Karanlıktı… Hayır, “ben” karanlıktaydım! Bir ışık gördüm; hem ırak hem yakın… Bir ışık gördüm; zayıf gibi kuvvetli, ince gibi kalın!.. Veya, bazen görünüp bazen kaybolan; bazen büyüyüp bazen küçülen; bazen elle tutulurcasına şurda gibi ve bazen de yok kadar uzak!..
…..
Gece olur mu daha karanlık; insanın kendi karanlığından?..
İşte, bendim karanlıkta olan, gördüğümde gökteki ayı.
Ben, kendi içimdeki karanlığımda, kendi kendimle toslaşınca, iki “ben” peydah oldum kendimden; her biri diğerinden ayrı düşünen…
Dedim ki, bir benle:
“Bu ay, bu nurdan madde, muhhhteşem!.. Bu ay, akıl almaz bir ışık kaynağı; ki bütüün ayağı toprakta sürünenlerin ilhâmı, vazgeçilmezi… Bu ay, bundan böyle kılavuzumdur benim!..”
Yanıldım.
…..
Ardından hemen atılıp, diğer benle dedim ki;
“Bu ay beş para etmez… Bu ay, ayağımla ezdiğim şu topaçtan bile değersiz taş ve toprak yığını… Bu ay, en karanlık gecelerde bile bakmaya değmez!..”
…..
Gene yanıldım…
Şimdi, ben “SANA” bakarken karanlığın içinden…
Ve bilirken, benim duramadığım açılarda bulunup; parıl parıl bana ışık yansıttığını… Nasıl bakabilirim senin kirine, tozuna, saçının tıraşına?..
Veya ben, ışığı benden bilip, yüzünü bana dönenleri görünce; nasıl unuturum çiğnenen toprak kadar bile değerim, bereketim ve hükmüm olmadığını?..
Seni bilmem, ama ben; “kendimdim” karanlıkta!..
Ve işte tam burda durduğum için… Yani, yansıyan ışığı değil; “ışığı KİMİN yansıttığını” düşündüğüm için yanılan bendim…
…..
Ve de, unutan bendim;
İnsanın, kendi karanlığından daha koyu gece olmayacağını!..
………
(NE HOŞ DEĞİL Mİ; bütün “sen”leri “BEN” olarak yazışım, ve senin de bütün “SEN”leri “ben” olarak anlayışın?..)
Stop
Muammer Erkul
02 Aralık 2001 Pazar
Hazine sandığından bir nâdide parça…
Yüreğinize sağlık efendim
ZÜHRE