye devam ediyordu. 
*** 
Ali ağabeyin oğlu olmuştu. Hanımı, komşularının oğlu Serhat’ın ismini çok seviyordu. Da, Ali abi, "Soracağız, ne gelirse odur" dedi. 
Sordular. 
– Bir oğlumuz oldu, ellerinizden öper. 
– Allah bağışlasın. İsmini Serhat koydum. 
*** 
Fatih abimiz kızı için isim sorarken hiç aklında olmayan bir cevapla karşılaştı: 
– Mukadder. 
Çocuk büyüdükçe zihinsel ve bedensel engelli olduğu anlaşıldı. 
Mukadder, "Kaderine razı" demekti. 
*** 
Allah selamet versin, Bahattin abi geldi aklıma… Oğlu olmuş. Hanımı "Babamın adını koyalım, Faruk olsun" diyor. Bahattin Abi "Benim babamın isminin nesi var, Ahmet olsun o zaman" diye diretiyor. Eh, çözüm mercii olarak ağabeyime soruyorlar, herhangi bir isim belirtmeden. Cevap: 
– Ahmet Faruk olsun. 
*** 
Alaattin abi, yeğeni için isim sormak üzere kapısını çalıyor. İçeri girmeden kapı ağzından: 
– Bir erkek yeğenim oldu da, isim soracaktım, diyor. 
Ağabeyim bir süre sessiz bekliyor. Derin bir nefes alıp dışarıyı, uzakları seyre dalıyor pencereden… Alaattin Abi bu sessizlikten korkuyor. Abim tekrar derin bir nefesle dönüyor: 
– Abdülvahap olsun… Abdülvehhâb-ı Şaranî, hüznün sultanı… 
(Sonrasında hüzünlü şeyler oldu.) 
*** 
Muaviye abimiz de ilk oğula kavuşmanın heyecanı ile ağabeyimin kapısına gidiyor, "Bir isim isteyecektim" diye… 
Keyifle cevaplıyor abim: 
– Hüseyin olsun… İkincisi Abdülhakim olur, üçüncüsü Fehim olur… 
Arka arkaya üç oğlu oldu Muaviye abinin, isimleri önceden verilmiş, Hüseyin, Abdülhakim ve Fehim… 
*** 
Şimdi bütün bu isimler, onun sevgili çocukları, gözleri yaşlı, yüreklerinde acı, ağabeyimin ruhuna duacı…


Sadık Söztutan
 (Türkiye / 24 Şubat 2013, Pazar)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir