Gerinmelisin içimde!
Sarı saçlarını derin karanlığımın ortasında savuran bir mum gibi içimde yanışını, iki uzak kıta arasında çalkalanan turkuvaz rengi sular söndürür yine…
Ve yine o sular söndürür ancak!
Çağırırsın; halbuki ben beklerim kayıp bir ada gibi yeşil sahillerimle seni.
“Bul, derim…
Bul beni!..”
Öyle bir fırtınadır ki umduğum; seni alıp bana veya beni alıp sana fırlatsın…
Güneşi ve İstanbul’u en güzel gören sahilde sen beni fırfırlı bir şemsiye gibi başının üstünde gezdiresin…
Ve ben pembe çiçekli bir mendil gibi seni göğsüme doldurayım. Ya da dikenlerinden soyunmuş bir gonca gibi öpeyim, koklayayım ve kulağıma koyayım.
Susuzluğuma umman olasın…
Bir çeşmibülbül sürahi gibi akıtasın içime içinde ne varsa;
Benden dolup, bana dolasın…
Duvarlardan duvarlara serilen halılar gibi…
Dağlardan dağlara yayılan çimenler gibi…
Ve denizler gibi gerinesin içimde!..
Bir mum gibi…
Sarı saçlarını derin karanlığımın ortasında savurur gibi içimde yanışını;
İki uzak kıta arasında dövünen turkuvaz rengi sular söndürür yine…
O sular söndürür ancak!
——————————————————–
POSTA KUTUSU
Sıcacık kalpler
Aynı havayı soluyup da bir türlü tanışamadığım hayal adama selâm;
Merhaba Muammer Abi;
2 Kasım 1998 Pazartesi Olay TV’de çıkan Süleyman Eldeniz’in Heybe adlı programını izledim. Bu programda yazılarınızın ilk çıktığı anlarda okurlarınızdan iyi ya da kötü bir tepki almak istediğinizi söylediniz. Köşenizi yaklaşık iki yıldır okuyorum. Sevgi ailemizin temellendiği o ilk yıllarda sizinle beraber değildim. Ama artık ben de sizdenim. Biraz geç de olsa ben de bir tepkide bulunabilir, kalbimin atışlarını size hissettirebilirim.
Programda “yeni bir tarz açtım ve bu tarzın en iyisiyim, daha da iyisi olacağım, bölüm aralarına koyduğum bu kalpler dünyanın hibir yerinde yok” dediniz. Evet doğru dünyanın hiçbir yerinde hiçbir yazar, köşesindeki yazıya böyle kalpler koymamış, zaten birçok yazarın kıymeti ölünce anlaşılmış. (Ölmeden önce de anlaşılabilir tabii) Zaten esas olan, yazının ortasına kara kalpler koymak yerine yazı aralarına dolu dolu yürekler serpiştirmek değil mi? Evet belki şimdiye dek hiç kimse yazılarının arasına kalp şekilleri koymadı. Ama okurken onların yazıları arasındaki o serpiştirilmiş yürek kırıntılarını yudum yudum tatmadık, o anlatılmaz hazzı almadık mı?
Ayrıca ben sizin yeni bir tarz açtığınıza da inanmıyorum. Zaten bir yazınızda kendiniz söylemiştiniz. Sevgi ailemizin temellerinin çok öncelere dayandığını kimbilir belki onu da “umurumdasın” yazısı gibi farketmemişsinizdir. Kısaca vardan bir şeye yeni şekiller vererek ortaya bir eser çıkarmışsınız. Yani ortada yeni bir tarz açma olayı yok! Bu tarzın en iyisi olduğunuza gelince bırakın da onun takdiri bize kalsın. Yani biz okurlara… Bırakın da eğer bir başarınız varsa “tevazuunuzun ardında hissetsin bunu insanlar.” Bırakın, onbinlerce mektup aldığınızı söylemeyin, neyin ne, kimin ne olduğunu biliyor zaten insanlar. Bizi tanıyor, köşemizi seviyor. Hem hangi yazarın ne kadar mektup aldığı belli… Mektup almadan da sevilebilir bir yazar ve sevilmeden de mektup alabilir. Ayrıca programda “sevgi ailesi derler bizim okurlar stop köşesine” şeklinde bir ifade kullandınız.
Oysa Sevgi Ailemin kurucusu ve mimarının siz olduğunu sanıyordum. Evet doğru biz köşemize Sevgi Ailesi diyoruz. Herkes yüreğini koydu ortaya, sıcacık yürekler kaynaşıverdi birbirleriyle ve tek bir ses olarak atmaya başladı. “Felsefeleri ve anlayışları farklı”, düşünceleri farklı da olsa köşeleri ortaktı bu insanların. Sevgileri ortaktı, yürekleri ortaktı. Ve ben bu insanların içinde sizin de olduğunuzu sanıyordum.
Ben önceden size hayal adam adını takmıştım. O güzel yazıları yazan kişinin de en az o yazılar kadar…
Keşke o programı hiç izlemeseydim belki o zaman yüreğimde bir hatıra olarak, bir hayal adam olarak kalırdınız…
Neyse sevgiyle kalın.
Yaşadıklarınızı, yazdığınız kadar, yazdıklarınızı da samimi olarak yaşamanız dileğiyle.
Hercai Cezayir Menekşesi
Not: Muammer Abi;
Bu eleştirim galiba biraz ağır oldu. Ama unutma ki bunlar yalnızca benim düşüncelerim. Siz yine doğru bildiğiniz yolda başarıyla ilerleyin. Sizin gönlünüz boldur bilirim ama yine de sizi ve sevgi ailesini kırdıysam af dilerim.
Cevap: Haklısın her satırında.. En azından haklı olduğuna inanmasan yazmazdın. Dikkatinden dolayı tebrik ediyorum “menekşe”m… Mektubuna bir terazi, bir cetvel gibi baktım… Sağol. Yıllarca sırtında tek bir tane eğri odun bile taşımamış Yunus’un bile Molla Kasım’ı vardı. Tek bir doğru yanı bile gözükmeyen bize bir menekşe çok mu?.. Sana kırılmak ne demek… Sıcacık bir sevgi olup düştün içime.
Stoplayanlar
E.G.-Almanya, Hanifi Aktaş-Sakarya, Elif Davulcu-Çeşme, Nagihan Sülün-Gölcük, Arzum Ersin-Bakırköy, Seda Uslu-G. O. Paşa, Eylül-Erzincan, Ceyda Arısoy-Bandırma, Nesrin-Silifke, Neslihan Öksüz-Trabzon, Cansu Dülger-Bandırma, Mehmet Yılmaz-Mersin, Harun Aydemir-Tirebolu, M. Bursa, Ali Nihat Özer-Aydın, Ömer Yeloku-Kilis, İbrahim Sağır-Eskişehir, Emine Yazıcı-Trabzon, Gülsüm Güneşli-Elazığ
Stop
Muammer Erkul
30 Temmuz 1999 Cuma