Bu haftaki (12 Eylül 2013) ESKADER toplantısı karikatür üzerineydi ve çok güzel, verimli geçti.
Tanınmış simaların da hazır bulunduğu Perşembe toplantımızda karikatürist Osman Suroğlu ile çizgi dünyası hakkında konuştuk…
Aşağıda hem gecenin fotoğraflarını ve hem de (Sanatalemi’nden) Elif Sönmezışık’ın toplantıyı anlatan satırlarını bulacaksınız.
Hâlâ Kendimi Geliştirmeye Çalışıyorum
ESKADER’in düzenlediği Bâbıâli Sohbetleri’ne konuk olan karikatürist ve ressam Osman Soruoğlu, “Çizgide en güzeli ve yeniliği yakalamak için hâlâ çalışıyorum.” dedi.
Elif Sönmezışık (Sanatalemi.net)
Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği’nin (ESKADER) her hafta perşembe günleri Timaş Kitapkahve’de düzenlediği Bâbıâli Sohbetleri’nde bu hafta karikatürist ressam Osman Soruoğlu, çizerlik sanatı, karikatür ve bugünkü Türkiye’de çizmeye ve çizerliğe verilen değer konusunda görüşlerini paylaştı. Kendi çabaları ile herhangi bir profesyonel eğitim alma ihtiyacı duymadan günümüzün sayılı çizerleri arasına katılan Suroğlu sohbetini, yine ressam ve karikatürist olan Muammer Erkul yönetti. Program dinleyicilerin de sık sık sorularının ve görüşlerinin katkısı ile samimi bir sohbete dönüşürken, bu diyaloglar esnasında basın ve yayın dünyamızın karikatüre bakışı değerlendirildi, geçmişte gazetelerin başköşesinde bulunan yerine nasıl dönebileceği konusunda fikir yürütüldü, çözümleri tartışıldı.
ANADOLU VE İSTANBUL ARASINA SANAT KÖPRÜSÜ
ESKADER Başkanı Mehmet Nuri Yardım programın açılış konuşmasında, İstanbullu sanatkâr ve yazarların yine kendi şehrindekilerden haberdar olduğunu, Anadolu’dakileri tanıyamadığını belirterek Osman Suroğlu’nun Sakarya’da yaşayan ve sanatını orada sürdüren bir sanatçımız olduğunun altını çizdi. Anadolu’da meydana gelen sanat hareketliliği ile bir köprü kurmak gerektiğini belirten Yardım, “Artık bu ayrımın olmaması gerekir. Oradaki değerli büyüklerimizi de tanımamız gerekiyor. Suroğlu çizgisi ile büyük hizmet vermiş bir sanatkâr. Vehip Sinan ve Gürbüz Azak neslinin devamı. Kendisini en çok Zafer dergisindeki çizimleri ile tanıyoruz.” dedi. Programı yöneten ressam ve karikatürist Muammer Erkul, çizerliğin günümüz şartlarında ekstra bir durum olduğunu belirterek Osman Suroğlu’nun inşaat mühendisi olup da çizerliğe ilgi duymasını ilginç bulduğunu dile getirdi. Suroğlu’nun 30 kişisel sergisi ve ikisi kolektif çalışma olarak 12 kitabı bulunduğuna da dikkat çeken Erkul, Romanya’daki 20 çizerden biri olarak anılmasının da büyük bir başarı olduğunu ifade etti. Suroğlu’nun sergiden sergiye adının duyulduğunu ve çizerliğe bir sanatçı duyarlığı ile gönül verdiğini söyleyen Erkul, çizerliğe geçiş hikâyesini anlatması için sözü Osman Suroğlu’na bıraktı.
ZORLA İNŞAAT MÜHENDİSİ…
Elazığlı olan Osman Suroğlu, doğup büyüdüğü şehirde yalnızca mühendislik ve veterinerlik fakültesi olmasından dolayı lise yıllarından itibaren çizerliğe başlamasına rağmen inşaat mühendisliği bölümünde okuduğunu anlatan Osman Suroğlu, bunun mecburi bir eğitim süreci olduğunu ve hiçbir zaman mühendisliği sevmediğini belirtti ve çizerliğe başlama hikâyesini şöyle anlattı:
“Resimde çok başarılıydım. Lise ikinci sınıfta Günaydın gazetesinin verdiği Ustura dergisini takip etmeye başladım. Oradaki karikatürlerden etkilendim ve çizmeye başladım. İlk karikatürüm 1975 yılında Gırgır dergisinde yayımlandı. Yeni Asya gazetesine gönderdiğim karikatürler de yayımlanıyordu. İlk yıllarımdan itibaren Semih Balcıoğlu’nu çizgide örnek aldım. Benim ustam oydu. Sonra kendi çizgimi oluşturdum. Bayındırlık Müdürlüğü için Adapazarı’na tayinim çıkınca mesleği bir süre sonra bırakmama rağmen oraya yerleştim veZafer dergisinden gelen teklifle yayın dünyasına girmiş oldum.”
“TEK TEK OKULLARI DOLAŞTIM”
Çizmekten kaynaklanan bir ihtiyaçtan dolayı sıkça sergi açtığını söyleyen Osman Suroğlu, 6 yıldır Adapazarı’nda çizgi kursu verdiğini dile getirdi. Sakarya İl Millî Eğitim Müdürü ile şehrin bütün orta öğretim düzeyindeki okullarını tek tek dolaşarak çizgi ile karikatürü tanıttığını kaydeden Suroğlu, “Sonrasında aileler büyük ilgi gösterdi ve gelen talepleri değerlendirerek belediyenin sağladığı imkânlarla ücretsiz kurs vermeye başladım. Bu okul gezilerinin ardından resim öğretmenleri de gelip eğitim almak ve öğrendiklerini öğrencilerine öğretmek istediklerini söyledi.” dedi. Aynı zamanda bir süredir belediye ile bir mizah dergisi hazırladıklarını ve ücretsiz dağıttıklarını anlatan Osman Suroğlu, hâlâ kendini geliştirmeye çalıştığını belirtti. Karikatür ile ilgili bir ders olmadığına ve üniversitelerde bir bölüm bulunmadığına dikkat çeken bir dinleyicinin tespiti üzerine Suroğlu, böyle olmadığından karikatürün yaygınlaşmadığını, Milli Eğitim müfredatından karikatürün ders olarak bulunmasına rağmen öğretecek kimse olmadığından öğretilemediğini belirtti. Eskiden edebiyat dergilerine de desenler çizdiklerini anlatan Suroğlu, artık bu geleneğin terk edildiğini de sözlerine ekledi.
MİZAH CİDDİYE ALINMALI
“Sanat bir meslek değildir, bir uğraş ve hayat tarzıdır.” diyen Osman Suroğlu, bir kişinin mutlaka bir sanat dalı ile uğraşmasının çevreye büyük bir katkı olduğunu vurguladı. Ailelerin karikatüre sıcak bakmamasının günümüz karikatür dergilerindeki ‘mizah kirliliği’nden kaynaklandığını, oysaki hemen hemen bütün iyi çizerlerin yazar kimlikli ve zeki adamlar olduğunu, Oğuz Aral devrinin karikatüre bir kimlik kazandığını ve bugün o disiplinin yok olduğunu belirterek görüşlerini ifade eden Muammer Erkul, “Mizahî çizgiyi ciddiye alacak insanlar gerekiyor. Zeki insanların yeteneği ve potansiyeli doğru değerlendirilmeli.” dedi. Artık gazetelerin birinci sayfalarında karikatür olmadığının hatırlatılması üzerine, karikatürlerin gazetelerdeki rolünün çok önemli olduğu dile getirildi ve Erkul yeniden bu geleneğin başlaması için gazetelere okuyucu baskısının şart olduğu konusunda görüşünü ifade etti. Kişisel çabalarla karikatürü gündeme taşıyabileceğimizi anlatan Muammer Erkul, şu anda yaygın olan karikatür örneklerinin çok kötü olduğunu ve sanatkâr çizerlere sahip çıkılması gerektiğini belirtti. Dinleyiciler arasında bulunan Zaman Gazetesi Eski Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Gökçe Vehip Sinan ile ilgili hâtıralarını anlatarak gazetelerin ilk sayfasında karikatür bulunmasının zorunluluğu konusuna katıldığını belirtti.
“KARİKATÜR AĞLATABİLİR DE”
Bir dinleyicinin meşhur çizgi karakteri ve Filistin’deki direnişin sembolü olan “Hanzala”yı nasıl değerlendirdiği sorusu üzerine Osman Suroğlu, “Karikatür ağlatabilir de. Sadece mizah alanına hizmet etmez. Hanzala bunu başardı. Çok güzel bir örnektir.” dedi. Karikatür kursuna ilk defa gelen çocukların şiddet içeren çizimler yaptıklarına dikkat çeken Suroğlu, bu durumun bilgisayar oyunlarından kaynaklandığını ve zamanla düzeldiğini ifade etti. Karikatür öğrenmek isteyen çocukların muhakkak bir hoca bulması gerektiğini anlatan Osman Suroğlu, beğendiği bir çizeri bulup takip ve taklit ederek ve bol bol okuyarak da bunu başarabileceklerini belirtti. Programın sonunda Mustafa Erdem’in okuduğu aşr-ı şerifin ve Ahmet Yüter’in Osman Suroğlu’na özel kaleme aldığı manzum duasını okumasının ardından hâtıra fotoğrafları çekildi. Programın sonunda Osman Suroğlu’nun eserleri, dinleyicilere armağan edildi.
Fotoğraflar
Mustafa Demirci
12 Eylül 2013 Perşembe, Cağaloğlu Timaş KitapKahve ESKADER toplantısı sonrası
O toplantıda çekilmiş bol miktarda fotoğraf bu linte:
http://www.eskader.net/haberler/hala-kendimi-gelistirmeye-calisiyorum.html
Haberin Sanatalemi’ndeki linki
http://www.sanatalemi.net/haber.asp?ID=1291
.
Burada yazılanları okuyunca aklıma bir arkadaşın kızının söylediği söz geldi. Karikatür çizmeye çalıştığını duyunca okulda resmin iyi mi diye sormuştum. “Çok iyi değil de, karikatüre yeter” demişti. Yani karikatürü eğri büğrü çizgilerden ibaret sanıyor ve öyle çizgileri yeter görüyordu.
Genç karikatür çizeri arkadaşlar kusura bakmasınlar ama gerçekten çizgileri çok özensiz. O kız çocuğu gibi çizgilerini “karikatüre yeter(!)” görüp daha özenli çizmeye zahmet etmiyorlar mı acaba?
Fatma